Attaleia-Adalya Antik Kenti / Antalya “Lidyalılar ve Persler Dönemi

Attaleia Antik Kenti, Türkiye’nin güneyinde, Akdeniz bölgesinde, bugünkü Antalya İlimizdir. Tarih boyunca bölgenin çok önemli bir yerleşim merkezi özelliğini taşıması, bu gün için de geçerliliğini korumaktadır. Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Antalya’nın kent tarihi, ilk insanın Anadolu topraklarında görüldüğü çağlardan başlar. Yapılan araştırmalarda şimdiye değin 100’e yakın kent kalıntısı ortaya çıkartılmıştır. Bu kalıntılar ilk çağ boyunca yörede kurulan Hitit, Lidya, Pers, İyonya, Makedonya ve Roma uygarlıklarını da aydınlatmaktadır. Antalya yöresinde yapılan araştırmalarda en önemli bulgular, Karain Mağarası’nda elde edilmiştir. Yazılı tarih öncesinde burada yaşamış insan topluluklarına ilişkin bilgiler ortaya çıkartılmış ve 8 kültür katı saptanmıştır. Başta Alanya, Side, Perge, Demre olmak üzere ortaya çıkartılan kentler, hemen her dönemde Anadolu’nun başlıca ticaret kentleri olmuşlardır. Bunlar kimi zaman korsanların eline geçmiş, kimi zaman din merkezli din merkezli olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Zaman zaman çeşitli istilalar, doğal afetlerle yıkılmış, boşalmış, sonra yeniden parlamışlardır. Bu nedenle yörede binyılları içine alan bir kültür birikimini izlemek olasıdır. Bugünkü il sınırları ile Antalya, İlk Çağ yerleşim bölgelerinden Pamfilya, Kilikya, Likya, Psidya’nın bazı bölgelerini kapsamaktadır.

Attalieia Antik Kenti Pamphlia Olarak Anılan Dönemde Bergama Kralı II. Attolos tarafından Kuruldu

Kent, “Pamphylia” olarak anılan dönemlerde, İ.Ö. 159-138 tarihleri arasında, Bergama (Pergamon) Kralı II. Attolos tarafından kurulmuş, geniş topraklar üzerinde egemenlik kuran merkezi güçlerin oluşmasıyla, yalnızca Pamfilya’nın değil, tüm Anadolu’nun yazgısı belirmeye başlamıştır. Bölge tarihi genellikle Anadolu tarihine göre belirlenmiş, zaman zaman da kendine özgü nitelikleri koruyabilmiştir. Helenistik Krallıklar boyunca sürekli özelliğini koruyan ve gittikçe Helenleşen gelişimini sürdüren Pamfilya şehirleri ve özellikle bunlardan Side şehri, Bergama krallığı ile çıkan sınır anlaşmazlığı yüzünden, M.Ö. 188-102 yılları arasında bağımsız kalarak Helenistik dönemin en parlak çağını yaşamıştır. Romanın kirli işlerine karışmamıştır. Bu nedenle Bergama Kralı Attolos II. Bölgenin en önemli ve liman şehri Side'yi alamayınca kendi adını alan ATTALİA (Antalya) 'yı Liman kenti olarak kurmak zorunda kalmıştır. İşte bu nedenle Side, Antalya'dan daha önce kurulmuş olduğundan, Side'ye "Eski Antalya", denmektedir. Antalya’yı da içine alan Pamfilya bölgesinin Lidyalılar ve Persler tarafından yönetildiği 210 yıllık sürecin iyi araştırılması ve tarih sahnesinde yerini alması gerekir. Bu veriler, bu topraklar üzerinde hüküm sürmüş devletleri, onların idare şekillerini ve bunların boyunduruğu altında kalan halkları anlamak açısından bizlere net olmasa da mutlaka bir hayal kurduracaktır.

