Atatürk'ün 27 Aralık 1919'da Ankara'ya Gelişi ve Seymen Hareketleri

Doh doh diyerek misket oynarken Hüdayda diyerek türkü söylerken Dizini erkekçe yere vurdukça Şahlanır Seymenler misket oynarken "Seymenlik” Oğuz boyuna ait bir teşkilattır. Geleneklerimizi Cumhuriyet’in kurulmasından sonra devam ettiremesek de günümüzde yok olma noktasına gelen adetlerimizi Ankara Seymenler Kulübü halen yaşatmaya çalışmaktadır. Belli bir aşirete bağlı olan bu gelenek daha sonra İç Anadolu Bölgesinde geleneklerin diğer boyların da sahiplenmesiyle benimsenmiş, böylece “her doğan gencin bir Seymen olduğu” düşüncesi yaygınlaşmıştır. Çünkü Seymenlik; hiçbir sivil, askeri otoritesi olmayan bölgelerde ve milli felaketlerde toplumun düzenini sağlamak amacıyla sivil inisiyatifle idareyi ele alıp düstur edindikleri bilgelik, cömertlik ve mertlik çerçevesinde; kardeşliği, eşitliği, paylaşımcılığı gözeterek demokratik yollarla sorunu çözmeye çalışan kimselerdi. Bir beyliğin ya da devletin yıkılışı söz konusu olduğunda devreye girer; yeni reislerini seçer, devleti kurarken halkı da kötü niyet, kaza ve belalardan korurlardı. Ettikleri yeminden asla dönmeyen Seymenler, geleneksel kıyafetlerini giyinmiş; kılıcını, kalkanını kuşanmış şekilde atlarına binip bir araya gelirlerdi. Buna “Seymen Düzülmesi” ya da “Seymen Alayı” denilirdi. Anadolu Selçukluları Devleti yıkılırken de galeyan olmuş, Kayı Aşireti’nin başına Osman Bey geçmişti. Türklerin en eski geleneklerini yaşatan bu topluluğun, belli zamanlarda “maşatama” denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içinde yağlı çıra yakıp etrafını çevirerek sohbet edip, durum değerlendirmesi yapması; Seymenliğin en önemli geleneklerindendi.*  Seymenlerin bir araya gelmelerinde önemli bir durum yoksa sohbetten sonra ateş üstünden atlayarak sinsin ve zeybek oyunları oynarlardı. Bağlama eşliğinde türkü söyleyip kaşık çalarak eğlenceye ritim tutan Seymenler, Orta Anadolu’nun en güzel oyunlarını sergilerlerdi. Karşılıklı gelerek oynanan oyunların yanı sıra daire etrafında gostak gostak birbirini kollayarak yürümeleri, dirsekten hafif kırıp yere paralel açtıkları kollarını yukarı aşağı küçük küçük indirip kaldırmaları, kartalın gökyüzünde süzülmesine benzerdi. Dizlerini yere vurup bu hareketlere eşlik eden sekişlerindeki coşku ise görülmeye değerdi. Bu oyunlarla efeliklerinin yıkılmaz gücünü göstermeye çalışırlardı. Seymenlerin toplantılarının tadına doyum olmazdı. Eğlenceleri sabaha kadar sürerdi. Meclislerini dürüstlük, mertlik, cesaret, kararlılık, birlik beraberlik üstüne kuran ve bu değerlerinden güç alan Seymenler, saygı, sevgi, itimat ve sözün erliğinin simgesi olmalarını, her bakımdan renkli ve güçlü bir teşkilatın yıkılmaz görüntüsünün gücünü; geleneklerine olan bağlılıklarından alıyorlardı. Peki, bu geleneklerin temeli nereden geliyordu? Seymenler’in varlık gösterdikleri köylerin adlarına baktığınızda hepsinin Oğuzların 24 boyuna ait olduğunu görürsünüz.* Osmanlı İmparatorluğunun son padişahı Vahdettin’in Sevr’i imzalamasının ardından saray dâhil Anadolu’nun pek çok yerinin işgal edilmesi Anadolu halkı kadar Seymenler’in de kanına dokunmuştu. Bir araya gelen Seymenler rahatsızlıklarını dile getirmişler, başlarına gelen bu felaketten kurtulmanın yollarını aramışlardı.

