Side Antik Dönem Festivallerinden Günümüz Festivallerine

Tarih, en çok beslenmemiz gereken bilim alanlarından biridir. İnsan öğrendikçe daima daha eskisine ulaşmak istiyor ve tıpkı bir arkeolog gibi başlıyorsunuz tarihin tozlu sayfalarında ilerlemeye. Öyle şeylerle karşılaşıyorsunuz ki, hayal dünyanız dahi bazen yetişemiyor. Öyle ki eski dönemlerde kurulmuş kentlerin içinde yürüdükçe, taşlara dokundukça, o muazzam heykellerin nasıl oluyor da bir insan anatomisini hem de o çağlarda bu kadar mükemmel yapabileceğini ve taşa şekil veren o yetenekli ellerin sahibinin kim bilir ne kadar muhteşem insanlar olabileceklerini düşünüyorsunuz...  O nedenle yazımın bundan sonraki kısmını büyük bir merak ve keyifle okuyacağınızı umduğum geçmişin merak duyulan, sır gibi saklanan ve aydınlanması gereken yüzüne, kendi hayal gücünüzle tıpkı bir arkeolog gibi sihirli kapılarını aralayıp hafızanızda canlandırarak ete kemiğe büründürecek olduğumuz derinliklere doğru sizi bir yolculuğa çıkartmak, yaşamlarını merak ettiğimi antik dönem insanların bayramlarını, festivallerini nasıl kutladıklarını anlatmak istiyorum. Bakalım sizlerin de ilgisini çekecek mi?

Side Tarihi ve Side Festivalleri

Anadolu’nun Güneyinde, verimli Pamphylia Ovasının en doğusunda yer alan Side Antik Kenti, Antalya’nın 80 km’lik bölümü, Manavgat İlçesi’nin 6 km güneybatısındaki, 350 ilâ 400 metre genişliğinde 800 metre uzunluğunda bir yarımada üzerindedir. Anadolu’nun eski halklarından olan ve Akdeniz bölgesinde daha pek çok antik kentin kurucu gerçek sakinleri olan Luvilerin kurduğu “Side”, Luvice “Nar” anlamına gelmektedir. Nar, Anadolu’da çok eskilere dayanan bir bereket simgesidir. M.Ö. 63- M.S. 23 yılları arasında yaşamış Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon’a göre Side, Batı Anadolu şehirlerinden Kyme’nin (Namrut Köy) bir kolonisiydi. Antik kentte yapılan kazılarda çıkan eski tarihe ait kalıntılarda gerçek kurucularının kimler olduğu konusunda tarihi aydınlatan önemli veriler ulaşılmış, İ.Ö. VII. Yüzyılda Side’ye gelip yerleşen Yunanlılar İ.Ö. III. Yüzyıla kadar kente özgü olan Luvice dilini konuştukları anlaşılmıştır.

Sidelilerin gerçekte kimler olduğu konusunda tarihi aydınlatan bir diğer kaynak ise halkın inanç yapısıdır. Prehistorik dönmeden önce, Ana Tanrıça Kültü Anadolu’da bir kez daha etkin bir tapınım oldu. Anadolu halkları kadın tanrılara inanmış, bunların içinden en güçlüleri olan Kybele her farklı kentte ve dönemlerde karşımıza başka bir tanrıça ismiyle çıktı. Erken Dönem’den beri kökleri çok eskilere dayanan ve kendine ait yerel özelliklerini koruyan Sideliler, Ana Tanrıça Kybele kültünün bir devamı olarak farklı bir isimle karşımıza çıkan Ana Tanrıça Athena’ya inandı, ona olan bu köklü inanış, Sidelilerin dillerini, kültürlerini uzun yıllar koruyarak devam ettirmelerini sağladı. Grekçe dilini çok uzun bir zaman konuşmadıkları gibi çok zor kabul eden Sideliler yerli öğelerini her konuda olduğu gibi dinlerinde de sahip çıkmasını bildiler.

