15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü ve Demokrasi Nedir?

2007 yılında Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir kararla 15 Eylül tarihi Uluslararası Demokrasi Günü olarak kabul edildi. 2008 yılından beri her 15 Eylül’de kutlanan Uluslararası Demokrasi Günü, bu yıl 12. Kez kutlanıyor. Demokrasi kelimesi, günümüzde hemen herkesin mutlaka kullandığı bir kavram. Demokrasi kullanımının nasıl olduğuna baktığımızda bu kelimeyi kullanan insanların %99’unun bu kavramı, olumlu anlamda ele aldığını görebiliriz. Yani bugün hangi ülkede ve toplumsal koşulda olursa olsun birisi açık açık ben anti demokratım yani demokrasiye karşıyım dese o kişinin karşısında çoğunluğun konumlanacağını düşünmek abartı olmaz. Bu nedenle herkes kendisini demokrat ve demokrasiye destek veren olarak tanımlıyor. Peki, demokrasi nedir? 15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü’nde hem bu kavramın kökeni ile bugünkü demokrasi ihtiyacının ne olduğuna bakalım hem de kendisini demokrasi dışı olarak niteleyen ülkelerin durumunu gözden geçirelim.

 

Demokrasi Nedir?

Bir kavramın doğru tanımını yapmak ve doğru anlayıp anlatabilmek için öncelikle o kavramın kelime kökenine bakmakta yarar var. Demokrasi kelimesinin kökeni de Yunanca’ya dayanıyor. Demokrasi, eski Yunan dilinde ‘halk’ anlamındaki demos sözcüğü ile ‘güç, yönetim, iktidar’ anlamlarına gelen “kratos” sözcüğünün birleşiminden oluşan Dimokratia kelimesinden türemiştir ve Türkçe’ye de Fransızca’daki halinden gelmiştir. Dolayısıyla demokrasi nedir sorusuna bu kelime kökeninden hareketle yapılacak ilk tanım; halkın iktidarı, iktidarın halkta olması, yönetimin halkın elinde olması şeklinde yapılabilir. Burada iktidarın ya da yönetimin muhatabı da halk olduğu için "halkın kendi kendisini yönetimi" tanımı ortaya çıkmıştır. Peki, bu nasıl olacak? Öncelikle gücün ve iktidarın halkta olması yani en temel demokrasi tanımına karşıt olan durum, eski dönem; İmparatorluk, krallık, prenslik ya da derebeylik gibi tanımlı sınırlar içerisinde yaşayan bir halk ile onların yaşadıkları toprak parçası ya da oraya hakim yönetim aygıtının bir kişi ya da aileye ait olmasıdır. Demokrasi, bu tür yönetim biçimlerine karşıtlık içerir.  Buraya kadar zaten artık hemfikir. Halkın kendi kendini yönetimi nasıl sağlanacak sorusunun yanıtı ise demokrasi modelleri ya da metotları şeklinde kendisini gösterir. Temel tanıma devamla şimdi bu modelleri özetlemeye çalışalım.

 

Demokrasi Türleri

Bugün demokrasi ile yönetim kavramını kendi anayasasına almış devletlerin egemenlik alanında yer alan ülkelerde seçimler ile demokrasi kavramları iç içe geçmiştir. Ülke yönetiminde yer alacak kişilerin oluşturduğu meclisin belirlenmesi için yapılan seçimlerde Türkçe karşılığı olarak milletvekili seçimleri yapılır. Burada adından da anlaşılacağı gibi millet, kendi içinden aday olan kişilere ülke yönetiminde yapılacaklar konusunda karar alması için vekalet verir. Yani, vekaleti kime vereceğini belirler, böylece seçmiş olur. Yönetim sisteminin nasıl olduğundan bağımsız kabaca, seçimlerin yapılarak meclislerin oluşturulduğu demokrasi sistemlerine temsili demokrasi ismi verilir. Buradan da anlaşılacağı gibi bugün dünyada sistematik olarak en yüksek oranda kullanılan yöntem temsili demokrasidir. Demokrasi modellerinin daha önceki dönemlerinde ise doğrudan demokrasi söz konusu olmuştur. Doğrudan demokraside kararı orada bulunan halk, toplanarak birlikte alır. Burada oylama ve çoğunluğa bağlı karar alma sistemi geçerli olabilir ama doğrudan demokraside esas olan herkesin vekalet vermeden doğrudan karar alma mekanizmalarında yer almasıdır. Teknik olarak bakıldığında nüfusun yükselmesi ve yönetim yükünün ağırlaşması nedeniyle bugünkü devlet yapılarında aynen kullanımı zor hatta imkansızdır. Diğer yandan karar alma mekanizmalarında bireylerin daha etkin yer alması yönünden de sürekli tartışılmaya ve yeni yöntemler aranmaya devam edilmektedir. Doğrudan demokrasinin etkinliği ile temsili demokrasinin fonksiyonelliğini birleştiren ve günümüz dünyasında sıkça dile getirilen bir başka kavram da katılımcı demokrasidir. Katılımcı demokrasi, diğer iki kavram gibi net bir tekniği ifade etmekten çok teknikle anlayışı buluşturan bir tanımdır. Katılımcı demokrasi anlayışında vekalet amaçlı seçimler yine vardır ama halkın karar alma mekanizmalarında yer alışı, salt seçimlerde oy vermekten ibaret değildir. Seçimlerle iş başına gelen kişileri, yönetimleri esnasında etkin bir şekilde denetleyecek mekanizmaların kurulması, ayrıca yerel kararlarda seçim zamanları dışında da söz sahibi olabilecek ve resmiyeti olan kurul ya da alt meclislerin kurulması, sivil toplum örgütlenmelerinin demokrasi kurgusundaki yerinin yine yasal alanda tanımının yapılması gibi ihtiyaçları vardır. Yani özetle, seçimle iş başına gelenlerin daha sıkı denetimi ve genel seçimlerde oy vermek dışında da karar alma mekanizmalarının olmasına katılımcı demokrasi denilebilir.