 

Atatürk’ün 27 Aralık 1919’da Ankara’ya Gelişi

Atatürk'ün Ankara'ya gelecek olması Anadolu'da çok büyük heyecan yaratmıştı. Özellikle de Amasya Tamimi'nin arkasından Erzurum ve Sivas Kongreleri işgal altında bulunan ve eli kolu bağlı, emir verecek değil, emir alacak durumda tutsak olan padişah Vahdettin'in bu hazin ve perişan halinin ardından Mustafa Kemal adı Türk halkının gönlünde bir meşale yakmıştı.  işgal edilmil, her türlü hakarete uğramış, malı-mülkü gasp edilmiş, hayatı tehdit altında olan insanlarımızın haberleriyle halkın Mustafa Kemal gibi milleti kurtarmak için askerliğinin son bulmasına dahi göze alarak halkının kurtulması içir gözünü kırpmadan böyle bir yola bu başvurması millete umut ışığı olmuş, herkes Mustafa Kemal'e umudunu bağlamış ve ona sonuna kadar inanmıştı. Atatürk'ün Sivas Kongresi'nden sonra Ankara'ya gelecek olması, Ankara ve civar köylerinde öyle büyük bir bayram havası yaşattı ki, onun geleceği günü iple çekmeye başlamışlardı. Tüm çevre ilçe ve köyleri Ankara'ya adeta akın etmiş, hatta atı arabası olmayanlar, yürüyerek yollara dökülmüştü. Atatürk'ün aracı uzaklardan görünüp o mahşeri kalabalığa yaklaştıkça, yol boyunca süvari atlıların eşliğinde halkın yoğun olarak beklediği yere kadar geldiler. Mustafa Kemal aracından indi, böylesi bir kalabalık, onu da çok şaşırmıştı. "Hepsi bir anda esas duruşa geçtiler. Her soluk tek can olmuştu. Bütün gözler, onun gözlerinde düğümlüydü. Vakur ve sert bir sesle: - Merhaba efendiler! dedi.   – Sağol Paşa Hazretleri…  – Arkadaşlar! Buraya neden geldiniz?  – Millet yolunda can vermeye geldik!  – Fikrinizde sabit misiniz?                                                                                        – And olsun.            … Ve işte o zaman Mustafa Kemal’in gözleri ilk kez yaşardı. Zincir kabul etmeyen bu ulus, onun peşinde, gerekirse ölüme bile, gözünü kırpmadan gidebilirdi." Metin SOYSAL (Yıllarboyu Tarih Dergisi) Anadolu topraklarında Selçuklu Devleti'ni kuran Kayı Boyu Aşireti, Türk'ün önünü kesip tarihten silmeye kalkanlara karşı Mustafa Kemal Paşa'nın yanında saf tutarak, tüm düşmana ve dünyaya meydan okudular. O nedenle Mustafa Kemal Paşa'nın Ankara'da Dikmen sırtlarında böylesine coşkuyla kutlanması sıradan bir olay değildir. Tarihçiler ve Türk halkı bunu çok iyi okumalı ve tarihi gerçekleri atlamadan bir bir yerine koymalıdır. İşte o günün o Seymen ruhu, Mustafa Kemal Paşa'ya bugünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmanın yolunu açmış ve bununla da her zaman övünmüştir.

Ankara’da hiçbir devlet otoritesinin olmaması ve 27 Aralık 1919’da Atatürk’ün Ankara’ya geleceği haberinin alınması ile 3000 atlı, 700 yaya Seymen bu tarihte Ankara’nın Dikmen Kızılyokuşu’nda beklemeye başladı. Halk, zeybek, esnaf temsilcileri ve öğrencilerin oluşturduğu sel gibi bir kalabalıkla, Ulucanlar’a giden yolun üstünde, San Ahmet’in Efeler Kahvesi’nin önüne sancak dikerek liderlerini seçtiklerini nişan etmişler; davullar, zurnalar eşliğinde milli oyunlar oynayıp kurbanlar keserek tarif edilmez bir coşku ve sevinçle Mustafa Kemal’i karşılamışlardı…[1] 

 

Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye üyelerinin Ankara’ya ilk gelişi  (27 Aralık 1919)

Mustafa Kemal bu coşkuyu görünce şaşırdığı oranda duygulanmış, Ankaralıların kendisine gösterdiği bu bağlılığı ve yemini yaşlı gözlerle izlemişti. Hiçbir baskı ve zorun Anadolu’da sağlayamayacağı bu güç, Mustafa Kemal’e olan inanç ve güveni göstermekteydi. Mustafa Kemal de milletin kendisine hissettirdiği sorumlulukla hareket etmiş, onlardan aldığı destekle bu vatanı kurtarmıştı. Seymenler’in başını çektiği bu alayın Anadolu’da yaktığı kıvılcım, Atatürk’ün Heyet-i Temsiliye Reisi olarak çıktığı yolda Baş Kumandan olarak sürdürdüğü ve tüylerimizi diken diken eden savaşlar, kayıplar, acılar yanı sıra tarifsiz engeller, isyanlar, hainliklerle dolu, türlü entrikaların da üstesinden gelmemizi sağladı.

