Hemşireler Günü ve Haftası: Beyaz Meleklerin Tarihçesi

Hemşirelik Nedir? Hemşire Anlamı

Hemşire kelimesi, Farsça süt anlamına gelen “Şir” kelimesinden süt kardeş, aynı sütten manasında türeyerek kız kardeş anlamını almıştır. Kız kardeş anlamında Farsçadan Osmanlıcaya geçen hemşire kelimesi, Osmanlı döneminde bu anlamı ile sıkça kullanılmıştır. Hemşire kelimesi biraz da buradan esinle anne ve anneanne anlamına gelen ebe gibi sağlık alanına devşirilmiştir. Yani, buradaki kasıt hastaya bir anne, bir kardeş gibi yarenlik etmek, onunla ilgilenmek gibi bir yaklaşım söz konusudur. Hemşire kelimesinin kız kardeşten türeme olmasının yanı sıra bugün hasta bakımı eğitimi alan uzman ve hekime yardımcı sağlık personeli anlamı taşımaktadır. Bu anlamda hemşirelik mesleği her ne kadar kadınlarla özdeşleştirilmiş bir meslek olarak görülse de erkekler de hemşirelik eğitimi alabilmekte ve bu mesleği profesyonel olarak icra etmektedirler.

Hemşirelik Tanımları, Mesleki İfadeler

Mesleğin amatör doğasının özünde bu yaklaşım yer alırken günümüzde kabul edilen profesyonel meslek tarifinde hemşirelik: “Belirli sağlık eğitim ve öğrenimi görmüş, sağlık hizmeti alan hastaların bakımında görev yapan, kliniklerde de sağlık hizmeti sunan, hekimlere yardımcı olan sağlık personeli.” olarak kabul edilir. Modern hemşireliğin kurucusu olan Florence Nightingale ise "Hastayı iyileştirmek için hasta çevresinin iyileştirilmesi ve düzenlenmesi eylemi” tarifini yapmıştır. Uluslararası Hemşireler Birliği tarafından hemşireliğin tanımı olarak 20. Yüzyılda Henderson tarafından yapılan tarif kabul edilmiştir. Henderson buna göre hemşireliği "Bireyin sağlığına ve bağımsızlığına kavuşma sürecindeki dinamik güç." olarak tanımlamıştır. Buna ilave olarak Amerikan Hemşireler Birliği tarafından 1980 yılında kabul edilen tanım ise; “Yardım sunan bir meslek." şeklinde olmuş bu tanımın yanında hemşirelik uygulaması: "Var olan ve olabilecek sağlık sorunlarına karşı gösterilen insan tepkilerinin tanı ve tedavisidir." şeklinde ifade edilmiştir.

Hemşirelik Günü’nün anlamına gelince. Birleşmiş Milletler tarafından yolu Osmanlı ve İstanbul’dan geçen efsane hemşire Florence Nightingale’in doğum günü olan 12 Mayıs tarihi, her yıl Hemşireler Günü olarak kabul edilmiştir ve 1964 yılından beri de Türkiye’de Hemşireler Günü ve haftası olarak kutlanmaktadır. Yaptıkları ile bu güne öncü ve doğum tarihi belirleyici olan Florence Nightingale’ın hayatına yazımızın ilerleyen bölümlerinde bakacağız. Hemşireler gününde yapılanlara gelince. Esasen özel günler, hatırlamak ve farkına varmak maksadını taşır. Bu durumun hakkını vermek de özel günlerin muhatabı olanlara değerlerini teslim etmenin yanında onların sorunları ve sıkıntılarını anlamak, çözüm bulmakla olur. Herkesin en baş ihtiyacı olan sağlıkta hizmet veren hemşireleri bu özel günde hatırlarken bu mesleği yerine getiren insanlara da işlerinde yardımcı olmak, onlara bakışımızı gözden geçirmek ve yine kendilerine sunulan olanaklarla çalışma koşullarını da göz ardı etmememiz gerekiyor.