Baş tanrıça Athena, Helen tanrıçası olmaktan çok, Anadolu’nun yerel öğeleri ile kaynaşmaktadır. Anadolu’da eskiden beri ana tanrıçanın kutsal meyvesi olan narın, aynı şekilde Athena’nın da meyvesi olması, tanrıçanın Anadolu kültlerinden geldiğinin ve Ana Tanrıça Kybele’nin başka bir adla devam eden tapınımının başka bir kanıtıdır. Her isim değiştirerek başka adlarla karşımıza çıkan Kybele, aynı zamanda inanılan döneme göre inananların kendisine yüklediği güçlü mesajlar ve yeteneklerle, gücünü ve kapsadığı alanı genişletirken, köklerini daha da derinleştirdi. Side Antik Tiyatrosu’nun kasetinde Ana Tanrıça Athena’nın her iki yanında Tanrı Apollon’un kabartmalarının ve isminin yer alması, Sidelilerin inançlarına olan bağlılığı göstermektedir. Side Antik Kenti Tiyatrosu’nun ilk katının altı kasetinde Athena, Apollon, Artemis, Demeter, Dionysos, ve Kybele, Side Panteonu’nun tanrı ve tanrıçalarıdır. Tiyatronun ikinci kattaki kasetlerde Poseidon ve Men kültüyle ilgili unsurlar vardır. Mimari oluşumu ile Side’nin prestij kapılarından biri olan tiyatro, mimari açıdan tasvirde gelinen üst noktayla birlikte bir anıt eser olarak Side tapınımlarının önemini ve kendilerine özgü gerçekleştirdikleri inançları ortaya koymaktadır. Side’de kutlanan bayramlarda kuzeybatıdaki Helenistik kapının önünde yer alan anıtsal Nymphaion’da tören alayı toplanır, ilk kutlamalar burada yapıldıktan sonra büyük ihtimalle çeşme ile Helenistik kapı arasındaki stadion olarak kullanılan alanda çeşmenin basamakları seyirciler için oturma görevi görmektedir. Burada gerçekleştirilen törenlerin ardından alay kapıdan geçip, sütunlu caddeyi izleyip kente girerek tiyatroya ulaşır. Tiyatroda Agonlar yapıldıktan sonra alay buradan devam ederek limana ve yanında yer alan Apollon ve Athena tapınaklarına ulaşarak kutlamaları taçlandırır. Zeytinyağı ve tarıma bağlı olarak ticaret yapan Sideliler M.S. 2. Yüzyıldan sonra kentin Romalılaşmasından sonra dahi geleneklerinden ve uzaklaşmamış, panteonunda eski geleneklerini devam ettirmiştir. Demeter ve Dionysos gibi doğu kültürlerine değer vermiş ve korumuştur. Her daim doğuya açık olmuş Kıbrıs, Suriye, Mısır’la ilişkili olmuş, Kentin dini ve ticari bağlantıları sanat akımlarında da doğu kültürünün etkisinde kalmasına neden olmuştur.

Antik Dönemde Side’de Kutlanan Festival ve Bayramlar

1 Epibaterios Bayramı / Mare Clasum: Side kentinde sikkelerinde bereketi simgeleyen ve narla birlikte savaş tanrıçası olarak betimlenen Athena, deniz ticaretinin koruyucusu olarak kabul ediliyordu. Bölge içinde önemli bir liman kenti olan ve ticareti elinde tutan Side, Helenistik dönemde Aspendos ile sürekli yarış halinde olmuş ve bu yarışı Aspendoslular ile Sideliler birbirlerine karşı her alanda göstermeye çalışmışlardır. Antik kentlerdeki inanç ve kurucu baş tanrıçalar, kentin ve sakinlerinin maddi-manevi her türlü değerlerinin korunması için vazgeçilmez ögelerdir. Bu nedenle yapılan her şey insanlara fayda, iyilik, güç kazandırmak üzere tanrılar adına yapılmıştır. İşte onlardan bir tanesi de Sidelilerin Atena adına düzenledikleri Epibaterios (limanın açılması) Bayramıdır. “Mare Clasum” denilen bu bayram, kış aylarının sona ermesiyle denizlerde kesintiye uğramış olan gemi yolculuklarının tekrar başlanması için yapılan kutlamalardır. Athena, Epibaterios Bayramı’nda Side’de deniz tanrıçalığı görevini üstlenmişti. Ö. 5. Yüzyılda Tanrıça Athena’nın önderliğinde kurulan Deniz Birliği’nde de aynı rolü devam etmiştir.

“Agon Mystikos” (Agonistik Bayramı/Festivali):

