Yangından Korunma ve İtfaiyecilik Haftası: 25 Eylül – 1 Ekim

Ateşin bulunması, nasıl insanın bugünkü halinin ve medeniyetin çıkış noktası ise ateşin kontrol altında tutulmasının tarihi de işte bir o kadar eski. Bugün hayatımızdan ateşi çıkarsak ne yapacağımızı bilemeyiz. İnsanın ateşi bulması, onun yazgısını değiştirirken bu önemli kaynak aynı zamanda hem insanın kendisi hem de doğa ve diğer canlılar için de her zaman bir tehdit oluşturuyor. Ateşli silahları ve patlamaları saymazsak ateşin yarattığı geri kalan tehditlere yangın diyoruz. İnsanlık, doğaya hükmetme üzerine kurguladığı hayatında bu konuda başarısız olduğunda nasıl felaketlerle karşılaşıyorsa ateşe hükmetmede başarısız olduğunda yani yangın önlenemez hale geldiğinde de yine sonucu tahmin edilmesi güç felaketlerle karşılaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İtfaiye Teşkilatı’nın kuruluş tarihi olan 25 Eylül 1923’e atfen her yıl 25 Eylül – 1 Ekim tarihleri ve arasında kalan günler, ülkemizde Yangından korunma ve İtfaiyecilik haftası olarak kutlanıyor. Bugün Cumhuriyetle yaşıt olarak 100. Yılına yaklaşan modern Türkiye İtfaiye Teşkilatı ve öncesinde 2 asırlık tarihi olan tulumbacıların geçmişine bakarken bu haftanın anlamına uygun bir şekilde Yangından Korunmanın yollarını da gözden geçirelim.

 

Türk ve Türkiye İtfaiye Teşkilatı’nın Tarihçesi

Türkiye’de itfaiyeciliğin tarihini anlatmak için Cumhuriyet’in kuruluşundan iki asır önceye Osmanlı dönemine ve bu nedenle de Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’a odaklanmak gerekiyor. İstanbul’da o dönem evlerin hemen hepsi ahşaptır. Ahşap evlerin olması da normal olarak yangın riskini artıran bir etmen. Ağırlıklı kerpiçle sıvanmış bu ahşap yapıların, İstanbul’un dar sokaklarında teşkil edilmesi sonrası çıkan yangınlardan korunmak ve bu evleri kurtarmak da düşük ihtimalli bir durumdu. Bu durum üzerine Padişah III. Murat, bir fermanla tüm evlerin damlarına ulaşacak bir merdiveni ve herkesin en az bir tane büyük fıçı su bulundurmasın şart koşmuştur. Bu ferman zamanı 12 Mart 1579’dur. Buradaki amaç, Yeniçeriler yetişip yangın söndürme çalışmalarına geçene kadar önlem almak ve zaman kazandırmaktır. Meşhur tulumbacılar da bu sürecin devamında şu şekilde ortaya çıkar. Davit isminde sonradan Osmanlı nüfusuna geçecek olan bir Fransız şahıs, tulumbayı imal edip kullanan ilk kişidir. Davit, Müslüman olunca adı Gerçek Davud olmuştur. Yani Osmanlı’da tulumbanın mucidi, Gerçek Davud isimli bir Fransız’dır ve kendisinin mezarı halen İstanbul Edirnekapı Şehitliği’ndeki İtfaiye Şehitliği’nde bulunur. O mezarda kendisinin hikayesi bir kitabeye yazılmıştır. Bu kitabede yazan hayat hikayesi, aslında İstanbul İtfaiyesi’nin de kuruluş hikayesidir. Buna göre Fransa’dan Osmanlı’ya göçen Davit yani Davud, Kaptan İbrahim Paşa yönetiminde Venedikliler’e karşı deniz savaşında topçu olarak görev almış ve dönüşte Fransa’dan gördüğü tulumbayı imal etmiş ve bununla yangın söndürmedeki başarısı nedeniyle Vezir İbrahim Paşa tarafından kendisine “Ser Tulumbacıyan'ı Dergah'ı Ali” unvanı verilerek ilk Tulumbacı bölüğünü kurması için yetki, kadro ve ödenek verilmiştir. Gerçek Davud tarafından imal edilen ilk tulumbalar, 120 kilogram ağırlığındadır ve adına da Didon denilmiştir. Halk arasında sıkça kullanılan emme – basma tulumba sözü de bu tulumbaların sisteminden gelir ve daha sonra köylük yerlerde kuyudan su temini için kullanılan tulumbaların sistemi ile aynıdır. Tüm bu olayların yaşandığı zamanlar, 1700’lerin başı ve Tulumbacı Ocağı yani ilk İtfaiyenin kuruluşu da 1714 yılıdır. 110 yıl İstanbul yangınlarını söndüren örgütlenme olan Tulumbacı Ocağı, 1825 yılında II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı ile birlikte kaldırılmıştır. 

