İstiklal Marşı’nın Kabulü Yıldönümü ve Tarihçesi

Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşı olan İstiklal Marşı’nın kabulünün yıldönümü her yıl 12 Mart tarihinde kutlanıyor. Henüz modern Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu ilan edilmeden önce savaş ve mücadele yıllarında Büyük Millet Meclisi yönetiminde kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ilanı olan 1923 yılından iki yıl önce yani 1921 yılında kabul edilen İstiklal Marşı’nın tarihçesi ve o dönemin koşullarına bir göz atarken büyük şair ve yazar Mehmet Akif Ersoy ve hayatı hakkında detaylara bakalım.

İstiklal Marşı Kabulü ve Süreci

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş sürecinde başlayan Milli Mücadele için kurulan Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı esnasında bir milli marş ihtiyacı duyar. Savaş ortamında olunması ve buna mukabil halkın topyekun örgütlenmesi için gereken motivasyona dönük olarak milli marş yazımı süreci başlatılmıştır. Ulusal bir atıfla değil askeri ve dini atıfların şekil verdiği Osmanlı Devleti'nin bir milli marşı olmamış yalnızca ordusunun mehteran takımının marşları olagelmiştir. Hali hazırda miras alınacak bir ulusal marşın olmayışı nedeniyle Ankara’daki Büyük Millet Meclisi, kuruluşundan bir yıl sonra yani 1921 yılında Milli Marş yazımı için 500 TL ödüllü bir yarışma düzenler. Bu ödülün miktarını ve yarışmanın düzenlenmesini yürüten kişi olan Milli Eğitim Bakanı (Maarif Vekaleti) Rıza Nur, yarışmaya güfte dışında 500 TL de beste ödülü koyar. Yarışmaya, olabildiğince çok sayıda katılım olması için ülkede ulaşılabilen her yere bilgi dağıtılır. Altı aylık bir süre zarfında meclise tam 724 adet şiir gönderilmiştir. Bu duyuru Meclis tarafından aktif olarak çalışan gazetelere ulaştırılır. Bu ilanın orijinal hali şu şekildedir: “Şairlerimizin dikkatine: Milletimizin dahili ve harici İstiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve terennüm için bir İstiklal Marşı. Umur-u Maarif Vekili Celilesi’nce müsabakaya vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 tarihine kadar olup bir heyeti edebiye tarafından, gönderilen eserler arasından intihap edilecektir ve kabul edilen eserin güftesi için beş yüz lira mükafat verilecektir. Ve yine laakal beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’ da Büyük Millet Meclisi Maarif Vekaletine yapılacaktır.” Bu 724 adet şiirin değerlendirilmesi için Meclis bünyesinde görev yapan hükümetin Maarif Vekaleti yani Milli Eğitim Bakanlığı bir komisyon oluşturur. Komisyonda görevlendirilen uzman kişiler, 724 şiiri tek tek okuyarak değerlendirme yapar ve bunların arasında 6 tanesini seçer. Finale kalan bu 6 şiir, Meclis Matbaası’nda basılarak tüm milletvekillerine dağıtılarak oya sunulur. Bu noktada Mehmet Akif Ersoy detayına geliyoruz. Keza, tarihsel kaynaklarda iki farklı görüş var. Bu görüşlerden ilki komisyonun finale kalan 6 şiir de dahil olmak üzere yarışmaya katılan şiirlerin hiçbirini Milli marş için uygun görmediği ve bakanlardan Milli Eğitim Bakanı yazar Hamdullah Suphi’nin (Tanrıöver) kendisi gibi milletvekili olan yazar – şair Mehmet Akif’e teklif götürerek ikna ettiği yönünde. Bir başka görüş de yine Hamdullah Suphi’nin girişimi ile ikna edilen Mehmet Akif ( Ersoy)’un yazdığı şiirin diğer 6 şiir ile birlikte yarışmaya katılması. Ortak durum ise Mehmet Akif Ersoy’un en başta yarışma duyurusu yapıldığında yarışmaya katılmaması. Keza, Mehmet Akif’in bu kararında sebep olan şey ise yarışma için konulan para ödülü. İstiklal Marşı’nın Kabulü sonrasında “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” diyecek olan şair, bu konuyu çok kutsal ve anlamını iyi bilen bir yerden ele aldığı için karşılığında para ödülü konulmasına karşı durmuştur. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi Hamdullah Suphi, çok güvendiği ve beğendiği şairi ikna etmek ister. Bu ikna girişimleri sonrasında 5 Şubat 1921 tarihinde bir görüşme gerçekleştirerek para konusunun halledileceğini söyleyerek bir kez daha ricada bulunur ve şu mektubu yazar: "Pek aziz ve muhterem efendim; İstiklâl Marşı için açılan müsabakaya, iştirak buyurmamalarındaki sebebin izalesi için pek çok tedbirler vardır. Zat-ı üstadanelerinin matlup şiiri vücuda getirmeleri, maksadın husulü için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehyiç [heyecanlanma] vasıtasından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbetimi arz ve tekrar eylerim efendim." 5 Şubat 1337 [1921], Umur-u Maarif Vekili Hamdullah Suphi  Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy, kendisinin mebus ( milletvekili) olduğunu belirterek yarışmaya katılmasının uygun olmadığını belirtir ve istediklerini ayrıca bir şiir olarak yazabileceğini söyler. Mehmet Akif’in Burdur mebusu olduğunu, Milli mücadele yıllarında aktif olarak yer aldığını ve öncesinde Meşrutiyet zamanlarında da İttihat ve Terakki Partisi üyesi olduğunu belirtelim.