Side Antik Kenti’nde yapılan kazılarda Ana Tanrıça Athena’nın yanında ikinci tanrı olarak Apollon ismi yer almaktadır. Sideliler tanrı Apollon’u “Apollon Sidetes” in isimlendirerek, onu şehir kurucusu ve ata babası olarak belirtmişlerdir. Bu durum, Apollo’nun kökleri çok eskiye dayanan baş tanrıya kadar giden yerel bir tanrı ile birleşmiş olması olasılığını güçlendirmektedir. Işık, sanat ve güzellik tanrısı Apollon, tarım ve bereket tanrısı Demeter ve tanrıların ve insanların babası Zeus’a da tapan Sideliler, imparatorluk dönemiyle birlikte organize edilmeye başlanan “Agon Mystikos” (Agonistik Bayramı/Festivali) Dionysos’a da tapınırlardı. Side Antik Kenti anıtlarında Dionysos tapınmalarına sıkça rastlanmaktadır. Dionysos kültünün en önemli yapısı olan on beş bin kişilik Side Antik Tiyatrosu’nda, tanrının hayatı scaende frons frizinde yer aldığı gibi, kaset kabartmalarına da işlenmiştir. Agonistik Festivalinin içeriğine baktığımızda kelimenin sportif ve edebi anlamda ikiye ayrıldığını görmekteyiz. Buna göre festivalde tregedya ozanları, oyuncular ve dithyrambas koroları (dionysos’u ululamak için koro tarafından okunan dinsel/lirik şiir) ya da sanatçılar, ezgiciler, yazarlar ve oyuncular arasında yapılan, değerlendirme ile sonuçlanan yarışmalar yapılmaktaydı. Yanı sıra “çatışma” anlamına da gelen “agonistik” kelimesi Antik Yunan komedyasında düşünceleri birbirine karşı olan iki oyun kişisinin tartışmayı/atışmaya girdiği bölümü kast ederdi. Yunan tragedyasında, savsöz ve karşı savsöz öneri ve karşı önerinin yanıt ve karşı yanıt atışma biçimi içinde yer alan söz kapışması sahneleri, muhtemelen Sidelilerin en çok keyif aldığı ve eğlendiği gösterimlerdi! Side Antik Kenti’nde yapılan kazılar sırasında çok sayıda agonistik yazıta rastlandı. Bunlar incelendiğinde görüldü ki Side festivalleri tarihine, statüsüne ve programına göre oldukça çok sayıda düzenlenen festivaller, kendi dönemi içinde Side’yi adeta parlayan bir yıldız yapmıştı. Bu agonların finansörleri ise kentin ileri gelen zengin hayırseverleriydi. Ayrıca, Side’deki bazı önemli agonlar, ekonomik ve siyasi nedenlere bağlı olarak isim değiştirmişti. Kentte daha düşük para ödüllü yarışmaların yapıldığı da söz konusuydu. Helenlerin hemen hemen tüm yerleşim yerlerinde yüksek prestijli agon düzenlemek onların bir geleneğiydi. Ele geçirilen çok sayıda yazıt, artık arkeologların bu konuya eğilmelerine ve antik kentlerdeki yaşam hakkında verilerden yola çıkarak varsayımlarda bulunmalarına olanak sağladı. En önemli prestij kaynağı konumundaki agonistik festivallerin isimleri sırayla; Pythia, Agon Phoibeios, Agon Apollonios, Olympia, Agon Mystikos ve daha düşük standartlardaki para ödüllü yarışmalar sayılabilir.

Pythia (Delphi) Uluslararası Festivali: 

Side Antik Kenti'nde türlü agonistik festivallerin yanı sıra ekümenik (uluslararası) festivaller de yapılmaktaydı. Bunların içinden en önemlilerinin Pythia olduğu, hem yazıtlarda hem de kent sikkelerinde rastlanan önemli belgelerdir. Pyrhia (Antik Yunanistan’da Apollo Tapınağı’nın bulunduğu Delphi kentinde Pyrhia adında mukim bir kâhin rahibedir. İsmini Apollon‘un oklarıyla vurduğu ve derisini tapınağına hediye ettiği python canavarından alır. Tanrıların nefesinden doğduğu varsayılır. Tanrıların ulağı olarak oraclelarini (kızıl büyülerini) Delfi Tapınaği‘nda bulunan bir çeşmede arındıktan sonra verir. Dedikleri çoğu ölümlü tarafından anlaşılamaz, rahiplerin tercümesiyle iletilir. Kehanetlerine karşılık Delfi Kentine nice hediye sunulmuştur. Ondandır ki, bu kent yüzyıllar boyunca eşsiz hazineler barındırmıştır. Antik Çağ’ın en önemli kentleri arasında yer alan Delphi Antik Kenti’nde, Apollon adına düzenlenen agonlar, çok geçmeden Helen-Roma dünyası sınırları içerisinde, pek çok yerde geleneksel bir havaya bürünerek kutlanmıştır. İmparator Elagalabus M.S. (218-222) tarafından “Antoneineia Pythia” adıyla Roma’da düzenlenmiş, benzer şekilde birçok Anadolu şehirlerinde de versiyonları yapılmıştır. Fakat bu festivallerin Delphi dışında kentler tarafından düzenlenmesi, oldukça uzun bir izin ve yazışmaya tabiydi. Bu kopya edilen bütün agonlar için geçerliydi. Benzer prosedürün oyunlarını düzenleyen Side için de bu durum söz konusuydu. Taklit edilen agonlar statü ve derece açısından orijinalinden daha düşük değerdeydi. Kente sağladığı avantajlar politik prestij, reklam, gibi unsurlar göz önüne alındığında, azımsanmayacak bir kazançtı bu. Bu tür agonlarda yarışmacıların başarılarına göre verilen ödüller ve imtiyazlar, imparatorluğun her köşesinde birçok ünlü atlet ve sanatçıyı organizasyonun yapıldığı kente çekiyordu. İlgili kent bir anlamda fuar merkezine dönüşürken, buradan sanatçılar da ünlerine ün katıp paylarına düşeni alıyorlardı. Bu nedenle Side ile Delphi’nin ilişkileri de bu alışveriş sayesinde güçlü bir konumdaydı. Bu festivallerden de görüleceği üzere; antik çağda uluslararası prestijli festivallere ev sahipliği yapan Side, kendi dönemi içinde eriştiği siyasi, ekonomik zenginlik ve gücün boyutlarını belki de bu hali ile dahi yakalayamayacağımız şekilde gözler önüne sermektedir.

