Side Antik Kenti / Antalya - Tarih Bizi Çağırıyor

Side, Antik Kenti, Antalya'nın 80 km'lik bölümü, Manavgat İlçesi'nin 6 km güneybatısındaki, 350 ilâ 400 metre genişliğinde 800 metre uzunluğunda bir yarımada üzerindedir. "Nar" anlamına gelen "Side" sözcüğünün eski Yunanca olmaması, kentin Yunanlılardan önce kurulmuş olan bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir. "Nar", Anadolu'nun çok eski bereket simgesinden biridir. Strabon'a göre şehir, Batı Anadolu şehirlerinden Kyme'nin (Namurt Limanı) bir kolonisiydi. 

Yunanlar Side'ye İÖ VIII. Yüzyılda Geldiklerinde Sideliler Kendi Dillerini Konuşuyorlardı

İÖ VIII. yüzyılda Yunanlılar Side'ye gelmişler, İÖ III. yüzyıla kadar kente özgü bir dili konuşmuşlardır. Hâlâ tam olarak çözülemeyen bu dilin Hint-Avrupa dilleri arasında olduğu iddiasında bulunan batılı tarihçi ve arkeologların aksine Türk tarihçi ve arkeologları bunun tersini iddia etmekte, Anadolu halklarından olan Luwiler'in dillerinin Hint-Avrupa'ya bağlanmasına karşı çıkmaktadırlar. Bu bağlamda Luwilerin köklerinin ve her türlü kültürel miraslarının  aydınlığa kavuşması için özellikle de günümüz arkeologlarını, dilbilimcilere, tarihçilere, antropologlara büyük görevler düşmektedir. Antik şehrin baş tanrıçası gibi, ticarete tanrıçası olan Athena, Helen tanrıçası olmaktan çok, Anadolu'nun yerel ögeleri ile kaynaşmaktadır. Side kentinde sikkelerinde savaş tanrıçası olarak betimlenen Athena, deniz ticaretinin koruyucusu olarak kabul edilmekte ve Side'de kendisi adına Epibaterios Bayramı kutlanmaktadır. "Mare Clasum" denilen bu bayram, kış aylarının sonu ermesi ile denizlerde kesintiye uğramış olan gemi yolculuklarının tekrar başlanmasının kutlanmasıdır.

Sideliler Anadolu Dilinde "Nar" Anlamına Gelen Bu Güzel İsmi Kentlerine Verdiler

Sidelilerin Epibaterios Bayramı Dönemin En Önemli ve Meşhur Bayramlarından Biriydi

Epibaterios Bayramı, Athena'nın Side'de deniz tanrıçalığı görevini üstlendiğini görülmektedir. İÖ 5. yüzyılda Tanrıça Athena'nın önderliğinde kurulmuş olan Deniz Birliği'nde de aynı rolü üstlenmiştir. Anadolu'da eskiden beri ana tanrıçanın kutsal meyvesi olan narın, aynı şekilde Athena'nın da meyvesi olması, tanrıçanın Anadolu kültlerinden geldiğinin bir kanıtıdır.

Apollon'un ismi, Side Antik Tiyatrosunun kaset kabartmalarında Athena'nın yanında ikinci tanrı olarak yer almaktadır. Sideliler tanrı Apollon'u "Apollon Sidetes" in isimlendirerek, onu şehir kurucusu ve ata babası olarak belirtmişlerdir. Bu durum, Apollo'nun kökleri çok eskiye dayanan eski baş tanrıya kadar giden yerel bir tanrı ile birleşmiş olması olasılığını güçlendirmektedir. Tarım tanrısı ve bereket tanrısı olan Demeter ve Zeus'a da tapan Sideliler, “Agon Mystikos" Bayramı'nda Dionysos'a da tapınırlardı. Dionysos tapınmalarına Side anıtlarında sıkça rastlanmaktadır. Dionysos kültünün en önemli yapısı olan Side Antik Tiyatrosunda, tanrının hayatı scaende frons frizinde yer aldığı gibi, kaset kabartmalarına da işlenmiştir.

Side İÖ VI. Yüzyılda Lidyalıları'ın Sonra da Perslerin Egemenliğine Girdi

Side, İÖ VI. yüzyılın ilk yarısında Lidyalılar'ın, İÖ 547-546'da da Persler'in egemenliğine girmiştir. Pers yönetiminde gelişen kent, İÖ 334'te İsrail'e tanıtıldı. İskender'in ölümünden sonra Antigonos'un (323-304), Pleistarkos'un (304-301), Ptolemaioslar'ın (301-215), İ'üz sonra 215'ten sonra Suriye Krallığı'nın denetimi altına girmiştir. İÖ 188'de Apameia Bergama Krallığı'na bırakılan taraf, Doğu Pamfilya Bölgesiyle birlikte bağımsızlığını korumuş; Büyük ticaret donanmasıyla, refaha ve zenginliğe kavuşmuştur. İÖ 78'den sonra Roma egemenliğinde bulunan kent, İS II. III. yüzyıllarda bölgenin ticaret merkezi. II Zeytinyağı ve tahıl üretimi, ticaretin gelişimine bağlı olarak, kentin ekonomisine katkı sağlamış, özel köle ticaretinin sağladığı zenginlikle parlak bir dönem yaşamıştır. II. Suriye krallarından VII. Yüzyıl boyunca bilim ve kültür merkezi olan Kent, Suriye krallarından VII. Antiokhos, tahta geçmeden önce eğitim görmüş, Kral olduğu zaman (İÖ 138) "Sidetes" adını almıştır.