 Kazandığımız eşsiz zaferler sayesinde sınırlarımız belirlenirken Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması Mustafa Kemal’i Türk’ün gerçek atası olarak Cumhurbaşkanı yaparken, Mustafa Kemal de hiçbir yerde bu denli görmediği o bağlılık yeminini ve kararlılığı ödüllendirerek 13 Ekim 1923’de Ankara’yı “Başkent” yapmıştı.    Türk Milleti bundan daha güzel bir özgürlük, bundan daha güzel bir mirasa sahip olabilir miydi? O Türk Milletini sadece esaret ve cehaletten kurtarmamış, devrimleri ile çağdaşlığı, uygarlığı, bilimi, sanatı, kültürü halkın hizmetine sunmuştu. Bedevileştirilen millete modern hayatı sunup onun insanca, özgürce yaşamasına, eşit haklara sahip olmasının yollarını açmıştı. Halkı bu duruma düşüren; yobazlığı, gericiliği, şeyhliği, tarikatları ortadan kaldırmış –kendini halife ilan edip padişah olarak yoluna devam edebilecekken– halka özgürlüğünü vermiş, yönetimini kendisinin tayin etmesini sağlamıştı. O gün Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında olanlar, kendisini gerçekten koruyup kollayan Atatürk'ün Türklüğe ve milli sınırlarına olan samimiyetini çok iyi bildiklerinden, onun peşinden gitmiş hem hayatlarını hem de bu günleri kazanmışlardı. Mustafa Kemal'siz bir Türkiye Cumhuriyeti Devlerinin asla kurulumayacağını ve haritalarda yer alamayacağını bilenler, Atatürk'ün arkasından gitmeyi aynı zamanda kendilerinin menfaatine olduğunun bilincindeydiler. Yoksa Mustafa Kemal Atatürk böylesine duygu yüklü bir sevgi seli ile karşılaşabilir miydi? İşte bu gerçekleri gelecek nesillerimize en iyi anlatma umuduyla... Yazıma Behçet Kemal Çağlar'ın anlamlı bir şiiriyle son veriyor, saygılar Sunarım.

ANKARA

Ey insan arşı yayla! Ey bozkır! Ey Ankara! Seslen bana: Ben senden nasıl uzak yaşarım; Bahtım, senin bağrından ayrıldığım ankara, Ben sendeki gözlerden feyz alarak yaşarım. “Halep ordaysa arşın burda.” dersen ne çıkar? Sende al atım için meydan da cirit de var. Başka yerin sahrası hız almaya bile dar! Ben sende heyecanım şahlanarak yaşarım! Koşarım bozkırlarda gem bilmeyen bu tayla, Hislerim sürü sürü benim, bağrım da yayla. Ana gibi, yar gibi kaynaştım Ankara’yla, Alnım gökten yukarı, mermerden ak yaşarım. Fatih’in gemileri nasıl kaydı karada? Nasıl bir sızı vardır şerefli bir yarada? Ben böyle imkânsızlık içinde Ankara’da, Hayatımı sürerim, hislerimi yaşarım. Gönlümü atsalar da dünyanın bir ucuna, Düşer bir gülle gibi Ankara’nın burcuna, Bilmem şahin sığar mı avuçların ucuna, Ankara’da ben böyle çırpınarak yaşarım.

Behçet Kemal ÇAĞLAR Silvan Güneş Folklor Araştırmacısı/Biyografi Yazarı


Alıntı künye: Güneş, Silvan, Her Hayat Bir Mirastır – Berat Cömertoğlu, Karina Kitap, 2015, s. 58, 59, 60, 62, Ankara Kaynaklar: * Oğuzların boy adları olan ve aynı zamanda Ankara ve civarında bulunan köylerin adları şöyledir; Ankara civar köyleri; Çubuk’la Kınık, Elmadağ eteğinde Bayındır. Ayaş’la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga. Bâlâ’da Avşar, Çubuk’ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara’yı çevrelemiştir. Bu köylerin çoğu Oğuzların Beydili aşiretine mensuptur. * http://www.seymen.net/seymenler.html, 23.06.2012,17:52 [1]  http://www.seymen.net/seymenler.html, 23.06.2012, 18:10 *Kaynak:<http://www.ankararehberi.com/ankara-kulturu/seymenler.html>29.09.2012, *http://www.ankaramiz.com/wp-content/uploads/2012/12/ataturk-ankara.jpg

14.06.2021