Antik tatların ve doğanın iç içe geçtiği Antalya ilinde bazıları popüler olmuş bazıları ise henüz keşfedilmiş oldukça fazla turistik, kültürel ve tarihi mekanlar mevcut. Meraklı gezgincilerin ve tatilcilerin uğrak yerlerinden biri de Toros Dağları’nın eteğinde saklı kalmış, Antalya’nın Serik İlçesi’ne bağlı Akçapınar Köyü’ndeki Uçansu Şelaleleri’dir. Bu isme benzer bir de yine Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Uçarsu şelalesi var ancak biz şimdi “Uçan” sulardan bahsedeceğiz.

Uçansu Şelaleleri, Antalya merkezine 57, Serik’e ise 54 km. mesafede. Tabi mesafeler sizi şaşırtmasın çünkü Uçansu Şelaleri, haritayı karşınıza aldığınızda Antalya ve Serik merkezlerinin neredeyse tam ortasında ve yukarısında kalıyor. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 400 metre. “Şelaleler” şeklinde çoğul olarak kullanılmasının sebebi ise bölgede Aşağı ve Yukarı Uçansu şeklinde isimlendirilen iki adet şelale bulunması ki halk arasında Uçan 1 ve Uçan 2 şeklinde adlandırılmışlar. Bunlardan yukarı olanı 70 metre, aşağı olanı ise 51,5 metreden Alara Çayı’na dökülüyor. Şelaleler, Alara Çayı’nın Akdeniz’e yolculuğunda yer altından yer üstüne çıktığı yerde oluşuyor. Çayın bulunduğu havza, 2006 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından “dünyanın en yaşanabilir alanı” seçilmiş. Dolayısıyla şelalelerin olduğu bölgeye gittiğinizde uluslararası anlamda tescillenmiş bir doğa harikasının içinde de yer alıyorsunuz aynı zamanda.

 Uçansu Şelaleri’nin doğal güzelliği için belki çok şey söylenebilir ancak adı üstünde “şelale” olması bile insanı yeteri kadar cezbediyor. Bu doğa güzelliğinin biraz bilimsel tarafına bakacak olursak, suyun döküldüğü yüzey kireçtaşı ve bu nedenle tam dökülme bölgesinde küçük sarkıtlar oluşmuş durumda. Bu da görsel olarak başka bir estetik katıyor. Turizm danışmanları tarafından dünyada kar suyuyla beslenen az sayıda çağlayandan biri olarak ifade edilen şelaleyi besleyen bu karlar ise 2 bin 800 metrelik Geyikdağ ve 2 bin 500 metrelik Akdağ’ın karları. Yani kışı andıran bir etki ile yazı yaşamak deneyimi sizi bekliyor. Elbette yaz ayları dışında bahar mevsimlerinde de buraya gelerek farklı enstantaneler yakalama şansınız var. Ayrıca bu aylarda görece daha sakin olacak bölge size çok iyi gelecek bir atmosfer sunacaktır. Doğal güzellikleri ve serinlemenin yanı sıra tabi ki bu şelaleleri farklı kılan başka bir özelliği daha var. Uçansu Şelaleleri, rafting tutkunlarının Antalya ilinde Köprülü Kanyon'dan sonra ikinci sırada tercih ettiği yer. Rafting amacıyla buraya yılda ortalama 5 ila 7 bin arası turist geliyor. İngiliz ve Alman turistlerin daha fazla tercih ettiği bir aktivite. Konuya ülkemizin turistik değeri olarak baktığımızda bu çok önemli bir rakam. Bu bölgede yapılan etkinliklere ilave olarak doğa yürüyüşü, atv ve cip safari sayılabilir. Bununla birlikte kızılderili kostümleri ile eşekler üzerinde gezmek gibi özel etkinlikler de daha sakin ve adrenalini düşük aktivite yapma isteyenler için oldukça ideal.

