29 Ağustos Nükleer Silahların Test Edilmesiyle Mücadele Günü

Birleşmiş Milletler’in takviminde yer alan uluslararası günler arasında Ağustos ayının sonunda teması oldukça önemli bir gün yer alıyor: 29 Ağustos Nükleer Silahların Test Edilmesiyle Mücadele Günü. Bir özel gün açısından bakıldığında ismi oldukça uzun olan bu dünya gününde nükleer silahların insanlık için nasıl bir felaket anlamına geldiği vurgusu yapılırken Dünya üzerinde 2. Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmalar gereği hangi ülke devletlerinin nükleer silaha sahip olduğu belirginleştirildi ve buna devamen kısıtlamalar getirildi. İkinci Dünya Savaşı’nı bitiren olay olan ABD Devleti’nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı atom bombalarının nasıl bir tahribat, felaket ve insanlık suçu olduğu herkesçe bilinen bir gerçek. BM de nükleer silahların artmasını önlemek ve bu silahların kullanımının gündemden çıkmasını sağlamak amacıyla 2009 yılında 29 Ağustos tarihini 29 Ağustos Nükleer Silahların Test Edilmesiyle Mücadele Günü ilan etti. 1996 yılında da Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması, BM Genel Kurulu’nda oy çokluğu ile kabul edilmişti. Ancak anlaşma henüz oy birliği sağlanmadığı için hala yürürlüğe girmedi. Şimdi bu özel gün vesilesiyle nükleer silah konusunun detaylarına bakalım.

Nükleer Silah Nedir? Kimlerde Var?

Nükleer kelimesi, silah ve santral takıları ile birlikte gündemde sürekli yer alıyor. Esasen çekirdek yani nucleus kelimesinden türeyen ve çekirdek fiziği – kimyası ile ilgili olan anlamına gelen nükleer, kullanımı itibariyle insanlarda olumsuz bir algıya sahip. Atom çekirdeğinden elde edilen enerjinin dönüştürülmesi esasına dayana nükleer faaliyetler, ortaya çıkan enerjinin çok yüksek miktarda olmasından dolayı etkilidir. Nükleer işlemleri daha iyi anlatmak için nükleer silahın bilimsel tanımını yapmaya çalışalım. Buna göre nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer füzyonun birlikte kullanımı ya da daha kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme gücüne sahip silah türü olarak tanımlanabilir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Dünya savaş tarihinde fiilen bir ülke devlet, ABD tarafından iki kez II. Dünya Savaşı sonlarında 1945 yılında Uranyum bazlı olanı Hiroşima’ya, Plütonyum bazlı olanı ise Nagazaki’ye olmak üzere iki kez kullanılmış ve bu saldırılarda toplam 132.000 civarında insan hayatını kaybetmiştir. Bu savaş suçu olan saldırılardan başka nükleer silah kullanımı gerçekleşmemiş ama maalesef silahlanma sürmüştür.  Peki, nükleer silahlanmanın seyri nasıl ilerledi? Herkesin malumu, deyim yerindeyse devlet yöneticilerinin adeta aklını yitirdiği ve milyonlarca insanın göz göre öldürüldüğü II. Dünya Savaşı sonrası ABD – SSCB ekseninde başlayan ve adına Soğuk Savaş denen süreçte nükleer silahlanma devam etti. Bugüne kadar devletlerden bazıları nükleer bomba denemeleri yaptılar. Bu ülkeler hangileri diye bakılacak olursa; ABD, SSCB/Rusya, Fransa, Çin ile Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore. Bu ülkeler dışında son yıllarda nükleer programları ile İran gündemde. İlk sayılan ülkeler 1945 yılında sona eren Dünya Savaşı’nın galipleri ve aynı zamanda Britanya/İngiltere ile birlikte BM Daimi Üyeleri. Diğer ülkeler ise bu denklemin dışında kalan büyük ya da diktatöryal sistemle yönetilen Asya ülkeleri. Bir ülkenin devletinin varlığı o ülkenin yurttaşları ile ilgili bir durumdur ve devletin orduları da yurttaşların güvenliği için kurulur yani savunma için. Ancak orduların devletler tarafından nükleer silahlara varıncaya kadar silahlandırılması ve bu silahlanmanın azami düzeyde devam etmesi, savunma ve güvenlikle açıklanacak seviyede değil. Şayet tüm ülkelerin, 2. Dünya Savaşı tipi bir savaş durumunda cepheden birbirlerine nükleer silahlar dahil tüm silahları kullanması durumunda muhtemelen savaşın kazananı olmayacaktır keza insanlığın sonu gelecektir. Öyleyse bu silahlanma telaşı ve iştahı ne için?