Lidyalılar (İ.Ö. VII. YY-546) ve Persler (İ.Ö. 546-336)

Pamfilya, Lidya Hükümdarı Krezüs (Kraisos) zamanında Lidyalılar’ın egemenliği altındaydı. Krezüs Kilikya’yı ele geçirdiğinde Pamfilya da teslim olmakla birlikte, Lidya’nın gelişmiş kültürü bölgede yer yer kendini göstermekteydi. Örneğin Alanya’nın Koca Kapısı ve Tersane Kapısı’nın üstlerindeki mermerlerde görülen süslerin benzerlerine Lidya altın işçiliğinde ve mimarlık yapıtlarında da rastlanması bir tesadüf değildir. Doğuda Kızılırmak’a, güney ve güney doğuda Akdeniz’e uzanan sınırlarıyla dönemin en zengin ve uygar krallarından birini kuran Krezüs’ün, o dönemin siyasal, toplumsal koşullarında, Avrupa’nın doğusunda Asya’nın batısına dek uzanan geniş toprakları iki siyasal yetkeye dar gelmekteydi. Bu yüzden doğuda gelişip büyümeye başlayan İran’la Lidya’nın karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olmuş, bu iki kuvvetin çarpışmasından İran kazançlı çıkmıştı. Boğazköy’de iki yanın birbirini yenemediği savaşın ardından İran Hükümdarı Keyhüsrev, durumdan yararlanarak Lidya’ya girip Başkent Sardes’i ele geçirdi.

Anadolu’da bir Eyalet Sapraplığı Kuran Keyhüsrev Tüm Silahları Toplattı

Akdeniz’de Lidya egemenliğindeki tüm kentler, bağımsızlıklarını korumak koşulu ile Keyhüsrev’e vergi vermeyi kabul etseler de, Keyhüsrev, kentlerin koşulsuz teslim olmalarını istedi. Bu duruma tüm hükumetler boyun eğmesinin ardından Keyhüsrev, Sardes kentine bir vali atayarak Anadolu’da bir eyalet (satraplık) kurdu.  İran’ın ne Akdeniz kıyılarını koruyacak donanması ne de Anadolu’daki tüm kent ve beylikleri kendi adamları ile yönetecek gücü vardı. Bun arağmeniİleri gelenlerine beylik verilerek kentin İran’a bağlanması sağladı. Pamfilya’da Sardes Satraplığı’na bağlı bir beylik durumuna gelmiş; daha sonra Kilikya ve Lidya gibi tüm silahları toplanmış, ticaret ve tarımda gelişmesine izin verilmişti. İ.Ö. 530’da İran tahtına geçen Keykavus zamanında da Keyhüsrev’in siyaseti sürdürüldü. Daha sonra hükümdar olan Darius ise yönetsel değişiklikler yaparak, İran egemenliğindeki toprakları birçok satraplığa böldü. Her satraplığa İran’ın önde gelen kişilerinden biri atanmış; ancak, dili, geleneği, göreneği, hatta yönetimi tümüyle serbest bırakılmıştı. Her bölgeyi kendi satrapı yönetmiş, parasını bastırmış, ordusunu kurmuştu. Böylece tarihte ilk kez satraplığın oluşturduğu bir tür konfederasyon kurulmuştu. Bu sistem İran’a rahat ve parlak bir dönem sağlamıştır. Bu sisteme göre Pamfilya, Likya ve Kilikya, Sardes’teki Satraplığa bağlı birer krallıkla yönetiliyordu. Özel askeri güçleri ve donanmaları vardı. Heredot, İran Hükümdarı Serhas’ın Yunanistan’ı ele geçirmek için çıktığı seferde bu kralların katkısını belirtir. Serhas’ın donanmasına “Fenikeliler 300, Mısırlılar 200, Kıbrıslılar 50, Pamfilyalılar 30” gemi vermişlerdir. Ancak, Serhas bu savaşta yenilir. Bu yenilgi İran’ın parlak döneminin yavaş yavaş sönmeye başlamasının da başlangıcı olur. İskender’in Anadolu seferi ve Pamfilya ve çevresindeki İran egemenliği sona erdirmesi ile birlikte, 210 yıl süren Pers hâkimiyeti son buldu.

Silvan Güneş Biyografi Yazarı

Alıntı & Kaynak & Fotoğraflar

02.07.2021