İbn-i Sina: Aklın ve Tıbbın Yolculuğunda Kıymetli Bir Ömür

Arap yarımadasında başlayıp bugünkü Orta Doğu, İran ve Türkiye’yi de içine alan İslam coğrafyasının ortaya çıkardığı İslam medeniyeti içinde doğan Bilim insanlarından en öne çıkanlardan biri de İbn-i Sina’dır. İbn-i Sina, İslam medeniyeti içinde yetişmiş, tıp ve felsefe başta olmak üzere birçok dalda küresel çapta bir kuramcıdır. İbn-i Sina hakkında halk arasında kimi yanlış ya da eksik bilgiler bulunmaktadır.  Her yıl 17-25 Ağustos tarihlerinde kutlanan İbn-i Sina haftasında, kendisi hakkında bilgileri derlemek ve onun çıktığı bu kıymetli yolculuğun izlerini takip etmek istedik. Bakalım İbn-i Sina nasıl bir hayat geçirmiş? İbn-i Sina’nın eserleri, birikimleri ve bugüne bıraktıkları neler, tekrar gözden geçirelim.

İbn-i Sina’nın Hayatı

İbn-i Sina, bugün Özbekistan sınırları içinde yer alan Buhara şehir yakınlarındaki Afşana köyünde 980 yılında dünyaya gelmiştir. İbn-i Sina, Türk değildir, İran kökenlidir. Müslüman bilim insanlarının Dünya literatüründe öne çıktığı ve Avrupalılara göre bilimin seyrinde daha belirleyici olduğu dönemi anarken sayılan isimlerden olan İbn-i Sina, Müslümanlıkla Türklük özdeş göründüğünden bazen Türk olarak anılmakta olduğu için öncelikle bu yanlışı düzeltelim. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğu katiplerindendi ve ünlü Belh şehri kökenli bir bilim insanıydı. Babasının hem nüfuzu hem de bilgeliği sayesinde erken yaşta Buhara kentinde yoğun bir eğitim aldı. O dönemlerden bugüne gelen söylentilere göre İbn-i Sina, yüksek bir zeka ile üstün bir hafızaya sahipti. Henüz 14 yaşındayken öğretmenlerini geçmeye başlayan Sina, 16 yaşından itibaren tıp alanında araştırmalara yönelerek 19 yaşında doktor unvanı ile hastaları ücretsiz tedavi etmeye başladı. İbn-i Sina’nın genç yaşta başladığı doktorlukta ilerlemesinin önünü açan hayatının ilk kırılma noktalarından biri, bir Samani Emiri’ni ölümcül bir hastalıktan kurtarması oldu. Emir, bu iyiliğinin karşılığında İbn-i Sina’ya Samani İmparatorluğu’nun resmi kütüphanesini açtı ve kendisini yanında çalıştırmaya başladı. Bu süreçte kendisini bilimsel ve felsefi anlamda geliştiren İbn-i Sina, kütüphanede çıkan yangın, yangının kendisine atfedilmesi ve ardından babasını kaybetmesi olayları nedeniyle zor günler geçirdi. 4 yıl sonra Samani İmparatorluğu’nun sona ermesi ile birlikte kendisine Gazne Hükümdarı Mahmud’un yaptığı teklifi geri çevirerek Ürgenç iline göç etti. İbn-i Sina, döneminin aydın ve eşine az rastlanır bir değeriydi. Bundandır ki hayatının yetişkin dönemlerinde hanedanların kavgasının içinde kendisini bulmuş ancak o bu çelişki ve çatışmalardan hep bilimsel ve felsefi çalışmalarına fırsatlar doğurmuştur. Ürgenç’teki vezirin kendisine hamilik etmesi, ardından Merv şehrinden Horasan’a kadar yaptığı seyahatler ve son olarak yine kendisinin birikimini kullanmak için İsfahan Valisinin yanındayken Hamadan Emiri tarafından hapsedilmesi.  İbn-i Sina işte bu çalkantılı dönemlerde sürekli olarak öğrendi, üretti ve tıpta ilerledi. Yine bu zaman diliminde mantık ve astronomi alanında dersler de verdi. Bir süre kendisini esir tutan Hamadan Emiri’ne bağlı olarak çalışan İbn-i Sina, kardeşi ve iki köleyle birlikte kılık değiştirip yeniden İsfahan’a kaçtı. İbn –i Sina’nın hayatının en üretken olduğu bu döneminde, günümüzün bilim insanları ile karşılaştırıldığında nasıl bir zorluk ve mücadele içinde olduğuna dikkat etmek gerekir. Öğrenme ve öğretmeye aşık bir bilge olarak, karşısına çıkan engellerle savaşan İbn-i Sina’yı motive eden bir başka unsur da Allah aşkıdır. İslamiyet felsefesi olarak değerlendirilebilecek çalışmalar yaparak bu kültüre önemli hazineler bırakan İbn-i Sina, mutlak varlık Allah’ın yolunda bir bilgi savaşı vermiştir. İbn-i Sina’nın hayatının son bölümü ise oldukça ilginçtir. İsfahan’da Ebu Cafer’in hizmetinde son demlerini yaşayan tıpçı, aktarılanlara göre savaşlara bile katılmıştır. 1037 yıllında henüz 57 yaşında yaşadığı bağırsak hastalığında tedaviyi reddederek kendisini kaderine teslim ettiği için vefat etmiştir. Mezarı İran’ın Hamedan şehrindedir. İbn-i Sina hayatının bu son döneminde edebiyat ve filoloji ( dil bilim) çalışmalarına ağırlık vermiş, vefatından önce de tüm varlığını yoksullara bağışlamıştır.

