FİNİKE Mİ FENİKE Mİ?

Antalya’nın “Kafa dinlenecek” ilçelerinden olan ve halk arasında şirin ilçe kategorisinde kendisine yer bulan Finike için başlıktaki sorununun cevabını Finike olarak verelim ancak Fenike kelimesi de Finike’den uzak değil. Fenikelilerden Finikelilere geçen tarih de dahil, Finike’ye ait her şeye yazımızda değindik, sizlere de Antalya’nın bu keyifli ilçesini okumak kaldı, buyurun başlayalım.  Antalya’nın batı ilçeleri grubunda Kaş, Kumluca, Elmalı ve Demre’ye komşu olan Finike Teke Yarımadası olarak geçen Likya bölgesindedir. Likya bölgesini daha iyi anlatmak için bugünkü Antalya’nın antik dönemdeki bölgeleri doğuda Pamfilya, batıda Karya, kuzeyde Psidya ve ortada Likya olarak anılıyor. Turistik anlamda uluslararası değeri de olan Likya yolu da Finike’den geçmektedir. Bir liman kenti olan Finike’nin ilk ismi “Phoenicus” ( Fenikus) şeklindedir ve M.Ö 500 döneminde denizci bir toplum olan Fenikeliler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla yazımızın başında belirttiğimiz gibi Fenike kelimesi Finike’nin başlangıcında yer alır. M.Ö. 3000 yılına kadar yerleşimin olduğu, adeta uygarlığın beşiği sayılacak kadar eski olan Likya yani Teke Yarımadası’nda kurulu olmasından ötürü tarihi çok güçlü bağları olan Finike, ismini Cumhuriyet sonrası 1937 yılında Fenike’den dönüştürülerek Finike olarak almıştır. Grekçe yani Yunanca kızıl at anlamına gelen Fenikus kelimesinden ötürü bir başka düşünceye göre de bölgedeki hayvan varlığından hareketle, Fenikelilerden de önce bir yerleşimin daha doğrusu ilk kurulumun olduğu fikri de vardır. İlçenin bugün İskele Mahallesi olarak geçen bölgesinde kurulan kent, ilçe içinden geçen debisi düşük Acıçay’da eski tarihlerde gemilerin indirme bindirme işlemlerini yaptığı düşünülmekte ve bu bölge de bu nedenle İskele olarak anılmaktadır. İlçede varlığını sürdüren tarihi kalıntılara baktığımızda Hellenistik döneme ait sur kalıntıları karşımıza çıkmaktadır. Bu sur kalıntılarında alt kısım Roma, üst kısım ise Bizans döneminden izler taşımaktadır.  Bizans İmparatorluğu’nun son döneminde Finike’ye Arap saldırıları başlamış ve Finike ile çevresindeki bazı bölgeler bu dönemde Araplar tarafından kısa bir süre yönetilmiştir. 1071 yılındaki Malazgirt savaşı sonrası Anadolu’ya Türklerin girişl yapmasının ardından Finike ve Antalya yöresi de Selçukluların yönetimi altına girmiştir. Anadolu Selçuklu döneminde gelen Teke Boyu bölgeye yerleşmiş ve 1308 yılına kadar yönetimini sürdürmüştür. Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonraki 1308-1361 yılları arasında yine Teke Boyu’ndan gelen Tekeoğulları Beyliği'nin hakimiyetinde kalan Finike, 1426’da Osmanlıların Anadolu’da birliği sağlamasının ardından tamamen Osmanlı Devleti’ne katılmıştır.  Finike denilince akla gelenlerin başında hiç kuşkusuz tarım ve buna bağlı portakal vardır. Ülkenin birçok yerinde Finike Portakalı olarak satılan ürün, narenciye üretiminde dünya çapında yeri olan Antalya’nın bu anlamda lokomotifi konumundadır. Finike portakal üretimindeki ünü ile birlikte, son dönemde toprağında artan kil miktarı sebebiyle bu konuda geleceğe dönük endişe verici bir noktaya gelmiştir. Gelişen tarım teknolojileri ve bu durumun saptanması üzerine, çeşitli bilimsel çalışmalarla olumsuz sonuçların önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Üsküdar Üniversitesi Tarih Ana Bilim dalı doçenti Prof. Ahmet Kırgıç'ın 2011 yılında Doğan Yayınları'ndan basımı yapılan "Yakın Tarih ve Türkiye'de Tarım" adlı araştırma kitabından alıntıyla, portakalın 1960’lı yıllarda Rum ve Yahudi denizciler tarafından getirildiği ve portakal ile buna bağlı olarak mandalina üretiminin bu yıllarda başladığı belirtilmektedir. Finike’nin bir diğer geçim kaynağı ise balıkçılık. Hem kayalık hem de kumsal dip yapısı ile birçok farklı Akdeniz balığının yanı sıra, deniz memelisi ve deniz kaplumbağasına barınaklık yapan Finike Körfezi bu anlamda Antalya’nın da göz bebeğidir.  