Side Antik Kenti Kronolojisi;

İ.Ö. VI. Yüzyılın ilk yarısında Lidyalılar’ın, İ.Ö. 547-546’da Persler’in egemenliğine girdi. Pers yönetiminde gelişen kent, İ.Ö. 334’te İskender’e tanıtıldı. İskender’in ölümünden sonra Antigonos’un (323-304), Pleistarkos’un (304-301), Ptolemaioslar’ın (301-215), 215’ten sonra Suriye Krallığı’nın denetimi altına girdi. İ.Ö. 188’de Apameia Bergama Krallığı’na bırakılan taraf, Doğu Pamfilya Bölgesiyle birlikte bağımsızlığını korumuş; Büyük ticaret donanmasıyla, refaha ve zenginliğe kavuşmuştu. İ.Ö. 78’den sonra Roma egemenliğinde bulunan kent,  İ.S. II. III. Yüzyıllarda bölgenin ticaret merkezi oldu. II Zeytinyağı ve tahıl üretimi, ticaretin gelişimine bağlı olarak, kentin ekonomisine katkıyla birlikte özel köle ticaretinin sağladığı zenginlik, parlak bir dönem yaşattı. VII. Yüzyıl boyunca bilim ve kültür merkezi olan kent, II. Suriye krallarından VII. Antiokhos, tahta geçmeden önce burada eğitim gördü ve kral olduğu zaman (İ.Ö. 138) “Sidetes” adını aldı. Side, I.S. V. Yüzyılda Hristiyanlığın yayılması ile parlaklığını yitirdi, ancak İ.S. V. Yüzyılda Pamfilya Metropolisi (Piskoposluk Merkezi) olup yeniden refah çağlarına dönmüş, tiyatro açık hava kilisesi olarak kullanılmış, şapeller de bu dönemde yapılmıştı.[1] Bu gelişim VII.-IX. yüzyıllar arasındaki Arap akınları ile son bulmakla birlikte, bu akınların kente verdiği tahribatı da unutmamak gerekir… Kazılar sırasında büyük bir yangın ve çok sayıda depremin izlerine rastlanmıştır.  Arap istilası ve doğal afetler, kentin terk edilmesine yol açtır. XII. yüzyılda Arap coğrafyacısı İdrisî, Side’yi “Yanmış Antalya” olarak tanımlayarak burasını ölü bir kent olarak anlatmış, 1150’ye doğru kent halkının, Side’den göç edip, XII. yüzyılda bütünüyle boşaltıldığını söylemiştir.