Tulumbacılardan İtfaiye Teşkilatı’na

Türkülere, romanlara konu olan Tulumbacıların Ocağı kapatıldıktan sonra tabi ki yangın söndürme işlerinin aksamaması için yeni bir yapı kurulur. 1827 yılında yarı askeri bir teşkilat kurularak yangına karşı mücadele devam eder. Tanzimat Fermanı ve modernleşme süreci ile birlikte 1846 yılında Zabtiye Müşiriyeti ve devamında belediyelere bağlı olacak şekilde Mahalle Tulumbacılığı kurulmuştur. Ancak 1871 yılında İstanbul Taksim – Galatasaray yangınında oluşan büyük hasarla bu düzenlemenin de yetersiz olduğu görülmüştür. Daha sonrasında Osmanlı yönetimi, Avrupa’daki itfaiye hizmetlerini inceler ve bunlar arasında en uygun ve üstün olarak Macaristan’ı bulmuştur. Bu tespit üzerine Macaristan’da Paşa rütbesinde bulunan Széchenyi Bey, İstanbul’a gelerek Macaristan modelinde 4 taburluk İtfaiye Taburu kurmuştur. Modern İtfaiye Teşkilatlanmasının ilk ve en somut adımı olan bu girişimle ortaya çıkan yine yarı askeri oluşum, 1. Dünya Savaşı sonlarına kadar hizmet vermiştir. 1923 yılında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin Hükümetinin öncelikli işlerinden biri de belediye hizmetlerinin düzenlenmesi olmuş ve İstanbul Belediyesi üzerinden ilk adım atılarak 25 Eylül 1923 tarihinde tüm Askeri İtfaiye Örgütlenmesi, Belediyeye devredilerek İtfaiye, sivil bir kamu hizmeti haline gelmiştir.

 

Yangından Korunma Yolları

Elbette İtfaiye hizmetlerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi önemlidir. Ancak itfaiyenin müdahalesinden önce herkesin yangının gerçekleşmesini önleme ve yangından korunma konusunda bilinçli ve bilgili olması gerekir. Yangından korunma yolları nelerdir diye soracak olursak hemen herkes bu konuda bilgi sahibi olduğunu söyler ama maalesef yangınlar, hem de çok büyük miktarlarda can, mal ve doğal varlık kayıpları yaşatarak gerçekleşmeye devam ediyor. 25 Eylül – 1 Ekim Yangından Korunma ve İtfaiyecilik Haftası’nda yangından korunma yollarını bir kez daha gözden geçirelim. Öncelikle yangından korunma yollarını ana başlıklar halinde 3 gruba ayırabiliriz. Bunlar; yapısal, organizasyonel ve barınma şeklindedir. Yapısal anlamda kullanılacak binanın inşasında yangın yönetmeliğine uyulması ilk sırada gelir. Bu durum, kullanılan tüm malzemelerin türüne göre yanmaz, zor alev alan gibi sınıflarda olması anlamına gelir. Yine yapılarda yangının yayılmasını önlemek için yangın bölümleri oluşturulmalı, dumanın yayılması ve duvardan sızmasını önleyici tedbirler alınmalıdır. Yangın etkilerinden arındırılmış kısa yangın çıkış yolları oluşturulmalı ve yangın söndürme cihazlarının çalışması ve uygun sayıda olup olmadığına dönük kontrolleri yapılmalıdır. Yangınlarda en çok hasar ve can kaybı da yaşanan panikler nedeniyle olmaktadır. Bu nedenle yangınlar için yapılarda mutlaka işe yarayacak tatbikatlar yapılmalı, organizasyonlar önceden tanımlanmalı, insanlar yaşadıkları ve çalıştıkları mekanın yangınla mücadele sistemleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Konutlarda yangını önleme ise aslında halk arasında kullanılan “Ateşle oynama” deyişi ile birebir örtüşür. Soba, ocak, mutfak aletleri ve elektrikli ısıtıcılar dikkatli kullanılmalı, çocukların her türlü ateşle teması engellenmeli, tavan arası ve bodrumlar temiz tutulmalıdır. Elektrik tesisatları ve prizlerde en küçük bir problemin bile geciktirilmeden tamiri yapılmalıdır. Yangınla mücadele hem kendimiz hem çevremiz hem de doğamız için çok büyük bir önem taşıyor. Yangının vereceği maddi ve manevi zararlara karşı bilgili ve bilinçli olmak bu anlamda günümüz dünyasında her bireyin olmazsa olmaz bir yeterlilik şartı. Yangından korunma ve engellemeye dönük bilinçli olurken çıkan her türlü yangında canla başla uğraşan İtfaiye çalışanlarını da bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. 25 Eylül – 1 Ekim Yangından Korunma ve İtfaiyecilik haftası kutlu olsun.   Kaynaklar: İstanbul Büyükşehir Belediyesi AFAD

07.07.2021