Cumhuriyet Tarihinde Resim ve Ressamlar

Türklerde resim sanatının doğuşu, bozkır kültürünün başlangıcına kadar gider. Erken devirlerde resimler mağara duvarlarına ve kaya yüzeylerine yapılmıştır. Ve bu resimlerde daha çok, dini inançlar, günlük hayata ait sahneler ve hayvan motiflerine rastlanır.  Eski Türk resim sanatının asıl temsilcileri Uygur Türkleridir. Uygur resim sanatında kompozisyonlar, tapınakların duvarlarına, ipek kumaşlara, ahşap ve kağıt üzerine yapılmıştır. Bu resimlerde çeşitli destan ve efsaneler, önemli kişiler yer alsa da daha çok dini konular ve özellikle Budha’nın yaşantısının anlatıldığı görülür. Bu resimlerin bir bölümünde portre anlayışının yer alması Türk sanat tarihi bakımından oldukça önemlidir. Selçuklu, İlhanlı, Safavi, Özbek, Babür, Akkoyunlu, Karakoyunlu dönemlerinde yazılan pek çok kitapta resim sanatını minyatürler olarak görmekteyiz. Türklerin İslamiyeti kabulü Türk resim sanatını n yönünü değiştirir. 12. yy öncesi gravür ve resimlerde çizilen insan ve hayvan şekillerindeki detaylar zamanla azalarak yerlerini bitkisel ve geometrik şekillere bırakmıştır.  Bunun sonucu olarak , Türk resim sanatı o yıllardaki Batı resim sanatının akımlarından yarattığı ekollerden geri kalmıştır.  Öte yandan Rönesans resminin öncüsü İtalyan ressam Giotto di Bondone’nin insan figürlerine karakter verme çalışmalarından, çağımıza kadar yüzyıllar boyu ışık, gölge, renk kavramlarına dayanan Avrupalı sanatçıların fırçaları kimlikli kültürel mirasa sahiptir. Üstelik Avrupa’da din faktörü, bizdeki anlayışın tam tersine, tasvirli resim anlatımını desteklemiştir. 

Tanzimat ve sonrası dönemde, sanatta aranılan yenilenme modelinin ibresinin Batıya dönmesiyle birlikte, Cumhuriyet öncesi modern Türk resmi arayışları, Batı’daki 1800’lü yılların başlarındaki izlenimciliğin( empresyonizm) resim sanatını belirleyen ekol olması yıllarına rastlar. İlk Türk ressamlarımız, saray kökenli paşa ve üst düzey erkânı veya çocuklarının devlet ya da kendi imkânlarıyla Avrupa’ya giderek sosyal yaşam, sanat ve elitizmin farklı boyutlarını tanıma fırsatını yakalayan ilk modern Türk sanatçısı kitlesi olarak tanımlanan grup olur. Ve geleneksel Türk tasvir sanatının birikimiyle Batı’dan alınan teknik ve kavramlar, Çağdaş Türk resminin uyumunu kolaylaştırır. Çağdaş Türk Resim sanatı, Ferik İbrahim Paşa, Tevfik Paşa ve daha sonra, Süleyman Seyyid ile Şeker Ahmet Paşa’nın gönderilmesi ile başlar. Osman Hamdi Bey ise, babası tarafından 1857de Paris’e hukuk öğrenimi amacıyla gönderilmiş olmasına rağmen, aynı zamanda Boulanger ve Jean-Leon Géromeın atölyelerinde çalışarak resim dersleri alır.

