Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü 16 Eylül

1690’lı yılları hatırlayanlar, çevreci yaklaşımlar geliştiren insanların ozon tabakasını nasıl gündeme getirdiğini ve yeni iletişim olanakları sayesinde medyanın da etkisiyle ozon tabakasının delinmesi diye bir cümlenin sıkça kullanılmaya başlandığını da hatırlayacaktır. Yine o dönem sıkça kullanımı artan deodorantların da ozon tabakasına zarar verdiği konuşuluyor, buna mukabil kozmetik ve kimya firmaları da ürünlerine “Ozonla Dost” ibareleri koymaya başlıyordu. Bu ekolojik farkındalık sayesinde hayatımıza giren ozon tabakası kavramı, beraberinde yine ekoloji yönünden insanın doğaya verdiği başkaca pek çok zararın da konuşulduğu bir sürecin önünü açmıştı. BM ise Dünya Günleri listesine 1994 yılında, Ozon Tabakasını İncelten Maddelere dair protokol olan Montreal Sözleşmesi’nin imzalandığı güne atıfla 16 Eylül tarihini Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü ilan etti. Ekolojik farkındalık açısından değerli bir gün olan bu günde, konunun gündemleştiği tarihten bu yana geçen 25 yılda ozon tabakası hakkında neler biliyoruz, ozon tabakası nedir, Montreal Sözleşmesi neleri kapsıyor ve ozon tabakasının korunması açısından neler yapıldı, sorularına yanıt verelim.

 

Ozon Tabakası Nedir?

Yazının girişinde belirttiğimiz gibi herkes ozon tabakasını hayatında en az bir kez duymuştur. Peki, ozon tabakası nedir? Dünyayı örten ve gezegende canlı yaşamının devamını sağlayan atmosferin ana katmanlarından stratosferin üstünde, mezosferin girişinde yer alan bir tabakadır. Bir başka ismi de ozonosferdir. Ozon tabakası denilmesinin nedeni ise 3 oksijen atomundan oluşan ve kimyada O3 olarak ifade edilen şeffaf ozon gazından oluşan bir tabaka olmasıdır. Yerden yüksekliği 50 ila 85 kilometre olan bir tabaka oluşturan ozon tabakasının temel işlevi, güneşten gelen zararlı ışınları tutmak ve bu sayede gezegende yaşanılabilir ortamı sağlamaktır. Güneşten gelen zararlı ışınlar nelerdir diye soracak olursak bunlar; UV-B ve UV-C olarak isimlendirilen mor ötesi ışınlardır. UV kısaltması, Ultraviyole anlamına gelir ve insanlar da dahil tüm canlıların doğrudan temasında ölümcül etkisi vardır. Dolayısıyla gezegende yaşamın sürmesi için gerekli olan güneş ışınlarının zararlı etkilerini filtreleyen ozon tabakası, en az zararlı olan ve UV-A olarak sınıflandırılan ışınların geçişine ise izin verir. Ozon tabakasına zarar verilmesini ifade etmekte sıkça kullanılan bir sözcük kalıbı da ozon tabakasının delinmesidir. Ozon tabakasında bir delik bulunur mu? Hayır, ozon tabakasında böyle bir delik söz konusu değildir. Yukarıda bahsettiğimiz yaklaşık 35 kilometre kalınlığındaki bu katmanın incelmesi ve dolayısıyla filtre görevini yerine getirmekte zorlanmasını ifade eder. Yani söz konusu olan ozonun delinmesi değil ozon tabakasının incelmesidir. Ancak ozonun delinmesi ifadesi, bu konuda duyarlılığı artıracaksa elbette buna kimsenin itirazı olmaz, yeter ki bu konuya dikkat çekilsin.

Ozon Tabakası Nasıl Bir Koruma Sağlar? Zararlı Maddeler Nelerdir?