Türkiye’de Hemşireliğin Tarihçesi

Hemşireliğin Türkiye tarihçesi öncesinde bu mesleğin dünya literatürüne girişine özet olarak bakalım. Tarihi kaynaklarda medeniyetin en eski zamanlarında Eski Mısır, Yunanistan ve devamla Roma ile Hindistan medeniyetlerinde hemşireliğin bugünkü mesleki halinde olmasa da var olduğu anlaşılıyor. Devamında hekimliğin gelişimine paralel olarak hekimlere yardımcı olmanın yanında hastalara bakma, yaralıların acil tedavisi gibi durumlarda yer alan ve daha çok kadınlar bu mesleğin öncüleri olmuştur. Türkiye’deki hemşirelik tarihine bakıldığında ise Osmanlı döneminde açılan Kızılay’ın öncüsü olan Hilal-i Ahmer cemiyeti öncelikle karşımıza çıkıyor. Kızılay Haftası sebebiyle yayınladığımız yazımızda da detaylı tarihçesini bulabileceğiniz Hilal-i Ahmer cemiyetinde 1911 yılında hemşirelik kursları açılmıştır. Bu kurslarda eğitim alan hemşireler, Osmanlı’nın girdiği ve çok önemli kayıplar verdiği Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı’nda yaralı ve hasta askerlerin bakımında rol üstlenmişlerdir. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı sonrasında devletin kurumsallaşması sürecinde ilk hemşirelik okulu İstanbul’da açılmış ardından 1939 yılında Ankara’da Askeri Hemşirelik Okulu açılmıştır. Hemşireliğin profesyonel bir meslek olarak olgunlaşmasını sağlayan bu adımlar, 1943 yılında Verem Savaş ile 1946 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde İstanbul’da açılan yeni Hemşirelik Okulları izlemiştir. Bu okullar, birer model olmuş ve 3 yıl ortaokul, 4 yıl da lise olmak üzere Türkiye’nin diğer illerinde de Hemşirelik okulları açılmaya başlamıştır. Hemşirelik meslek eğitiminde şu an 4 yıllık yüksek öğrenim düzeyine gelinmiş ve Florence Nightingale ismiyle eğitim veren Yüksek Hemşirelik Okulu gibi üniversitelerin 4 yıllık hemşirelik programları mevcuttur. Dolayısıyla artık bugün hemşireliğin bir akademik alana sahip olduğunu söylemek mümkün. Londra’da modern bir hemşirelik okulunun kurucusu olan ve Hemşireler Günü’ne öncü olan Florence Nightingale’ın hayat hikayesine de göz atalım.

Florence Nightingale Hayatı

Florence Nightingale’ın Lambalı Kadın lakabıyla tanınarak efsane olması Kırım Savaşı’nda gerçekleşmiştir. Bu unvan, kendisinin İstanbul’daki Selimiye Kışlası’nda geceleri hasta askerlerin arasında elinde lamba ile gezmesinden geliyor. Evet, 1820 yılında İtalya’nın Floransa şehrinde doğan ve İngiliz bir çiftin Avrupa seyahatindeyken doğan çocuğu olarak doğduğu kentin ismini alan bu kadın, mesleki ününü, İstanbul’da Kırım Savaşı sürecinde yaptıkları ile kazanmıştır.  Çok iyi bir teorik ve sanatsal eğitim alan, Latince, Almanca, Fransızca ve İtalyanca yabancı dillerini bilen Nightingale, aristokrat ortamda aldığı bu yüksek eğitimle birlikte bu ortamdan çıkarak insanlığa faydalı olma hedefini çok erken yaşlarda koyan Florence’ın günlüğüne henüz 17 yaşındayken şu notu düşmüştür: “Tanrı benimle konuştu ve beni hizmetine çağırdı.” Bu not, onun kendisine biçtiği rol ve insanlığa hizmet yönünde koyduğu vizyonu ifade ediyor. Tam da bu noktada hemşirelik yapmaya karar verdiğinde tarih 1840’tı. Ailesi elbette böylesine derinlikli eğitim verdikleri ve henüz 20 yaşında olan kızlarına hemşirelik yapması için izin vermedi, bulundukları aristokrat çevreye de uygun bir iş değildi. Bu durumda kendisine bir özgürlük alanı açma yolları arayan genç kadın, 24 yaşında evlenme kararı vererek bu yolla ailesinden ayrılmak istedi. Bunun üzerine ailesi yeni bir hamle yaparak onu Fransa, Almanya gibi ülkelerin olduğu Avrupa gezilerine çıkardı. Bu geziler sırasında hastaneleri inceledi ve eğitimli kadınların hemşire olacakları bir Protestan rahibe grubu kurdu. Bu esnada ABD’li ilk kadın doktor Elizabeth Blackwell ile tanışınca onun da cesaretlendirmesi ile ancak 31 yaşında ailesinden izin alarak Almanya’da hemşirelik eğitimi aldı. Londra’da bir hastanede işe başlayan genç kadın, 1853 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yaşanan Kırım Savaşı’na İngiltere de Osmanlı ile müttefik olarak girince kendisini İstanbul’da buldu ve hikayesinin en önemli kısmı orada başladı. Florence Nightingale, yalnızca bir hemşire değil bir aktivisttir. The Times gazetesinde 1854 Eylül ayında, “Aramızda Üsküdar’daki hastanelerde yatan çaresiz ve hasta askerlerimize yardıma gidecek kadınlar yok mu? İngiltere’nin kızları bu merhamet gerektiren görev için hazır değil mi?” diye çıkan yazı onu Üsküdar’a getirmiştir. Florence Nightingale, Selimiye Kışlası’na geldikten sonra hijyen şartlarının düzeltilmesinden organizasyona, tıbbi malzemelerin kullanımından askerlere ilgiye kadar pek çok alanda öncülük yaparak ölüm oranlarını %43’ten %2’ye çekerek adeta bir kahraman olmuştur. Savaş sonrası İngiltere’ye dönerek bir akademisyen titizliği ile 1860 yılında ilk modern hemşirelik okulunu Londra’da kurdu. 1910 yılında hayata veda eden Florence Nightingale’ı bu değerli günde anıyor, tüm hemşirelerimizin Hemşireler Günü ve haftasını kutluyoruz.

07.07.2021