Sideliler Hristiyanlık Dinini Zorla Seçtikten Sonra Güzel Günlerini Arar Oldular

Side, IS V. yüzyılda Hristiyanlığın yayılması ile parlak yıllarını yitirmiştir, ancak İS V. yüzyılda Pamfilya Metropolisi (Piskoposluk Merkezi) olunca, yeniden gelişme göstermiştir. Bu gelişim, VII. - IX. yüzyıllar arasındaki Arap akınları ile son bulmuştur. Yapılan kazılarda büyük yangınlar ve çokça depremler yaşadığının izlerine rastlanmıştır. Kente en son darbeyi vuran ise Arap istilası ve bu istilaların olduğu dönemlerde de süregelen doğal afetler olmuştur. Geçmişin acı hatıraları, büyük felaketlerine maruz kalan Sideliler en sonunda bu çok sevdikleri kadim kentini onca savaşlara ve depremlere rağmen terk etmemiş, direnmiş olsalar da Arap istilalarının sonucu artık ne korkunç boyutlardaysa, kentlerini terk etmek zorunda kalmışlardır. XII. yüzyılda Arap coğrafyacısı İdrisî, Side'yi "Yanmış Antalya" olarak tanımlayarak burasını ölü bir kent olarak anlatmış, 1150'ye doğru kent halkının, Side'den göç edip, XII. yüzyılda bütünüyle boşaltıldığını söylemiştir.

Sideliler Anadolu Geleneklerine Bağlı İnançlı İnsanlardı

Sideliler, diğer antik çağın halkları gibi tanrılar evlerine gazaplarından korkmuşlar, depremle cezalandırılmamak için onlar için sunularda bulunmuşlardır. Kybele Side'de, aynı şekilde Bergama Sunağı'nda olduğu gibi oturur formda resmedilmiştir. Tanrıça'nın karakteristiği Anadolu geleneğinin bir devamı gibidir. Tiyatro kasetleri ve büstünde başında kale sörfü ve diadem taşımaktadır. Mantosu ise başının üzerine çekilmiştir. Prehistorik dönmeden önce, Ana Tanrıça Kültü Anadolu'da bir kez daha etkin bir tapınım olmuştur. Erken döneminden beri kendine ait yerel özelliklerini koruyan Sideliler, dilini kültürlerine bağlılıklarından dolayı uzun yıllar korumuşlardır. Hellen ve Roma dönemlerinde dahi geleneklerini dış etkenlere karşı koyacak biçimde kapalı yaşamışlardır. Bağımsızlığına düşkün olan kent sakinleri, Hellenistik Dönemde Bergama Kralı Attolos'a teslim olmamıştır. Akdeniz egemenlik kurmak isteyen kral çok önemli bir liman kenti olan Side Limanı'nı ele geçiremediği için "Attaleia" şehrini kurmak zorunda kalmıştır.. Sidelilerin eski Anadolu geleneklerine bağlılığı Ana Tanrıça Kültünü Romanların Dönemi'nde kendisine ait olanların toplamı ve ismi Phylgleden gelen Kybele'ye panteonlarında yer vermeleriyle kendini göstermektedir.

Side Antik Kenti Tiyatrosu'nda Bulunan Kasetler Çok Önemli Tarihi Belgelerdir

Side Antik Tiyatrosu'nda yer alan altı kaset içerisine sırasıyla; Athena, Apollon, Artemis, Demeter, Dionysos ve Kybele tanrı ve tanrıçaları yer almaktadır. Athena ve Apollon kent merkez tanrı ve tanrıçasıyken, Demeter ve Dionysos gizem tanrı ve tanrıçasıdır. Artemis, Apollon'un kız kardeşi ve avcı tanrıça, Kybele ise Anadolu'nun ana tanrıçasıdır. Dolayısıyla bir Anadolu kenti Side tarihleri ​​boyunca başka medeniyetlerin eline geçtikçe, doğanın zenginliğini ve kültürel mirasını, bu medeniyetlerin de sahiplenip kendilerini zenginleştirmesiyle diğer kültürlerin yaşamı bulmasına, belli dönemlerde yaşamasına fırsat vermiştir. Dolayısıyla tarihi belgeleri okurken tarih mirasın nereden çıktığına dikkat etmeli, sadece biçimlendirdiği bültenlerin hedef alınarak ana kaynağın nereden geldiğine değinilmesine dikkat edilmelidir. MS 2. yüzyılda Romalılaşmaya başlanan şehirde hiçbir zaman eski geleneklerin terk edilmemesi savına Side tarihi bir kanıt olmuştur. Grekçe dilini dahi çok zor kabul eden Sideliler, yerli ögelerini korudukları gibi, kendilerine özgü bir tapınma gerçekleştirmişlerdir. Bu bağlamda sanat akımlarının doğu kültürü öğeleri taşıdığından süreklilik göstermesine neden olmuştur. Günümüz Side'si ise, kültürel mirasına sahip çıkarak insanlık tarihinin izlerinin günümüze kadar kısmen de tarihe tanıklık ederek kendini ödüllendirmek isteyenleri beklemektedir. Kısacası Side, herkesin mutlaka görmesi gereken enteresan bir antik ve modern şehir karışımı bir belde olarak herkese enteresan duygular bırakacak bir beldemizdir.

Silvan GÜNEŞ Folklor Araştırmacısı ve Biyografi Yazarı

Alıntı ve Kaynak:

02.07.2021