Erken Cumhuriyet Dönemi Sanat Politikası

Bu süreçten sonra bağımsızlığını ilan eden Türkiye Cumhuriyet Devleti, siyasi, askeri ve mali zorlukların, imkânsızlıkların en ağır olduğu dönemde 29 Ekim 1923’de kurulur.Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumları, hayatın her alanında yenilenme çalışmalarına başlayarak, toplumun çağdaşlaşma yapısında önemli adımlar atar. Bu dönemde oluşan millî sanat modeli düşüncesi, Türkçülüğü esas alır. Bu modelde ülke ve toplumun yaşadığı sorunları ön plana çıkaran sanat anlayışı benimsenir. Savaş yıllarından önce Avrupa kültürü ile yetişmiş, bu kültürün değerlerine karşı saygılı ve hayran, “sanat için sanat” kavramı ile yetişen sanatçı, dönemin koşullarıyla birlikte  “toplum için sanat” anlayışına yönelir. Artık tuvallere Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşunu sağlayan ve binlerce insanın göz kırpmadan canını feda ettiği Ulusal Kurtuluş Savaşı, inkılâplar, okuma yazma seferberliği, göçler, depremler, grevler, yoksulluk, toplumsal yozlaşma gibi birçok olay yansımaya başlar.  Her biri Cumhuriyet'in coşkusunu taşıyan ve ülkelerine döndüklerinde, yurtdışında edindikleri birikimleri, bu coşku havası içerisinde değerlendirmeye hazır olan genç sanatçılar, Türk Resminin gelişimi için çaba gösterir ve yurtdışında edindikleri birikimleri Türkiye'deki öğrencilere ve sanatçılara çeşitli vesilelerle aktarmaya başlar.  Cumhuriyet'in ilk kuşak sanatçıları arasında önemli bir yer edinen bu kuşak, yurtdışında edindikleri bilgi ve birikimleri gerek çalıştıkları eğitim kurumlarında, gerekse kurucusu oldukları sanatsal topluluklarda öğrencilere ve sanatseverlere aktarırlar. Ancak buna rağmen, Cumhuriyetin ilk yıllarında, devlet desteğiyle ayakta duran kısıtlı bir sanat ortamı vardır. Sanatçı sayısı az olmakla birlikte, boya, fırça ve tuval gibi resim malzemeleri bile kısıtlıdır. Üstelik yapılan eserleri sergileyecek mekân sıkıntısı ayrı bir sorundur. Bu kısıtlı ortamda sanatçılar grup halinde ortak sergiler açarlar.

 Cumhuriyetten önce kurulan ve 1914 kuşağı sanatçılarının ağırlıkta olduğu Güzel Sanatlar Birliği, geleneksel Galatasaray sergilerine devam ederken, 1924 yılından itibaren Ankara’da resim sergileri düzenlenmeye başlanır. Galatasaray sergilerinden başka sergi açma isteğiyle 1924 yılında Mahmut Cuda, Refik Epikman, Muhittin Sebati, Cevat Dereli, Ali Karsan gibi bazı genç sanatçılar, Yeni Resim Cemiyeti’ni kurarlar. Yeni bir sanat anlayışı getiremeyen bu cemiyet, tek serginin ardından, üyelerinin çoğunun bursla yurtdışına gitmesiyle dağılır. Yurtdışındaki eğitimlerinden sonra yeni bir sanat anlayışıyla dönen bazı genç sanatçılar, Ankara Etnografya Müzesi’nde açtıkları I. Genç Ressamlar Sergisi’nin ardından Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği adı altında etkinliklerini sürdürürler. 1933 yılında Müstakil Ressam ve Heykeltıraşlar Birliği’nin üyelerinin etkinlikleri sürerken bu gruptan ayrılan Nurullah Berk, Abidin Dino ile birlikte Zeki Faik İzer, Elif Naci, Cemal Tollu ve heykeltıraş Zühtü Müridoğlu Türk resim tarihi içinde kurulan dördüncü birlik olmalarından dolayı “D Grubu” adını verdikleri yeni bir sanatçı birliği oluşturmuşlardır. Modern sanatı tanıtmayı da görev edinen D grubu üyeleri, bu nedenle açmış oldukları sergilerde, modern sanatı tanıtan konuşmalara ve tartışmalara da yer vermişlerdir. Çağdaş Türk resminin modernleşme sürecini hızlandıran bu sanatçılar, kübizm akımının etkisinde teknik yönü güçlü eserler üzerinde yoğunlaşmışlardır. D grubunun sanatsal faaliyetleri ve yarattığı tartışma ortamı sürerken bu gruptan ayrılan, Abidin Dino, Turgut Atalay, Mümtaz Yener, Haşmet Akal, Faruk Morel, Avni Arbaş, Selim Turan tarafından 1941 yılında kurulmuş olan Yeniler Grubu üyeleri, D grubunun biçimciliğine karşı toplumsal içerikli eserlerle karşımıza çıkar. Fakat bu grubun bazı üyeleri baştaki çizgilerinden zamanla ayrılır.

Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinde yetişen Orhan Peker, Nedim Günsür, Turan Erol, Nevin Çokay, Mehmet Pesen, Mustafa Esirkuş, Leyla Gamsız’ın aralarında bulunduğu sanatçılarca 1946 yılında kurulan Onlar Grubu üyeleri ise Batı resmindeki soyut akımlarla geleneksel motiflerimizi sentezleme çabası içine girmişlerdir. Erken Cumhuriyet Dönemi’nde, devletin bir politikası da topluma sanatı öğretmek ve sevdirmektir. Bu amaçla resim ve heykel çalışmalarının sergilerle halka gösterilmesi, tanıtılması ve böylece toplumunun sanata bakış açısını değiştirilmesi planlanır. Mustafa Kemal Atatğrk’ün liderliğinde eğitim kurumlarında zorunlu resim dersleri, öğretmen okullarında resim öğretmenliği bölümü, Güzel Sanatlar Akademisi’nde yüksek sanat eğitimi programları açılır. Halkevleri şubelerinde resim ve heykel atölyelerinin kurulması ve üretilen eserlerin sergilenmesi, Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin açılması, 1926’da eğitime başlayan Gazi Eğitim Enstitüsü’nün resim bölümünü bitirenlerin, ilk ve orta öğretim okullarında resim öğretmeni olarak atanması, 1927’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nin, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmesi, yabancı sanatçı ve eğitimcilerin akademide görevlendirilmesi, Halkevi Resim Sergileri ile Devlet Resim ve Heykel Sergileri’nin açılması, devletin sanata verdiği desteğin göstergesidir.

1950’ler ve sonrasında Türk Resim Sanatında Görülen Ekoller

Devletin bu sanat politikaları içinde çağdaş Türk resmi bir yandan yenilenme çabası diğer yandan kökeni geçmiş yüzyıllara kadar dayanan gelenek arasında bir süreç yaşar. Batı paralelinde çağdaş olma isteği ile hareket eden Türk Resmi, sadece estetik açıdan değil, yeni resim tekniklerini de öğrenmek zorundadır. Çağdaş Türk resmi, kısa geçmişine rağmen özgünlük arayışlarının yoğun olduğu bir süreç içindedir. Bir yandan resmin içeriği toplum sorunlarına yönelirken öte yandan Batılı tarzda resim yapma yönelimi de devam eder. 1950’lere doğru ulusal ve yöresel betimlemeli tablolarla daha Anadolu merkezli eğilimler Türk resim sanatında belirginleşir. Bir yandan geleneksel ile batılı tartışması sürerken, içten içe gerçek Türk üslubu arayışı yeni nesil sanatçılarda yüzeye çıkmaya başlamıştır.

1950’li yıllardan sonra  soyut  resim, Türk resminde etkin olmaya başlar. Bunu takip eden yıllarda Türk resim sanatı içinde toplumsal gerçekleri yansıtan natüralist eserlerle birlikte soyut tarzda resim yapan pek çok ressam yer alır. Yine 1970’li yıllardan sonra resim sanatçılarının bu iki alanda yoğunlaştıkları görülür. Cihat Burak, Neşet Günal, Nedim Günsür, Orhan Peker, Yüksel Aslan gibi figüratif alana yönelmiş sanatçıların yanında Adnan Çoker, Sabri Berkel, Ömer Uluç, Ferruh Başağa, Nejat Devrim soyut alanda başarılı eserler meydana getirmişlerdir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da bir devlet politikası olarak sanatçıların yurt dışına gönderilmesiyle  oraya giden bazı sanatçılarımız sanat yaşamına  yurt dışında devam etmişlerdir. Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Hakkı Anlı, Selim Turan, Burhan Doğançay ve Erol Akyavaş  gibi sanatçılar fiziken Türkiye olmasalar bile eserleriyle,  isimleri ülkemizde de en çok bilinen ve saygı gören sanatçılar olmuşlardır.

14.06.2021