Finike Körfezi’nden tutulabilecek öne çıkan balıklar, mercan, kum gridası olurken, kumsal bölgeler ile çay ağzında Akya, Lüfer, Lahos, Çipura, Levrek, Minakop, İspari, Kefal, İzmarit, Yasemin, Mercan, Hani, Sarıkuyruk, Iskarmoz, Barbunya gibi Akdeniz bölgesine de ait olan türlerin olduğu pek çok balık bulunmaktadır.  Hem çayı hem de körfezi ile geçmiş zamanlardaki medeniyetler tarafından da denizcilik ve balıkçılık için kullanılan Finike’de açık deniz balıkçılığı da gelişmiş ve gırgır balıkçılığı denilen alan da faaliyetini sürdürmektedir.  Tüm bunlarla birlikte hem yoğun ve usulsüz avlanma ile mercan balığı tehlikeye girerken öte yandan da Caretta Caretta olarak anılan deniz kaplumbağalarının neslinin tükenmemesi için körfezin kıyı şeridi koruma altına alınmıştır. Yine nesli tükenme tehlikesi bulunan canlılardan Akdeniz Foku da Finike’de varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.  İlçenin kendisinden menkul özelliklerinden biri de Limra taşıdır. İsmini Finike sınırları içinde yer alan antik Limyra kentinden alan taş, ülke çapında ünlüdür. Antalya’nın turistik değerine katkı sağlayan Limra taşı, bazı yerlerde doğrudan Antalya taşı olarak geçer. Doğal taş grubundan olan ve dış kaplama malzemesi olarak geçen Limra taşı, mermerin kullanıldığı her alanda kullanılabilme ve mermerden daha hafif olmakla birlikte 3 kat daha fazla ısı yalıtımı sağlama özelliğine sahiptir. Limra taşından bahsetmişken, etrafında bu taşın çıkarıldığı taş ocaklarının bulunduğu antik Limyra kenti ile Arif ismiyle de anılan Arykanda antik kentlerinin de tarih severler için gezilmeye ve görülmeye değer olduğunu belirtelim. Finike’nin sakin ve güzel doğasını daha fazla keşfetmek isteyenler, Avrupa’nın en geniş ve derin mağarası özelliğini taşıyan Suluin Mağarası’nı görmeden gitmesinler.  Dalış yapılarak bugüne kadar 122 metreye kadar inilebilen mağarada gezme şansınız yok çünkü sadece profesyonel dalgıçların özel izinle dalış yaptığı ve gizemli bir mağara burası. Ancak bölgeye gitmek ve Avrupa’dan da dalışçıların yanı sıra birçok bilim insanının gözünün üzerinde olduğu adeta bir doğa olayı olan mekana tanıklık etmek, iyi bir deneyim olacaktır. Finike ilçesi, turistik anlamda, yazının başında belirttiğimiz gibi Antalya’nın daha gözde olan batı grubu ilçelerinden olmasına karşın komşularına nazaran daha geride kalmıştır. Tam da belki de biraz bu nedenle olacak ki, Finike emeklilik hayatını geçirmek isteyenlerin de tercihi olan bir ilçedir. Turistik otel yatırımları yerine tarımın halen daha öne çıktığır Finike’de bütün bunlarla beraber, 10 kilometre uzunluğundaki kumsalı ile Türkiye’nin en uzun plajlarından biri bulunmaktadır diyebiliriz. Bu anlamda Finike Limanı’na ek olarak yapılan Marina da ilçeye hareketlilik kazandırmıştır.  Bütün bu özellikleri ile Antalya tatili için merkezin batısında yer alan ve turistik anlamda ünlenmiş, Kaş, Kemer, Kalkan gibi yerlere geldiyseniz biraz zaman ayırıp Finike’ye gelerek, başka bir huzur ve sakinlikle tanışabilirsiniz. Eşsiz Akdeniz’i barındırırken bir yandan da Anadolu ilçesi dinginliği yaşayan ilçe, Antalya’nın ziyaretçilerine sunduğu birbirinden farklı deneyimlere bir yenisini daha ilave ediyor.

www.delphinhotel.com

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR Myra Antik Kenti/Likya Birliği Kyanei Antik Kenti/Likya Birliği Soura Antik Kenti/Likya Birliği

02.07.2021