Nükleer Silahların Türleri ve Dünya Üzerindeki Durumu

Nükleer silahlar, atom altı enerjisinden türetilen silahlar olduğu için tipleri öncelikle kullanılabilen elementlere göre değişiyor. Nükleer silahlar, bundan da önce tepkimeye bağlı olarak fisyon ve füzyon olarak ikiye ayrılıyor. Patlamanın kontrolsüz çekirdek tepkimesi ile sağlanması olarak tanımlanabilecek fisyon modelde uranyum ve plütonyum kullanılıyor. Hidrojenin kullanıldığı kontrolsüz termonükleer enerjinin kullanıldığı model ise füzyon silahlar. Bu silahlar doğrudan hidrojen bombası olarak geçiyor. 2004 yılında Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, kimsede olmayan ve kimsenin yapamayacağı çok etkili bir bomba geliştirdiklerini iddia etmiş ve kimileri de bunun oksijen bombası olabileceğini düşünmüştü. Fizik ve kimya alanında uzmanlık isteyen bilgilerle elbette konu daha detaylandırılabilir. Ancak sonuç olarak kullanımı halinde tesir ettiği yere geri dönüşü çok zor, yıkıcı etkiler bırakan silahlar olarak özetleyebiliriz. Nükleer silahlanma ile ilgili yukarıda saydığımız ülkelerin Soğuk Savaş yıllarında ve 90’larda patlatma denemeleri oldu. Bu süreçte çok fazla etkisi olmayan bazı önleyici ve sınırlandırıcı anlaşmalar da imzalandı. Bunun en ciddi olanı ise giriş paragrafında bahsettiğimiz 1996 yılında BM Kongresi’nde imzaya açılan Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması’ydı. Oy çokluğu olarak 183 ülke anlaşmayı imzalarken 164 ülke anlaşmayı onayladı. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesi için tüm ülkelerin anlaşmayı onaması gerekiyor. Daha önce nükleer denemeleri yapan Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan, ABD gibi ülkelerin yanında Mısır, İsrail gibi ülkeler anlaşmayı onamadı. Bu durum da nükleer tehdidinin ortadan kaldırılması adına gecikme yaratmaya devam ediyor. Nükleer silahları bulundurma konusuna gelince. BM’nin daimi üyesi olan ve 2. Dünya Savaşı galibi 5 ülke ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Çin ve Rusya’nın nükleer silah bulundurduğu biliniyor. Bu ülkelerin yanında Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore’nin nükleer silah programı var. Ayrıca bu ülkelerin yanında İsrail’in de nükleer silah barındırdığı biliniyor. ABD’nin elinde olan nükleer silahların ise NATO programında 5 ülkede yer aldığı ve geçtiğimiz günlerde sızan ama kesin teyit edilmeyen bir NATO raporuna göre bu silahların Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Türkiye’de olduğu iddia edilmişti. İran’ın yaptığı zenginleştirilmiş uranyum projesi ise nükleer silah tehdidi üzerinden Batılı devletler tarafından baskı altına alınmaya çalışılmış ve buna bağlı olarak İran’a ambargo süreçleri işletilmişti.

Nükleer Silahların Test Edilmesiyle Mücadele ve Silahsızlanma

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.” sözünden hareketle savaş ve silahlanmanın savunma ve güvenlik alanında kalması gerekir. Oysa 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan acılar, hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi çok yüksek oranlarda silahlanma devam ediyor. Ülkeler arasında silahlanma yarışı olması, yeni büyük savaşlara ve acılara kapı aralamak anlamına geliyor. Nükleer silahlar da bunun en tehlikelisi. Dolayısıyla nükleer silahların test edilmesiyle mücadele gününde bu mücadelenin salt nükleer silah denemeleri ile topyekün silahlanma ve savaş eğilimine karşı yapılması gerekir. Bu mücadeleye son anlaşmayı onaylamayan ülke devletleri de varken en başta dürüst ve açık olmayı koymak gerekli. Barışın ve insanlık değerlerinin hakim olduğu bir gelecek dileğiyle.

07.07.2021