 Uçansu Şelaleri’nde yapılabilecekler sadece rafting ile sınırlı değil. Şelalenin döküldüğü alanlara bakacak olursak, Yukarı Uçansu 20 metre, Aşağı Uçansu ise 18 metre genişliğinde ve 4 metre derinliğinde dev kazanlar oluşuyor. Şelalerin zirvesinde yer alan Kral Havuzu içerisinde yer alan göletlerde yüzülebiliyor. Yaz aylarının yüksek sıcaklığı ve buna bağlı tuzlu deniz suyunun da ısısını düşündüğümüzde serinlemek için harika bir seçenek. Elbette bu durum bize şelalenin en güçlü olduğu zamanların ne olduğunu da düşündürüyor. Su, kış ve bahar aylarında coşarken, yaz aylarında haliyle diğer zamanlara nazaran düşüş yaşıyor hatta çok kurak zamanlarda yok denecek kadar azalıyor. Şelaleler Aziz Paulus Yolu üzerinde yer alıyor. Genel olarak kabul edilen bilgiye göre Aziz Paulus, M.S. 46-48 yılları arasında Antakya’dan yolculuğuna başlamış ve bir liman kenti olan şimdiki Samandağ’a gelerek, buradan bir gemiyle, Kıbrıs üzerinden Antalya Limanı’na ulaşmıştır. Kara yolu ile Perge yani bugünkü adıyla Aksu üzerinden, yolculuğuna devam ederek, Konya ve civar köyleri ziyaret eder. Aynı güzergâhtan geri dönüp ancak bu kez Kıbrıs’a uğramadan Antakya’ya ulaşarak yolculuğunu tamamlar. Bu yolun özelliği ülkemizdeki en uzun yürüyüş rotası olması ve Hıristiyanlar tarafından hac yolu olarak kabul edilmesi. Ayrıca şelalelere yaklaşık 1 kilometre mesafedeki Pednelissos antik harabeleri de gezilerek, güzel bir yürüyüş yapma şansı da var.

Uçansu şelalelerine ulaşım çok kolay olmamakla birlikte gözünüzü korkutacak kadar da zor değil. Şelaleye, Antalya-Serik Karayolu üzerinden Abdurrahmanlar – Gebiz sapağına girip Akçapınar Köyü’ne ulaşınca Uçansu Şelalesi tabelası karşınıza çıkıyor. Akçapınar Köyü’ne ulaştıktan sonra yaklaşık 20 kilometrelik toprak bir yolla ulaşılabiliyor, dolayısıyla 4 çeker bir araçla gitmek daha iyi bir seçim olacaktır. Bu tarif, özel aracı ile gelmek isteyenler için elbette. Antalya ve Belek’te Uçansu Şelaleleri’nde yukarıda bahsettiğimiz etkinliklerin de içinde olduğu organizasyonları yapan şirketler de ulaşımı sağlıyor. Sizi bulunduğunuz yerden alıp tekrar geri bırakıyorlar. Bu organizasyonlardan bazıları ise içinde şelalelerin uğrama noktası olarak yer aldığı 25 km’lik doğa yürüyüşleri. Şelalelere giriş ücretsiz, konaklama imkanları ise biraz kısıtlı. Genelde günü birlik aktivite ya da gezi amaçlı ziyaretler daha çoğunlukta. Bununla beraber eğer konaklamak isterseniz şelale etrafında az sayıda bungalovlar bulunuyor. Peki burada yemek yeme şansımız var mı? Tabii ki evet. Bu bölge haliyle koruma altında olduğundan bu anlamda gelişimi sınırlı olmakla birlikte seçenekler mevcut. Gerek şelale etrafındaki ahşap mekanlarda ya da etraftaki tesislerde yöresel tatlara ulaşabilirsiniz. Antalya’ya geldiyseniz ve bu ilin farklı güzelliklerini keşfetmek istiyorsanız, doğanın bizlere sunduğu bu gizli armağanı görmeden daha doğrusu yaşamadan Antalya’dan ayrılmayın. Keyifli tatiller.  

LİNKLERİ

https://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:U%C3%A7ansu_antalya.jpg https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/2b/U%C3%A7ansu_antalya.jpg

http://www.emo.org.tr/resimler/bizden/orj/89972_15_06_45.jpg  

www.delphinhotel.com