İnsanlığın Yol Arkadaşı Oyuncaklar – Oyuncağın Tarihi

Çocukluk insan hayatının belki de en yaratıcı, en mutlu, en neşeli ve en özgür olduğu zaman dilimidir. Ve çocukluk zamanının yetişkinlikte yitirilen bu özellikleri oyunla anlamını bulur. Çocukluk zamanının oyunsal karakteri  ise en güzel ifadesini oyuncaklarla ortaya çıkarır. Kimi saatlerce bilgisayarda şehirler kurar, kimi irili ufaklı arabalarını evinin parkesinde sürer,  kimi küçük tencere ve fincanlarla evcilik oynar. Dolayısıyla insan kendini çocukluğuyla belirler.

Oyun ve Oyuncağın Tarihi

Oyun ve oyuncağın tarihi insanlığın varoluşu kadar eskidir. Taştan, kilden ya da kurutulmuş meyvelerden bilyeler belki de çocukların en eski oyuncakları.  İnsanlık tarihinde bilinen ilk oyuncağın Mısırlılara ait olduğu ortaya çıkarılmıştır. M.Ö. 5 yüzyıl başlarında o dönemin çocuklarının ve belki de yetişkinlerin, dini ritüel olarak tahta at ve M.Ö. 2. yüzyılda da topaç kullandıkları arkeolojik bulgularla belirlenmiştir.  Mısırlıların topaçları parmaklarında çevirdikleri, Çinlilerin ise topaçlara, çevirmeyi sağlayan ipleri ekleyerek günümüzdeki halini almalarını sağladıkları bilinmektedir.  Araştırmacılar, oyuncak kavramından bahseden en eski kaydın tahta ve topraktan yapılmış yoyoları anlatan MÖ 500 yılına ait bir Antik Yunan belgesi olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte yoyo çok daha önceleri Çin’de ortaya çıkmış.  Yine Çin’de MÖ 1000 yılında uçurtmalarla oynandığı biliniyor. Modern arkeoloji ise oyuncak tarihini daha da gerilere taşıyor. Yapılan kazılarda Sümerlere ait M.Ö 2600 yılından kalma insan ve hayvan şeklinde nesneler ortaya çıkmış. İlk bilinçli insan imgeleri de doğadan kopya edilen bebek ya da bebeğe benzeyen figürler. Bebek benzeri figürlerin paleolitik dönemden beri heykelciklerde form olarak kullanıldığı biliniyor. Bunlar daha çok kadın bedeninin abartılarak simgelendiği heykelciklerdir. Dolayısıyla kadının doğurganlığını yani ana tanrıçaları temsil eden mistik kadın figürleri olduğu söyleniyor. Yani bugünden baktığımızda bunların daha çok oyuncak olarak değil de tapınmak için kullanılmış olabileceği söylenebilir. Oyuncakların dönemin ve içinde yaşanılan ortamın örneğini teşkil ettiği söylenebilir. Örneğin hayvancılıkla uğraşan bir ailenin çocuğunun oyuncağının keçi, koyun gibi hayvan figürlerinden oluştuğu tahmin ediliyor. Daha sonraki dönemlerde oyuncaklar değişmeye ve çağın gelişimine paralel hızda gelişmeye başlıyor ve minyatür oyuncaklar ortaya çıkıyor. Minyatür evler, mutfaklar eğitici oyuncaklar sınıfına girmişler. Bu oyuncakların amacı çocuğa toplum yaşamını öğretmek için oyun oynatmak.