Yakın Çağımızda Yapılan Side Festivalleri

Side Antik Kenti’ndeki festivallerin, kentin tarihine bakarak olursak, Hristiyanlığın yayılması ile birlikte Hristiyanların pagan inancına son vermek için başlattığı politikadan dolayı Side’de Athena ve Apollon adına düzenlenen bayram ve festivallerin de bu nedenle bir daha yapılamayacağını tahmin etmek zor değil… Bu tahmini destekleyecek en önemli kayıtlardan bir tanesi de M.S. 3. Yüzyılın sonlarında Roma imparatorları  (özellikle Diokletianus) tarafından Hristiyanlara karşı girişilen mücadelede, yedi Hristiyan’ın bir Artemis Tapınağı’nda bulunan heykelleri kırdıkları gerekçesiyle tiyatronun içinde öldürülmeleri ile ilgilidir. Bizans kilisesi, martyr (şehit) edilen birçok Sideliyi aziz ilân etmiştir. I.S. V. Yüzyılda Hristiyanlığın yayılması ile parlaklığını yitiren ve İ.S. V. Yüzyılda Pamfilya Metropolisi (Piskoposluk Merkezi) olan Side’nin o tarihten günümüze kadar geçen bin beş yüz yıllık bir zamandan sonra yeniden eski günlerine, günümüzün konser/festival anlayışıyla dönmesi, insanlık tarihi açısından çok önemli bir milattır. O nedenle bugüne kadar gerçekleşen ve bundan sonra da gerçekleşecek olan günümüz festivallerinde, Side’nin tarihi mutlaka anlatılmalı, halkın Side’nin tarihi geçmişine dikkat çekilmeli, gerçekleştirilen festivallerinin seyirci üstündeki etkisine vurgular yapılarak, bu nitelikli etkinliklerin geçmiş kültürel köklerinden günümüze uzanan biçimiyle felsefi, psikolojik ve sosyolojik sonuçları doğru yerlere oturtulmalıdır.

Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali (EFA) (2000 – 2013): 

Aradan geçen takriben bin beş yüz yıl sonra günümüzde ilk kez 2000 yılında Side Belediye Başkanı A. Kadir Uçar tarafından başlatılıp, dönemin Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Remzi Buharalı’nın devreye girmesiyle “Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali” adı altında prestijli bir kimlikle tarihi Side Festivalleri yeniden aramıza döndü… Aradan geçen on yılda Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali her yıl katlanarak devam eden, çeşitlenen ve nitelikleri arttıkça kabına sığmaz bir festival olarak Türkiye’nin sanat adına çok yönlülüğüyle ortaya koyunca, elbette kendisini hak ettiği yerlere taşıyacaktı. Ve öyle de oldu. Her yıl Avrupa Festivaller Birliği Genel Kurulu yapılır. 2010 yılında İtalya’nın Merano Kenti’nde yapılan toplantında Türkiye üç festivalini bu kurula üye yaparak bir başarı elde etmiş, Side Antik Kenti’nde yapılan bu festivalimiz Avrupa Festivaller Birliği’ne (EFA) kabul edilerek bunlardan biri olmuştu. Bu geçen on bir yıl boyunca muazzam bir izleyici ve dinleyiciyle buluşarak tarihe önemli imzalar atan festivalin evrensel bir kimlik kazanması, sanat, bilim adına kültürlerin buluşması noktasında muhteşem bir tecrübe ve öğreti niteliği taşımaktaydı. Side Antik Tiyatrosu, Apollon Tapınağı ve Side Limanı gibi, Side Antik Kenti’nin görkemli tarihi mekânlarında gerçekleştirilen festival bünyesindeki konserlerin her biri, bir sonraki yıl kendisiyle yarışacak kadar özel sanatçıları bu tarihi mekâna taşırken; bale, halk oyunları, klasik müzik, popüler müzik ve rock konserleri ile beş farklı alanda beş duyuya hitap ederek dünya festivalleri tarihine damgasını vurdu. Sanki bundan 2500 yıl önce gerçek Sidelilerin kutladığı gibi… Halkı ücretsiz olarak sanat, sanatçı ve tarihle buluşturan festivalin neredeyse tüm tatil zamanlarını kapsayacak bir zaman dilimi içerisinde yaygınlık göstermesi, Side’yi festivalin niteliği, kalitesi ve profesyonelliği bakımından ulusal ve uluslararası gündeme taşıyarak festivaller literatüründe ülkemiz ve insanlık tarihi adına olması gerektiği koltuğuna oturttu. Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı Trombone alanında mezunu ve Türkiye Devlet Opera ve Baleleri Genel Müdürü olan sanatçı Remzi Buharalı’nın organizasyon ve sanat yönetmenliği eşliğinde yapılan bu festivaller serisi, kendini zaman içinde öyle bir boyuta taşıdı ki; Avrupa’da ve dünyada örnekleri bulunan festivallerin kendi isimlerini taşıyan diğer orkestralar gibi; sırf bu festivallerde çalmak üzere ABD, Çin, Japonya ve Avrupa ülkelerinden 42, Türkiye’den 40 müzisyenden oluşan 82 kişinin buluştuğu “Side Festival Orkestrası”, her yıl buna yakın sayılarla uluslararası alanda adından söz ettirecek bir çalışmaya imza atarken, aynı zamanda “Türkiye’nin ilk festival orkestrası” olarak tarihe geçti.

                Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali (EFA) Antik Çeşme Alanında Yapılan Konserler

Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekirse, hem festivalin kendisi hem de Türkiye’de de ilk defa yerli ve yabancı pek çok sanatçıyı bir araya gelmesiyle oluşan böylesi gıpta edilesi bir orkestra ile birlikte festivalin bütünsel anlayışı içinde gerçekleştirilen organizasyonun, tatil boyunca uzun günlere yayılarak yerli yabancı pek çok insanı ortak normlarda kucaklayarak fark yaratmasının yanı sıra, festivalin Side Antik Kenti’nin zaman mekân içindeki yolculuğunda ruhuna en uygun şekliyle gerçekleştirilmesi; önünde saygıyla eğilmemiz gereken tarihi, kültürel, sosyolojik ve felsefi bir anlayışın örnek bir iz düşümü olarak festivaller literatüründe yerini aldı. Her yıl birbirinden farklı sanatçı ve birbirinden farklı alanlarda yapılan ve 2000 yılından 2013 yılına kadar süren Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali, Antik Sidelilerin, tiyatrolarının alınlarına tanrıları için yaptıkları özel kasetler gibi, gerçekten de adını o kasetlere yazmayı başardı!.. Her biri ayrı ayrı anlatılması gereken bu örnek festivaller geçidinin kültür ve sanat arenasında “her bakımdan kaynak oluşturacak bir festivaller serisi” olma özelliğiyle kayda alınması gerektiği gibi, farklı kültürlerin birbirleriyle kaynaşıp son derece entegre olduğu bu festivale katılan sanatçıların izlenimleri üzerinden de buradan çıkacak verileri gelecek sahne sanatları, kültürü ve festival prensipleri adına gelecek nesillere mutlaka bir miras olarak bırakmak gerekir.

 

Side Dünya Müzikleri Kültür ve Sanat Festivali ( 2014-∞)

2000 yılından 2010 yılına kadar festival kültüründe önemli bir seviyeye ulaşan ve 2010 yılında Avrupa Festivaller Birliği Genel Kurulu’na kabul edilmesinin ardından ancak 2013 yılına kadar üç yıl boyunca Türkiye’nin evrensel anlamda festival kalitesine ulaşarak isim yapmış bir festivaliyken, yerel yönetimlerin değişmesiyle birlikte böylesi önemli bir milada son verilip,  ismi değiştirilerek “Side Dünya Müzikleri Kültür ve Sanat Festivali” adı altında bambaşka bir yapıya bürünmesi, tarihi, kültürel, sosyolojik, ekonomik, sanatsal, vizyon ve daha sayamayacağımız pek çok kazanımlar açısından çok büyük bir kayıp olmuştur… Yerel yönetimlerin başta festivalin adını değiştirmeyle yola çıkıp, beraberinde festivali uluslararası kurumsal ilişkilerinden kopartmasıyla birlikte daha yerele hitap eden, sadece takipçileri tarafından bilinen ve çok yönlü kaygılarından arındırılmış, eski coşkusunu, evrensel ilgisini yitirmiş bir yapıya büründürmesi; sanat, kültür, ekonomi ve Türkiye’nin uluslararası soyunduğu bu yoldaki prestijiyle birlikte bu zaman kadar yapılan ve ölçülemeyecek değerde olan bir emeği de telafisi mümkün olmayan bir özürde bırakmıştır. 2000-2013 yılları arasında yapılan Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali’nin her yılına ait etkinlikleri, gelen sanatçıları ve seyircileriyle birlikte, festivalin parlayan bir yıldız olarak bölge reklamına ve turizmine kazandırdığı katma değeri ile 2014 yılından bugüne (2019) yerel yönetimlerin bu canım festivali fes edip onun yerine, -sanki devamıymış gibi- “Side Dünya Müzikleri Kültür ve Sanat Festivali” adıyla doldurmaya çalıştığı festivalin her yıl yapılan etkinliklerini karşılaştırdığınızda; Side’nin, bölgenin, ülkemizin, turizmin, sanatın ve kültürün ne kadar büyük bir değeri kaybettiğini anlayacaksınız. Ve artık Avrupa Festivaller Birliği aracılığıyla kurumsal takibini yitirmiş, uluslararası kalite standartlarından uzaklaşmış, daha yerele hitap eden bir festivali kurtarmak için bilmiyorum, bundan sonra nasıl çırpınacaksınız ya da çırpınacak mısınız?..

