There Antik Kenti / Karya / Marmaris – Muğla

Thera Antik Kenti Muğla-Marmaris karayolunun 1. km içerisinde, Ula ile Yenice Köyleri arasında, denizden 800 m. yükseklikte, yörede Okkataş mevki olarak bilinen tepenin güney yamacında yer almaktadır. Muğla-Antalya karayoluna 3 km ve Muğla Kent merkezine 15 km mesafede bulunan, M.Ö. 4. yüzyıla dayanan antik kent, Karyalıların önemli yerleşim yerlerinden biridir. Yapılan lokalizasyon çalışmasında bölgede erken dönemlerden itibaren görülen bir yerleşim düzenlemesine sahip olan kentin daha erken tarihte kurulmuş olması olasıdır.

 Her noktadan görülebilen kaya mezarları, tiyatro, agorası ve sonradan kiliseye dönüştürülmüş tapınak yapısıyla kente ait kalıntılar yedi yüz dönüm bir alana yayılmış, bugün için açık hava müzesi konumundadır. I. II. ve III. derecede sit alanı olan antik kentte üç yıl boyunca yapılan ve kesintisiz sürdürülen yüzey araştırmaların sonunda, kentin Karia bölgesinin tarihi gelişi içinde bir kilit noktası olabileceği ölçüde yerleşim yeri olduğunu ortaya çıkmıştır. Yenice Köyü yakınlarındaki tarlalardan başlayan yüzlerce kaya mezarının yanı sıra, diğer antik kentlerde rastlanılmayan, üstü lahit, altı mezar kompleksi olan eserler de yer almaktadır. Yoğun olarak yerleşimin olduğu yüzey ise 200 dönümlük bir alanı kapsamaktadır.

Kentin büyük bir bölümünün kamu arazisi ve taşlık olması bu alana giriş, çıkışların sınırlanmasına neden olmuş, böylece kent yoğun bir makilik alanla çevrelenmiştir. Bu durum kentin tamamen kaderine terk edilmesine ve definecilerin yoğun hışmına uğramasına neden olmuştur. Kent ana yola çok yakın olsa da, orman yollarıyla ulaşılabilir durumundadır. Bakımsız olan yollar çoğu zaman bir aracın geçmesine izin vermemektedir. Bizans Dönemine kadar kesintisiz bir yerleşim merkezi olan kentin, Bizans Dönemi sonlarından itibaren boşaltılmasından günümüze kadar geçen süreçte, gözden uzakta olması, kalıntılarının büyük oranda bitki örtüsü altında saklanmış olması, doğanın ve insanların tahribatına uğramasına yol açması, insanlık tarihi adına kötü bir yazgıdır.

Antik kentin en önemli değerlerinden olan ve kentin güney yamacında agoranın güney batısındaki Yerkesik, Yenice ve Ula düzlüklerindeki doğal kaya yükseltisinin yamacında yer alan, oturma sıraları anakaradan işlenmiş olan amfi tiyatronun yer aldığını ve buranın dinamitle patlatıldığı ortaya çıkmıştır. Büyük oranda tahrip olan tiyatro şu an için oldukça zor görülebilir durumdadır. Antik tiyatronun caves kısmında dinamitlerle patlatılarak açılan kaçak kazı çukurlarının varlığı ile tiyatro bloklarının yakın zamana kadar ufaltılarak duvar taşı haline dönüştürülüp, yakın köylerde satıldığı bilgisi, kentin en denli tahrip olup soyulduğunun boyutlarını anlamanıza umarım yardımcı olur. Tiyatronun batısındaki terasta yer alan ve kısmen görülebilir durumda olan bir yapı kalıntısı, anakayaya işlenmiş giriş basamakları muhtemelen idari bir yapı ya da bir tapınak izlenimi vererek dikkat çekmektedir.

Kenti korumak için türlü mücadeleler veren yetkililerin bazı eserleri korumak için çevirdikleri tel örgüler dahi, definecilerin parçalayıp eserleri tahrip etmesine mani olamamıştır. Tepenin güney bitimindeki düzlükte yer alan agora kaçak kazılar yüzünden büyük oranda tahrip edilmiştir. Agoroda yer alan bir eksedra[1] da bundan nasibini almıştır. Yoğun bitki örtüsü içerisinde kendilerine basit patikalar açan ve uzun yıllardır defineciler tarafından kazılan antik kent dedektör sinyallerine göre kentin hemen her noktasını kazarak tahrip edildiğinden delik deşik olmuştur. Öyle ki bu tahribat, kendin en gözde nekropolü kadar her yerden görülebildiği gibi köstebek gibi kazılmış bu antik kentin adeta acısını yüreğimize işlemektedir.

Akropolisi çevreleyen iç sur ile yerleşim alanını tepe yamacında sınırlayan bir dış savunma duvarına sahip olan kentin, territoriumuna[2] ulaşan tüm yol güzergâhlarında küçük boyutta yerleşim yerleri vardır. Bunların hem koruma hem de gözetleme amacı taşıdığı tespit edilmiş olsa da, bugünkü mevcut şartlarımızla antik tarihe yeterince değer verilememesi, bu bilincin oluşturulmaması ve tarihi korumayı halen beceremediğimizi görmek olması gerekenle, olanın arasında ne büyük bir mesafedir. Akropolisin zirve kısmında yer alan kaya mezar, “Kybele Tahtı” olarak tanımlanmaktadır. Harçlı duvarlara sahip iki yapı sarnıç olabilecek iki yapı kalıntısı bulunmuştur. Bir tapınağa ait olabilecek bir temel kalıntısı bulunmuştur. Kentin doğu kısmında yer alan tapınak cepheli kaya mezarları ile batı nekropolisindeki iki kaya mezarın tamamı görülebilir durumdadır. Bunların dışında tekne mezarlar, tonozlu oda mezarlar, kısmen görülebilir durumda sanduka mezarlar, anakayaya işlenmiş üstte lahit, altta loculuslardan oluşan bir anıt mezar kompleksi döneme ait ölüm geleneklerinin en seçkin örneklerini bir arada görmemize yardımcı olmaktadır.

Silvan Güneş Biyografi Yazarı  Alıntı & Kaynak & Fotoğraflar

[1] Eksedra: Yarım daire planlı, kubbe ile örtülü ve kendisinden daha geniş bir mekâna çeyrek kubbelerle eklenen mimari mekân ögesi.

[2] Terreterium: Ülke, bir devletin toprakları.

https://yoldaolmak.com/thera-antik-kenti-mugla.html

Kapak Fotoğrafı: Esra Karadavut @fotografevreni

14.06.2021