Öğretmenlerimizin Günü Kutlu Olsun 24 Kasım

Her yıl 24 Kasım tarihi, ülkemizde Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor. Bunun ilk başladığı tarih ise 1980 darbesi sonrası oluşan yeni yönetimin kararıyla 1981 yılıdır. 24 Kasım tarihi ise Mustafa Kemal Atatürk’ün harf devrimi sonrasında çıktığı yurt gezilerinde bu alfabenin eğitimciliğini de yapmasına istinaden 24 Kasım 1928 tarihinde Başöğretmen unvanını almasından dolayı seçilmiştir. UNESCO ise 1994 yılında BM ülkelerine 5 Ekim tarihini Öğretmenler Günü olarak kutlanmasının tavsiye etmiş ve buna istinaden bazı ülkeler bu tarihte bazı ülkeler de tıpkı bizim gibi kendi tarihlerinden anlamlı bir gün seçerek Öğretmenler Günü kutlaması yapmaktadır. 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle hem öğretmenliğin evrensel karşılığına hem de ülkemizdeki durumuna yakından bakarken tüm öğretmenlerimizin de bu özel günü kutlu olsun diyelim.

 

Türkiye’de Öğretmenler Günü ve Öğretmenliğin Tarihi

Türkiye’de Öğretmenler Günü, yukarıda da belirttiğimiz gibi 1981 yılından itibaren kutlanmaya başladı. 24 Kasım tarihinin de Atatürk’ün Millet Mektepler Başöğretmenliğini kabul ediş tarihi olmasıyla ilişkili olan Türk Harf Devrimi hakkında bu ay yayınlanan şu yazımızda detayları bulabilirsiniz. 1981 yılı ise Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı olarak seçilmiştir. Öğretmenler gününün amacı, hepimizin ailemizden sonra ilk tanıştığımız toplumsal yapı olan okulda çok önemli bir görevin yürütücüsü olan öğretmenleri yeniden fark etmek ve hem öğretmenliğin hem de öğretmenlerin değerini yeniden hatırlamaktır. Yine bu gün sayesinde; öğretmenler arasındaki bağı güçlendirmek ve öğrencileri ile aralarındaki sevgi, saygı ile dayanışmayı artıracak bir ortam sağlayabilmektir.   Milli Eğitim Bakanlığı ise bu yıl Öğretmenler Günü kutlamaları ile ilgili bir genelge yayınladı. MEB’in ifadesine göre genelge “24 Kasım 2019 Öğretmenler Gününün, 2023 Eğitim Vizyonu'nun ana aktörü olan öğretmenlerin aralarındaki mesleki dayanışmayı, iletişimi, sevgiyi, saygıyı ve mesleki algıyı güçlendirerek, öğretmenlik mesleğinin kamuoyuna daha iyi tanıtılmasını sağlayacak şekilde hazırlanan programlarla kutlanması” amacıyla yayımlandı. Sanayi devrimi sonrasında başlayan endüstrileşme ile birlikte pek çok ihtiyacı gideren ve zaten var olan iş kolları da dahil olmak üzere profesyonel mesleklere geçildi. Bugün öğretmenlik de profesyonel meslek sahibi olmak için gereken akademik eğitim sonrasında var olan mesleklerden biri. Dolayısıyla bugün profesyonel olarak eğitim – öğretim alanında çalışan, diploma sahibi kişilere öğretmen deniliyor. Ancak bu girişi yapmamızın nedeni öğretmenlik mesleğinin salt bu sınırlar içinde kalamayacak derecede önemli oluşu ve insanlık tarihi kadar eski oluşu. Bir bilginin ya da disiplinin bilen kişi tarafından bir bilmeyen kişiye aktarılarak öğretilmesi işi, öğrenen kişinin hayatında çok büyük bir değere sahiptir. Burada iki türlü bir durum söz konusu oluyor; Ne öğrenildiği ve nasıl öğrenildiği. Öğrenilen şey her ne ise bugünün bilgi çağında ona ulaşmak artık çok kolay ama onun doğruluğu ve nasıl aktarılacağı konusu da öğretmenin alanına giriyor. Öğretmenlik ve eğitmenlik de iki ayrı kavram olarak kullanılırken tamamını kapsayan bir eğitimcilik kavramı da mesleki olarak kullanılıyor. Aslında öğretmenlik, neyi – nasıl aktardığı üzerinden hem öğreten hem de eğitendir. Eğitim ve öğretimi, salt profesyonel bir meslek icrası olarak değil bilginin karşılığını yorumlayarak kendi yetkinliği ile karşısındaki öğrencinin hayatına katkı sağlayacak biçimde yapması önemlidir. İlkokulda, ortaokulda, lisede bir veya birden fazla öğretmenin tüm hayata etki eden dokunuşları ile ilgili herkesin mutlaka bir hikayesi vardır. Öğretmenliğin toplum hayatı için öneminin ne kadar kritik olduğunu daha iyi anlamak şöyle mümkün olabilir. Toplumun yeni yetişen bireyleri yani yeni nesil, bir nevi toplumun devr-i daimidir. İşte öğretmenler ve tabi ki eğitim sistemi ile içeriği, bu devri daimin doğrudan belirleyicisi, gelecek tayincisidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” sözü, bu anlama gelir. Bu nedenle eğitim sistemi, içeriği, öğretmenlerin eğitimi ve devamında kendilerine sağlanan hayat koşulları ile eğitimlerini verdikleri okulların her türlü fiziki ve psikolojik koşulları, doğrudan toplumun geleceği ile ilgili verilecek kararlar olduğu, hiçbir zaman unutulmamalıdır. Şimdi bu noktaya yani öğretmenlerin eğitildiği Eğitim Fakülteleri’ne ve onların Cumhuriyet tarihçesine de bir göz atalım.

