Balboura/Kabalia Antik Kenti – Likya Uygarlığı

Balboura Antik Kenti, Roma döneminde Kabalia olarak bilinen antik kenttir. Kibyra ile beraber “Tetrapolis” olarak adlandırılan, adından da anlaşılacağı üzere dört kentin katılımıyla oluşan bir yönetimi olan şehirdi.  M.S 2. Yüzyıl başlarında birlik dağılınca kent Likya Kentleri Birliği’ne katıldı. En belirğin özelliği yüksek bir yerde kurulmuş olan Balboua Antik Kenti'nin ortasından bir ırmağın geçmektedir. Sanırım burada yaşayanlar da oldukça kafalarını dinleyip kentlerinde huzur buluyorlardı.

Akropolis’in yer aldığı 5000 metre yükseklikteki tepede 16 sıra oturma yeri olan küçük bir tiyatrosu da vardı. Kimbilir o küçücük nüfusuyla bu tiyatroda ne eğlenceli sahneleri izliyorlardı. Burasının halkın toplandığı halk meclisi olarak yapıldığı düşünülmektedir. Aslan kabartmasından dolayı burada hayvan dövüşlerinin yapıldığına dair bazı tahminler de yok değildir. Hal böyle olunca insan bugün halen Denizli ilimizde meşhur olan horoz savaşlarının kökenlerinin acaba buradan mı geldiğini düşünmeden edemiyor. Hatta bu dövüşler sadece horozla kalsa iyi... Türkiye’yi genel olarak incelediğinizde Aydın ve dolaylarında koskocaman develerin güreştirildiği, tavukların savaştırıldığı birçok örnek vardır. Geleneksel hale gelmiş bu müsamerelerle halen devam etmektedir.

Balboura Antik Kenti'nde Kazı Çalışmaları

Balboura Antik Kenti’nde 1985-1993 yılları arasında ilk çalışmalar yapıldı. Proje direktörü JJ Coultın’un yürüttüğü, pek çok yabancı katılımcının yer aldığı ekiple sayesinde ilk tespit çalışmaları yapıldı. Kendi ülkemizde, bizim adım dahi atmadığımız bu antik kenti finansmanları ise memleketimize kilometrelerce uzakta ülkelerden gelenlerdi.(bkz)[1] Bu çalışmada “Şehrin su kaynağında bir miktar keşif yapıldı ve keşfedilen iki boru hattının araştırmaları yapıldı. Şehirde daha önce yayınlanmış pek çok yazıt ve bazı durumlarda mimariye ışık tutan 20 yeni metin bulundu. Küçük Nemesis tapınağı ve exedrası, kemerli agora kapısı, su kemeri, türbe ve hamam binası da incelenmiştir. Parçalar toplandı ve analiz edildi, kinci tam çalışma sezonu 13 Temmuz ve 22 Ağustos 1987 arasında gerçekleşti.

İki araştırma ekibi, bölgenin fiziksel özelliklerini ve başlıca arkeolojik özelliklerini haritalandırmada başarılı oldu. Yüzey çömlekleri sistematik olarak toplandı. Bölgede kullanılan farklı çanak çömlek sıklığının nasıl değiştiğini görmek için analiz edildi. Bulunan toplam sayıyı 58'e çıkaran altı yeni yazıt keşfedildi; mümkün olan yerlerde sıkıştırmalar yapıldı. Yaklaşık 100 lahit kaydedildi ve ayrıca çini mezarlar da bulundu. Dioscuri'yi tasvir eden bazı kaya kabartmaları bulundu. Bir yerleşim alanı ve bu süreçte keşfedilen bir kilise ve sur kalıntıları ile dışarıdaki siteler araştırıldı.” Denilmektedir.

Yapılan bu araştırmalarda ortaya çıkan 58 yazıtta neler yazdığı konusunda elimizde henüz bir veri yoktur. Bölge yapılan her çalışmada farklı bulgulara rastlanmıştır. Birçok farklı dönemi temsil eden yaklaşık kırk site bulması zenginliğini göstermektedir. Karahasantaşı Hüyüğü ile birlikte Çaltılar yakınlarındaki tarih öncesi bir tümülüste M.Ö. 5. veya 4. bin yıllara tarihlenen çanak çömlek parçaları toplanmışlardır. Roma ve Geç Roma dönemleri, bölgedeki on dört site tarafından en iyi şekilde temsil edilmekte olduğunu öğreniyoruz. Beş yeni yazıt ve on dokuz adak kabartması kaydedilmiş olsa da bunların nerede olduğunu bilmiyoruz.

Antik Kentte Tiyatro ve Halk Meclisi

Balboura Antik Kent’inde küçük tiyatro vardır. Burasının halk meclisi olabileceği de düşünülmektedir. Kentin ticari, ekonomik, siyasi, eğitimle ilgili ne tür toplantılar yaptıklarını hayal etmek dahi bugüne bırakılmış umut verici bir mesajdır. Acaba bu insanlar nasıl eğleniyorlardı, nasıl konuşuyorlardı? Korkuları ne kadar büyüktü? O tarihlerde insanların destanımsı lirik şiirler okunduğunu biliyoruz. Mutlaka kahramanlık şiirleri okuyan bu kentte, daha önceki zaferlerini ya da yenilgilerini anlattıkları muhtemel. İnsan birbirlerine öğüt veren, dikkatleri hassasiyetlerinde tutmaya çalışan telaşlı ve yürekli inanları gözüne getirmiyor değil. Bu küçük, köyümsü kentlerde bir anlamda bunu bir eğitim olarak da görmek, birlik beraberliklerini zamklamak olarak da hayal edebiliriz.