Ozon tabakası, yoğun ve şeffaf bir gaz tabakasıdır ve güneşten dünyaya gelen ışınların Ekzosfer ile Termosferden geçtikten sonra geldiği Mezosfer tabakasından Stratosfere geçişi sırasında cilde nüfuz eden, gözlere zararlı ve canlıların kimyasını bozucu özellikteki UV-C ışınları ile UV-B ışınlarının önemli bir miktarını tutar, yani geçişine izin vermez. Elbette konu yalnızca insan ve diğer canlıların doğrudan maruz kaldığı etkiler değil aynı zamanda ekolojik dengenin bozulmasının uzun vadede yaratacağı sonuçlardır. UV ışınlarının bu anlamda etkisi, tarımsal üretimden deniz besin zincirinin bozulmasına kadar geniş bir alanı kapsar. Ozon tabakasının incelmesine neden olan maddelere gelince. Aslında burada bir ürün listesine yönelmek yerine işin kimyasal boyutunu tarif etmek daha doğru olacaktır. Kozmetik ve kimya sektörü tarafından üretilen ürünlerde kullanılan bazı bileşenlerin havaya salınımında ozon tabakasını inceltici etkilere sahip olduğu tespiti yapılmıştır. Bunlar; Kloroflorokarbon (CFC), Hidrokloroflorokarbon (HCFC), Halon 1211 gazı ve Metil Bromid (CH₃Br) olarak sıralanabilir. Halon gazı, yangın söndürücü üretiminde kullanılırken Metil Bromid ise tarım ilaçlarında kullanılan bir gazdır. Metil Bromid, ayrıca zehirli bir gaz olup Türkiye dahil pek çok ülkede üretimde kullanımı yasaklanmıştır. Halon 1211 ise ancak denizaltı yangın söndürme malzemesi üretimi gibi kritik üretimlerde alternatifi olmayınca kullanılır durumdadır. Bu gazlar arasında en çok mücadele edilen ve kullanım alanı en fazla olan gaz, CFC / HCFC yani hidrokloroflorokarbon gazıdır. Klimalarda, ısı yalıtım köpüklerinde, koruma ve ambalaj köpüklerinde, buzdolaplarında ve parfüm, deodorant türü sprey üretimlerinde kullanılan bir gazdır. Bu gazların alternatifleri ise kullanım alanlarına göre mevcuttur. Ancak bu alternatiflerin kullanımı eski maliyetleri yükselteceği için Montreal Sözleşmesi’ne taraf olan pek çok ülke bu gazların üretimden tamamen çekilmesi için gereken adımları atmamayı maalesef sürdürüyor. Ozon tabakasında yaşanan incelme, bilim insanları tarafından belli periyotlarda ölçülebiliyor ve halen incelmenin devam ettiği sonuçları var. Yapılan ölçümler, Güney Kutbu yani Antarktika üzerindeki incelen alanın büyüklüğünün Amerika kıtasından fazla olduğu gerçeğini gösteriyor. Dolayısıyla ozon tabakasını incelten gazların endüstriyle üretimlerden tamamen çekilmesi ilk öncelik olmalı. Burada yaşanan incelmenin karşılığı hacim bazında on milyonlarca ton Ozon yani O3 gazı anlamına geliyor.

 

Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü ve Montreal Protokolü

16 Eylül Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü ilanı olan 1994 yılından 7 yıl önce toplam 96 ülkenin, zamanla taraf olduğu Montreal Protokolü imzalanmıştır. Bu protokol öncesinde CFC üretiminin izlenmesi ve bilgi paylaşımında devletler arası iş birliğinin oluşturulması amacıyla 1985 yılında imzalanan Viyana Sözleşmesi’nin devamı niteliğindedir. 1985 yılında, 1977 yılında başlayan görüşmeler ve ozon tabakasının izlenmesi amaçlı olan sürecin sonunda imzalanan Viyana Sözleşmesi, yasal bağlayıcılığı olan bir sözleşme değildir. Bu anlamda da ülkelerin sözleşmeye uygun davrandığını kontrol eden bir yapıdan çok bir çerçeve sözleşme niteliğindedir. Ancak 7 yıl sonra yapılan Montreal Protokolü, devamında 2007 yılına kadar başka ülkelerde de güncelleme konferansları ile takip edilen ve konunun ciddiye alınmasını sağlayan bir mutabakattır. Türkiye Cumhuriyeti, Montreal Protokolü’ne 1991 yılında dahil olmuştur. CFC ve türevi gazların endüstriyel üretimde kullanımını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan Montreal Sözleşmesi’ndeki kararların tüm taraf devletlerce gayretli bir şekilde uygulanması hepimizi yakından ilgilendiren bir durum. Ekolojinin zarar görmesi, gezegenimizdeki yaşam koşullarının zarar görmesi ile aynı anlama geldiği için bu konuda ele alınan tüm duyarlılıklar ve politikalar gibi Ozon Tabakasının zarar görmesini engellemek de hayati bir önem taşıyor. Siz de 16 Eylül Ozon Tabakasının Korunması Uluslararası Günü vesilesiyle kendinizden ve çevrenizden başlayarak kullandığınız ürünlere dikkat edebilir ve bu konu hakkında daha fazla bilgi edinerek etrafınızla paylaşabilirsiniz. Sağlıklı doğa ve sağlıklı günler dileğiyle.

07.07.2021