Kahraman Ordumuza…

Mehmet Akif, 10 kıta olarak yazdığı İstiklal Marşı’nı, Kahraman Ordumuza notuyla Büyük Millet Meclisi’ne teslim eder. Maarif Vekaleti ile yetkililer, 10 kıtalık adeta bir savaş destanı olan bu esere hayran kalır. Çok iyi bir hatip olan Hamdullah Suphi, meclis kürsüsünden bu şiiri coşkulu bir şekilde okur ve tüm meclis, eseri ayakta alkışlar. Adeta bir Kurtuluş Savaşı destanı olan şiir, bayrağın ay – yıldızındaki hilale dönük bir sesleniş ile başlar. Bir ulusun, topyekun bir halk örgütlenmesi ile özgürlük ve bağımsızlığı için savaşarak teslim alınamayacağını gösterdiğini anlatan şiir; Türk ulusunu ve imanın gücünü de öne çıkarır. İstiklal marşında her kıtada bir başka değere dikkat çekilir ve her kıtada Türklere boyun eğdirmek isteyen şiirdeki tasviriyle “Tek dişi kalmış canavar” olan emperyalist güçlere meydan okuma vardır.

 

İstiklal Marşı'nın Kabulü, Tarihçesi ve Detayları

 

Önce Marşı 17 Şubat 1921’de Hakmiyeti Milliye Sebilürreşat gazetesinde yayınlanan İstiklal Marşı, halk tarafından da büyük bir beğeni ile karşılanır ve 12 Mart 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde İstiklal Marşı Kabulü resmen gerçekleşir. Yazarı, sonradan Ersoy soyadını alacak olan Burdur Milletvekili, yazar ve şair Mehmet Akif Bey’dir. Mehmet Akif Ersoy, marşın kabulü sonrası bütçeden ayrılan 500 TL ödemeyi kadın ve çocuklara mesleki eğitim veren Darülmesai kurumuna bağışlar. Mehmet Akif Ersoy, şiirlerini topladığı Safahat isimli eserine İstiklal Marşı’nı dahil etmemiş ve bu eserin Türk Milleti’nin eseri olduğunu belirtmiştir. Daha önce de “ Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” dizesi ile akıllara kazınan Çanakkale Şehitleri için yazdığı şiiri ile de bilinen Mehmet Akif Ersoy, bu toprakların yetiştirdiği en değerli ve yeteneklerin içindedir. 12 Mart 1921 yılında güftesi kabul edilen İstiklal Marşı’nın bestelenmesi için yeni bir yarışma açılır ve Ali Rıfat Çağatay’ın yaptığı beste kabul edilir. 1924 yılından 1930 yılına kadar bu beste çalınır. Ancak 1930 yılında bir değişim kararı alınarak 1922 yılında Osman Zeki Üngör’ün yaptığı ve bugüne gelen beste kullanılmaya başlanır. 

14.06.2021