İlk Oyuncak Bebek

Araştırmacılar, oyuncak olarak bebek yapımının ise ilk olarak MÖ 2. yy’da Mısır’da başladığını söylüyor. Eski Roma, Yunan ve Çin’de de kilden yapılmış ve fırınlanmış hareketli kol ve bacaklara sahip bebekler yapıldığı biliniyor.  6. Yy’da Yunanistan’daki bebek ustaları kilden pişirdikleri bebekleri boyuyor ve giydiriyormuş. Çıngırak bebek adı verilen kilden yapılmış bir heykelcik, Truva’da yapılan kazılarda bulunan en eski Yunan bebeği. Antik çağlarda az çok malzeme farklılık yaratırken Ortaçağ’a gelindiğinde ise bireysel düzeyde özel bebekler ortaya çıkmış. Kent meydanlarında kurulan panayırlarda kilden bebekler ucuza satılırken, pahalı malzemeden yapılmış soylular için oyuncaklarda mevcutmuş. 17.yy’da Almanya’da ortaya çıkan tahta eklemli, kalıpta işlenmiş bebekler yapılmaya başlandı ve bu bebeklere de Sonneberg Bebekleri ismi takıldı. Sonnerberg bebekleri seri olarak üretilen ilk bebekler olmuş. Önceleri tahtadan yapılan bu bebekler sonra hamurun şekillendirmesiyle yapılmaya başlanmış. 1800 yılların başlarında ise kolları ve bacakları tahtadan başları ise kalıba dökülmüş bebekler ilk kez ortaya çıkmış. Araştırmacıların söylediğine göre 1806-1810 yılları arasında kağıt hamuru bebek yapımında kilin yerini almış. Yine Almanya’daki porselen sanayinin etkisiyle de porselen bebek yapımında kullanılmaya başlanmış.  Bebeklerin görünümü 19. Yy’lın ortalarına kadar yetişkinler gibiymiş. Bu durum yüz yılın sonlarına doğru değişmiş ve bebeklerde yuvalı eklemler, uyuyan gözler, süslü dekoratif elbiseler yapılırken ve ses çıkartabilen bebekler de yapılmaya başlanmış. Osmanlı’nın ise oyuncak yapım merkezi, İstanbul’un Eyüp semtiymiş.  Eyüp’teki oyuncakçılar tahta arabalarıyla içinde, su olan testi biçimindeki kilden düdükleri ve çemberleriyle ünlüymüş. Bugün o oyuncakçıların bir benzeri İstanbul Rahmi Koç Müzesi’nin yaşayan geçmiş sokağında eski haliyle görülebilecek durumda. Bununla birlikte yine İstanbul’da Sunay Akın’ın kurduğu Oyuncak Müzesi günümüzün en popüler ve gelişkin oyuncak müzesi durumunda. Oyuncaklar, yapıldıkları ilk dönemden itibaren bir anlamda içinde bulundukları dönemin toplumsal ve ekonomik koşulları ve bunların değişimini de yansıtmış. Üretim şekli ve kullanılan malzemeden, içindeki bulundukları çevrenin özelliklerine geleneklerine söylencelerine kadar örneğin kurşun askerler, 18. yüzyıldan sonra Prusya kralı Fredrich’in zaferlerini kutlamak için yapılmış. Sanayi devrimi oyuncak endüstrisini etkiledi.  Oyuncaklar artık kalıplara dökülerek yapılmaya başlandı seri üretim çocukların eğitimi gibi konuların da oyuncak dünyasının içine dahil edilmesini gerekli kıldı. Dünya genelinde 20. yüz yılda oyuncak yapımı teknolojinin ve ekonominin gelişmesiyle hızlandı. Yüzyıl başında oyuncaklar artık elektrikle çalıştırılır olmuştu.  Böylelikle oyuncağın gelişimi hızlandı gündelik yaşamdan esinlenerek tasarlanan oyuncaklar ucuza mal edilerek üretilmeye başlandı.  Oyuncak üretimi başlıca sanayi kollarından biri haline geldi.  Elektirikli trenlerden oyun konsollarına kadar uzanan süreçte de çocukların hayal gücünü destekleyen onlara hayal kurduran oyuncaklar yerlerini başka kahramanların hikayelerini anlatan oyuncaklara bıraktı. İngiliz bir oyuncak tasarımcısı oyuncağı, “Elimdeki nesne her ne olursa olsun, eğer onunla yaptığım eylemi oyun olarak tanımlamamı sağlıyorsa o nesne oyuncaktır’ şeklinde tanımlamaktadır.  Bu tanım aynı zamanda oyuncağın dolayısıyla da insanlığın geçirdiği zamansal, maddesel ve psikolojik değişimlerine dair ipuçlarını da içeriyor. Her ne kadar bugün artık teknolojinin gelişmesine bağlı olarak, gündelik hayatın görünümlerinin değişmesi oyun ve dolayısı ile oyuncak kültürünü zayıflatsa da oyuncaklar çocuklar için hala vazgeçilmez nesnelerdir ve çocuk gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Oyuncaklar yapıldığı dönemin kültürünü de yansıttığı için geçmişe ışık tutan nesnelerdir. Bu nedenle günümüze kadar gelebilen ilk oyuncaklar müzelerde sergilenerek tarihi eser niteliğinde varlıklarını sürdürürler.

Antalya Oyuncak Müzesi

23 Nisan 2011 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından hizmete açılan ve İstanbul Oyuncak Müzesi’nin kurucusu Sunay Akın’ın danışman olarak yer aldığı Antalya Oyuncak Müzesi, Türkiye’nin İstanbul ve İzmir’den sonra 3. Oyuncak müzesi olma özelliğini taşıyor. Hem yerli hem yabancı pek çok masal kahramanına ev sahipliği yapan Antalya Oyuncak Müzesi, Antalya’da bulunanlar ya da tatile gelenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken özel bir yer. Antalya’nın merkezi Kaleiçi’nde yer alan Oyuncak Müzesi, tam üçbin oyuncağa ev sahipliği yaparken tahta oyuncak boyama, kukla, kirigami gibi atölyeler de düzenliyor.

02.07.2021