 

Günümüzün Demokrasi İhtiyacı

Birleşmiş Millletler, 2007 yılında 15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü ilanını yaparken: ”Demokrasilerin, ortak özellikler paylaşmakla birlikte tek tip demokrasinin bulunmadığı ve demokrasinin hiçbir ülke ya da bölgeye ait olmadığı" vurgusunu yaparken “Demokrasinin insanların siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel sistemlerini kendi özgür iradeleriyle belirleme ve bu sistemlere tümüyle katılma temeline dayalı evrensel bir değer olduğu” da belirtilmiştir. Bu yaklaşım da katılımcı demokrasi anlayışına yakın bir amacı gösteriyor. Demokrasinin halkın kendi kendisini yönetme ilkesinin günümüz bireyinin gelmiş olduğu karmaşık durumda nasıl karşılık bulacağını en iyi şekilde aslında bu katılımcı demokrasi yaklaşımı tariflemiş oluyor. Yönetim mekanizmalarında yer almayı yalnızca ülkenin merkezi hükümeti ve meclisinde yer almak olarak değil en başta kendi oturduğu sokaktan başlayarak ele almak gerekiyor. Bunun için de insanların yurttaşı oldukları ülkelerde doğrudan kendi hayatlarını ilgilendiren kararların alımı amacıyla merkezi hükümetle entegre olmuş alt birimlerin oluşturulması ve bu alt birimlerin de yasal tanımlarının yapılarak halkın katılımının sağlanması, günümüz demokrasisinin ihtiyacı olarak önümüzde duruyor. 

 

Demokrasi Olmayan Ülkeler

Bugün yukarıda tanımını yaptığımız günümüzün demokrasi ihtiyacı, çoğunluğa değil çoğulculuğa, tahakküme değil katılımcılığa dönük bir işaret. Ancak salt seçimlerin yapılarak seçim sonuçlarında çoğunluğu elde edenlerin yönetime geldiği sistemler de sonuçta bu tür demokratik gelişimlere açık bir durum teşkil ederken halen temsili demokrasinin bile uygulanmadığı ülkeler var. Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerde krallık ve emirlik devam ederken İspanya, Büyük Britanya, Norveç gibi demokrasi yönünden gelişmiş olarak gösterilen bazı Avrupa ülkelerinde de krallık makamı halen eski etkisinde olmasa bile varlığını sürdürüyor. Osmanlı’nın son döneminde kabul ettiği Meşruriyet sistemi Asya ülkelerinden Tayland’da devam ederken birçok Afrika ülkesinde göstermelik seçimler ya da iç karışıklıklara bağlı baskıcı yönetimler söz konusu. Kendisini anayasasında İslam Cumhuriyeti olarak tanımlayan İran’da seçimler yapılıyor ama Molla Rejimi’nin kontrolü altında bir yönetim devam ediyor. Sonuç olarak yönetim sistemleri elbette bundan sonra da değişecek, yeni teoriler ve modeller ortaya atılacaktır. Yönetim sisteminde yer alma şeklinden çok, soru sorma, sorgulama, bilgiye ulaşma ve özgürce fikir beyan etme, diğerinin hakkına saygı duyma gibi ifadeler, günümüzün demokrasi ihtiyacını daha doğru karşılıyor. Demokrasi daha da özetle; eşit ve açık söz hakkıdır. Toplumsal anlamda yaşanan ya da yaşanacak tüm anlaşmazlık ve çatışmaların da ilacı demokrasidir. Barış içinde, özgürce ve birbirinin hakkına saygılı yaşayan toplumların gelecekte tüm dünyayı oluşturduğu günlerin umuduyla 15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü kutlu olsun.

07.07.2021