Side Türk-Rus Klasik Müzik Festivali (2019-…)

Türkiye Cumhurbaşkanı ve Rusya Devlet Başkanının Moskova’da düzenlenen Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi Toplantısı’nda her iki ülkenin kültür bakanları tarafından “2019 Türkiye-Rusya Karşılıklı Kültür ve Turizm Yılı Niyet Bildirgesi” imzalandı. 2019 yılında, her iki ülkenin kültürünün birbirine tanıtılması amacıyla kültür, sanat ve turizm alanında onlarca önemli etkinliğin düzenlenmesine karar verilmesinin ardından her iki ülkenin bazı şehirlerinde çok kısa zamanda pek çok etkinlikler düzenlendi. İşte bu etkinliklerden biri de “Türk-Rus Klasik Müzik Festivali” adı altında 7-9-11 Mayıs 2019 tarihlerinde Side Antik Kenti’nde gerçekleştirilen klasik müzik etkinliği oldu. Her iki ülkenin ve evrensel bağlamda çok sesli müziğin seçkin sanatçılarının eserlerine de yer verilen konserin keyifli, heyecan verici, keşiflerle dolu yolculuğuna bir taraftan tanıklık ederken, tarihi, kültürel geçmişin o anlarının canlandığı, o hiç bilmediğimiz, ancak hayallerimizle süsleyebileceğimiz kısmındaki yolculuğuna da sizleri de çıkarmadan, bu yazının sonunu getiremezdim. Side Antik Kenti’nin dönemsel  bayram ve festival etkinliklerinden günümüze kadar olan bu süreci yazmama neden olan ve bu konuda beni derin bir araştırmaya sevk eden festivaldir bu: Türk-Rus Klasik Müzik Festivali.  Side Antik Tiyatrosu’nun o tarihi büyülü havasında 7-9-11 Mayıs 2019 tarihinde gerçekleştirilen ve bundan sonra da iki ülke arasında çok eskilere dayalı dostluğun pekiştirilmesi, karşılıklı sanatsal, kültürel iletişimin daha planlı ve aktif paylaşılarak devam ettirilmesi ve bundan sonra bizi hayal dünyamızla besleyecek olan yaşanmışlıkların harmanından çıkacak olanlarla, kimbilir daha nerelere götürecek olan ya da hiç hesapta yokken iki dudak arasında kalmış bir kararla bitirecek olan: işte bunu tarih gösterecek!.. Neden böyle söylüyorum, çünkü ne yazık ki her güzel başlayan şey bizde çok uzun sürmüyor. Belki bunda bizlerin de suçu var! Güzel olan ve bir anda bir iki kişinin noktalayıverdiği değerlerin peşinden girmesini bilmiyor, onu kaybetmemek ısrar etmiyoruz… Yazımın başında da dediğim gibi Kadir Dursun’un sanat yönetmenliği ve organizatörlüğünde Side Antik Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen Türk-Rus Klasik Müzik Festivali bu yıl ilk olmasına rağmen oldukça başarılı bir etkinlik olarak, festivaller arasında yerini aldı. Biletli olan ve üç gün süren etkinliğin ilk gününü izleme şansına eriştiğim için bu kadar rahat yazıyorum. Rus Şef Vladimir Spivakov ve Moskova virtüözleri oda orkestrası sahneye geçip yerini aldığında Şef Vladimir Spivakov tarihi bir açılış konuşması yaptı. “Biz harika bir geleneği sürdürüyoruz ve bu gelenek 100 yıldan fazladır Rusya’nın çok takdir ettiği harika vizyonu olan bir adam tarafından başlatıldı. O adam Atatürk’tü. Biz bu harika fikri müzik yapmak için devam ettiriyoruz, çünkü müzik sevgidir. İçinde hiçbir şekilde şiddet barındırmaz ve yalnızca güzellikler içerir. Dostoyevski der ki; “Güzellikler dünyayı kurtarmak için vardır, ama birisinin de bu güzellikleri koruması ve devam ettirmesi gerekir. Sevgi için, yardım için, umut için, kültür için ve güzellikler için buradayım. Bunun için de çok mutluyum. Teşekkür ederim.” İşte bu muazzam konuşmanı yaparken “O Adam Atatürk’tü” sözünün ardından Side Antik Tiyatrosu’ndaki tüm seyirciler çılgınca bir alkışa tutuldu. O anlara hepinizin şahit olmasını isterdim. (bkz. https://www.facebook.com/turkishrussianfestival/videos/303573853895385/)

[caption id="" align="alignleft" width="264"]Soprano Anna Aglatova Soprano Anna Aglatova[/caption]