İbn-i Sina’nın Tıp Eserleri ve Çalışmaları

İbn-i Sina’nın en büyük eseri olan El-Kanun Fit Tıb yani Tıbbın Kanunu, 700 yıl boyunca Avrupa’daki Tıp akademilerinde okutulmuştur. Tıp konusunda büyük bir çığır açan bilim insanı, Batılı akademi çevrelerinde Büyük Üstad olarak anılır. Kalp ve damar alanında yaptığı araştırmalarla öne çıkan İbn-i Sina, cerrahi ile tıbbı iki ayrı disiplin olarak ele almış ve bu çerçevedeki üretimleriyle de tıp bilimi açısından ön açıcı olmuştur. Orta Çağ döneminin bu büyük aydını, cerrahi operasyonlarda anatominin önemini vurgulamıştır. Bugünkü modern tıbbın geldiği noktadan oldukça basit ve olması gereken bu kavramları, bundan 1000 yıl önce ortaya koyduğu düşünülürse İbni Sina’nın değeri daha net anlaşılır. 10 farklı Latince diline çevrilen El Kanun Fit Tıb eserinin Arapça bir nüshası ABD Yale Üniversitesi’nde, bir başka Latince çevirisi ABD Teksas Üniversitesi’nde, Farsça bir çevirisi de İran’da İbni Sina Türbesi’nde bulunmaktadır. Bu çeviriler, el yazmasıdır. Doğrudan İbn-i Sina tarafından yazılan orijinali hakkında ise net bir bilgi yoktur. Batı dünyasında çok saygın bir yere sahip olan İbni Sina, bu çevrelerde Avicenna ismiyle anılır. İbn Sina, El Kanun Fit Tıb kitabında topladığı tıp alanındaki çalışmalarda, mikrobu yani hastalıkların sebebi olan şeyin nüvesini bulmuştur. Şeker hastalığının idrardaki şeker oranının ölçülmesiyle belirlenebilmesi, iç hastalıklarının tespiti, içme suyundan hasta olunabilmesi dolayısıyla su arıtmak için bir filtre icat etmesi gibi, yaşadığı devrin çok ötesinde işler ortaya koymuştur. En önemli üretimlerinden biri ise, ruh ve akıl hastalığı yaşayan insanların karanlık bir odaya kapatılması yerine onları müzikle tedavi etmesidir. Ayrıca şarbon ve sarılık hastalıkları ile ilgili açıklamalar getirmiştir. Öne çıkan bu örneklerden çok daha fazlasını üreten İbni Sina, Avicenna adıyla anıldığı Batı bilim dünyasında Orta Çağ Modern Biliminin kurucusu ve Modern tıbbın babası olarak kabul edilir. 

İbn Sina’nın Felsefe ve Diğer Alanlardaki Çalışmaları

İbn-i Sina, Tıbbın Kanunu eseriyle birlikte 200 civarında eser yazmıştır. Tıp gibi felsefe alanındaki üretimlerinde tasavvuf ve metafizik görüşleri dikkat çekicidir. İslam inancına sahip olan düşünür, mutlak ve zorunlu olması gereken varlık olarak tanımladığı Allah’ı tüm yolların kavuştuğu yer olarak görmüştür. Mantık, matematik, metafizik ve fizik disiplinlerini, birbirlerinden koparmadan birlikte ele aldığı bilimsel çalışmalarından ortaya çıkarttığı görüş ve sonuçları, felsefi üretimlerinde kullanmış, madde ve mana çözümlemeleri yapmıştır. Kitab’un Necat, İşarat ve’l Tembihat ve Kitabü’ş Şifa, bu alanlardaki en öne çıkan üretimleridir. İbn- i  Sina, Aristo’nun deneyci yaklaşımı ile Platon’un idealizmini birleştirmeye çalışan fikirlerini, ruh bilim ve akıl bilim üretimlerinde ortaya koymuş, kendisinden sonra gelen ünlü düşünürleri de etkileyerek felsefe tarihinin önemli bir kilometre taşı olarak kabul görmüştür.

2018 İbn-i Sina Haftası

Doğumunun aktarım olarak 17 Ağustos’a tarihlenmesi nedeniyle 1983 yılından beri ki vefatının 1003. Yılından itibaren 1 hafta süreyle ülkemizde İbn-i Sina Haftası olarak kabul edilir. Tıp ve felsefe gibi insan hayatının iki temel disiplininde uluslarası çapta saygınlığı olan bu büyük düşünürü, 2018 İbn-i Sina Haftası’nda doğumunun 1038. Yılında saygı ve sevgiyle anıyor, insanlık tarihine kattıkları önünde selam duruyoruz.   www.delphinhotel.com

02.07.2021