Tiyatroda aslan figürlerinin yer alması ise gücün temsili olabileceği gibi, yenilmezliği, gözüpekliği de anlatmaktadır. Sanırım bu kadar küçük bir tiyatroda vahşi bir aslanı gladyatörlerin önüne atmıyorlardı! Büyük statiolarda suçluları ya da kişiler arasındaki düello sonucunda yenileni yedirmek için vahşice partiler yapmaya pek de uygun değildi. Ya da her yerde böylesine gösteriler var mıydı? Birkaç şehirde derlenen ve bizi bugün merak ve şaşkınlıkla karşılaştığımız olayları her yere mal etmek tarihe bir katkısı olmayacağı gibi... Bu değerlendirmeler gerçeği yansıtmadığı müddetçe ancak hayallerde kalacaktır.

Tarihi kentlerimizin hepsi bizler için tarihin de ötesinde bir kültür hazinesi ve insanlık tarihinin kutsal emanetleri. Bu kentlerde tarihin aydınlanmasına yarayacak binlerce kazı çalışmaların yapılması ve onların hepsinin bir araya getirilmesi gerekiyor.

İşte onlardan biri olan Balboura Antik Kenti’nin kuzey tepesinin eteklerinde yer alan şehir merkezinde çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır. Bunların hiçbirinin ayakta olmaması. Kentte kemerli bir yapının olması, buranın kente giriş kapısı olarak tanımlanmakta. Buradan öyle akan caddeden yol aldığınızda yol sizi agoraya ulaştırıyor. Ayrıca kentte yazılardan anlaşıldığı üzere Onesinus adında bir köle tarafından yapılmış ve Nemesis adına yapıldığı yazılmış bir tapınak var. Tanrıların huzurunda  kibirlilik gösteren kişilere karşı uygulanan ilahi cezanın ruhudur. Bir diğer ismi Adrasteia’dır.

Balbauralılar Neden Nemesis'e Tapmayı Seçtiler?

Tanrıça Nemesis

'Dağılmak' anlamından gelen ve “hak ettiğini vermek” anlamıyla da buluşan Nemesis'e, Balbaura Antik Kenti’nde neden bir tapınak yapmışlardır? Bunu da düşünmek gerekir. Akdenize kıyısı olana pek çok kentte Artemis, Apollon, Zeus, vb tanrılara tapınaklar yapılıp onlara kurbanlar adanmıştır. 5000 metre yüksekte bir dağın başında yaşayan bu halk neden o tanrılardan birine değil de Nemesis'e tapınak yapmıştır? Bunu daha iyi anlamak için sanırım tanrılarınnın özelliklerine bakmak gerekir. Saygın bir tanrı olmasına rağmen Nemesis ölümlülere çok acı çektirmiştir. İ

Eski Yunan bakış açısında Kutsal cezalandırma büyük bir temaymış... Sophocles trajedilerinde ve birçok kişinin diğer yazınsal eserlerinde birleştirici tema görevi görürmüş.[2]-[3] Yunan didaktik şiirinin “İşler ve günler” adlı eserde verilen bilgide birçok bilim adamı tarafından ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi olarak da kabul edilen Hesiodos şöyle demiştir;

“Ölümcül Nyks babası olarak bilinen, bilimadamlarınca... MÖ 750-650'li yıllarda aktif olduğu düşünülen ünlü ozan... Aynı zamanda ölümlülere bir bela olarak Nemesis’i doğurmuştur.” Nemesis’de Zeus’un Olympos'taki düzeninde yer alan tanrıçalara uygun olarak aynı tasvir edilmiştir.

Kalıntılara giden yolun kuzeyinde kalıntılara kadar Heriodos Roma Çağı yapıtı bir Mausoleion'un (Anıtsal ev biçiminde mezarın) kalıntısı görülmektedir. Bölgede çıkartılan ve antik kentin adını taşıyan Balborua mermeri, yer yer damarlı ve düz olmak üzere oldukça kalitelidir. Mermer ocağının antik kentin ne kadar yakınındadır ya da antik kente ne kadar zarar vermiştir bunu bilemiyoruz. Dağın başında o minicik ama bir o kadar da kocaman kültürü kalbinde barındıran antik kent ne yazık ki bilinmemektedir. Kendisinden bir haber olmak bölge tarihinin genel okumalarına da katkı sağlayacak hikayeyi oluşturamamaktadır.

Silvan Güneş

Biyografi Yazarı

Alıntı & Fotoğraf & Kaynaklar

* https://biaa.ac.uk/research/item/name/balboura-survey


[1] Balboua Antik Kenti’ne ilk keşfi yapmak için ülkemize gelen bilim adamları ve projeyi finansa eden kuruluşlar:

BIAA, Oxford Üniversitesi Craven Komitesi, Merton Koleji, Londra Antikalar Derneği, British Academy, Arazi Araştırması Bölümü, Polytechnic of East London.

[2] The Nemesis Theory, University of California, erişim tarihi: 12 Ekim 2013

[3]  Examples of Nemesis in Literature, erişim tarihi: 12 Ekim 2013

11.06.2021