 

Türkiye’de Eğitim Fakülteleri Tarihçesi

Cumhuriyetin ilanından sonra ilk kurulan Eğitim Fakültesi, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’dir. Üniversitenin beyanına göre 1965-1966 öğretim yılında 109 lisans öğrencisi ile öğretime başlanmış ve ilk mezunlar da 1969 yılında verilmiştir. 1980’li yıllara kadar da bu fakülte ülkede eğitim bilimleri alanında gereksinim duyulan uzmanları yetiştirme görevini tek başında yerine getirmiştir. 1982 yılında yeni yasa ile birlikte önceden Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan ve öğretmen yetiştiren 2 veya 3 yıllık eğitim enstitülerinin “Eğitim Fakültesi” adını alarak üniversitelere bağlanması sonrasında bu fakülte de Eğitim Bilimleri Fakültesi, ismini almıştır.

Eğitim fakültelerinin Cumhuriyet öncesi dönemine baktığımızda ise karşımıza 1848’de açılan Darülmuallimin-i Rüşdi çıkıyor. Osmanlı’nın ilk sivil ve modern eğitim kurumu olan Rüşdiye yani ortaokullarına öğretmen yetiştirmek için açılan bu okullar, tarihimizin de ilk eğitim okullarıdır. 1869 yılında Osmanlı eğitim sistemi de Fransa eğitim modeline göre yeniden düzenlenir ve buna bağlı olarak eğitim -öğretim de bugünkü ilk – orta- yüksek şeklinde 3 kademeli halde tanımlanır. İlk ve orta öğretime öğretmen yetiştirmek için de İstanbul’da Darülmuallimin-i Kebir isminde yeni bir okul kurulur. Bu okul, rüşdiye, idadi ve sultaniler için öğretmen yetiştirmeyi amaçlarken Darülmuallimin-i Sıbyan da bu sistemin dışında ancak idari olarak bu kuruma bağlı olarak kurgulandı. Böylelikle tek bir kurumla eğitimin tüm kademelerine öğretmen yetiştirilmesi hedeflendi. 1874 yılında bir Eğitim Fakültesi denkliğinde hizmete giren Darülmuallimin-i Kebir, daha sonra Darülmuallimin-i Aliye ismini aldı. 1915 yılında da kurum yeniden yapılanarak faaliyetine devam etti ancak malum o yıllarda 1. Dünya Savaşı başladı ve Osmanlı ile Türkiye toprakları için farklı bir seyir ortaya çıktı.

 

24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun

Günümüze yeniden bakıldığında eğitim ve öğretimin bir ülke için değeri, her geçen gün daha da artıyor. Bu konuyu, ulusal bir mesele ve bir bütün halinde ele alan ülkeler de orta vadede fark yaratıyorlar. Bu hamlelerde eğitim teknikleri ve müfredat yaklaşımı ile içeriği kadar onu uygulayacak olan öğretmenlerin de hazırlanışı ve koşulları, büyük bir değer kazanıyor. Bir grup halinde insanla sürekli bir mesai halinde sosyal ilişkiler kurarak iletişim halinde olan öğretmenler, toplumun geleceği için en kritik noktada duruyor. Emektar öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü bir kez daha canı gönülden kutluyor ve hem onlar hem de tüm ülke için daha güzel yarınlar diliyoruz.

07.07.2021