Şef Spivakov’un kimi yerde elimizde var olan güzellikleri göz göre göre kaybettiğimiz kimi yerde ise hiç sahip olamadığımız halde hayalini kurduğumuz tüm güzellikleri kaybetmemek için mücadele etmemiz gerektiği konusundaki konuşmasıyla, bilerek veya bilmeyerek duygularımıza nasıl da tercüman oluyordu. Moskava vitüözleri oda orkestrasının Nevit Kodallı’nın “Telli Turna” ile bir Türk bestecisinin süitine yer vererek yaptığı güzel jestinin ardından Türk, Rus ve evrensel klasik müzik sanatçılarının eserleriyle konseri noktaladıktan sonra, Rus Soprano Anna Aglatova ve Türk piyana virtüözü ve klasik müzik bestecimiz Fazıl Say’a eşlik ederek, Side Antik Tiyatrosu’nun o büyülü atmosferinde tüm izleyenlerine sanatlarıyla eşsiz tarihi anlar yaşattılar. Uluslararası piyano virtüözümüz ve bestecimiz Fazıl Say’ “kara toprak” adlı bestesini çaldığında seyircinin dinmeyen alkışları ve sevgi gösterisi göğsümüzü bir kez daha kabarttı. İlk günün heyecanı, büyüsü, coşkusu gerçekten herkesin tatması gereken ne güzel anlardı… [caption id="" align="aligncenter" width="960"]Side Antik Kenti Uluslararası Festivalleri Side Antik Kenti Uluslararası Festivalleri[/caption] 9 Mayıs’da Sergey Zhuravel, Vladımır Spvakov, 11 Mayıs’da ise Pazzolla-Gala, Nıkıta Vlasov, Vladımır Spıvakov yine konser boyunca tüm sanatçılara eşlik eden Moskova virtüözleri ile programın sonuna gelindi. Bu yıl ilk konser olması nedeniyle oldukça başarılı geçen ve gerek orkestra, gerekse ulusal ve uluslararası birbirinden değerli sanatçıların yer aldığı festival henüz birinci olması nedeniyle seyircinin hafızalarında bir derinlik, damağında tarifsiz bir tat bıraktı. Bundan sonra geleneksel olarak kutlanmaya devam edilecek olan Türk-Rus Klasik Müzik Festivalimize uzun ömürler diler, başta Sanat Yönetmeni ve Organizatör Sevgili Kadir Dursun’a ve emeği geçen herkese teşekkür ederim. Bir taraftan tarihi yaşatırken, diğer taraftan o tarihin içindeki değerlere kültüre, sanat ve tüm kazanımlarıyla değerlerine sahip olmayı, layık olmayı bilmek ve halk olarak bunun ısrarcısı olmanın, peşine düşmenin, aramanın önemini kavramak dileğiyle… Silvan Güneş Biyografi Yazarı

Alıntı & Kaynak & Fotoğraflar:

http://www.academia.edu/5086453/Sidede_Agonistik_Festivallerhttps://www.youtube.com/watch?v=AoHrmPALRmQhttp://www.antalyakulturturizm.gov.tr/Eklenti/8757,sidetrpdf.pdf?0

Side Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali (EFA) (2000 – 2013)’la ilgili bazı bağlantılar aşağıdadır.

https://www.cekulvakfi.org.tr/haber/tkb-sidede-kultur-turizmini-konustuhttp://www.sidefestival.com/http://www.akdenizim.net/kultur-sanat/dunyaca-unlu-sanatcilar-sidede-konser-verecek-h7384.htmlhttps://epochtimestr.com/index.php/ensemble-enixus-grubu-apollon-tapinaginda-konser-verdi [1] Bu durum MS 3. Yüzyılın sonlarında Roma imparatorları  (özellikle Diokletianus) tarafından Hristiyanlara karşı girişilen mücadelede, 7 Hristiyan’ın bir Artemis Tapınağı’nda bulunan heykelleri kırdıkları gerekçesi ile tiyatronun içinde öldürülmeleri ile ilgilidir. Bizans kilisesi, martyr (şehit) edilen birçok Sideliyi aziz ilân etmiştir. Side; Hagios Konon, Hagios Andronikos, Probos ve Tarakhos, Hagios Severus, Hagios Kyndeos, Hagios Eustathios ve Hagios Nestor gibi birçok azizin anavatanıdır. Mansel, 1963-1964, a.g.e., s. 241; Mansel,1978, a.g.e., s. 210;İzmirligil, 1984, a.g.e., s.293;Yorulmaz, İzmirligil, a.g.e., s. 88; Günay, a.g.e., s. 542; Alanyalı, 2012 b, a.g.e., s. 527., < https://docplayer.biz.tr/106225884-Anadolu-tiyatrolarinda-tonoz.html>, SAĞNAK, Erkan Recep T.C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Bilim Dalı Klasik Arkeoloji Bilim Dalı Doktora Tezi, Anadolu Tiyatrolarında Tonoz. İstanbul 2017.

07.07.2021