18 Mart Şehitler Günü: Anlamlar ve Değerler

Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin savaştığı ve çokça kayıplar verirken büyük ve stratejik önemi yüksek bir zafer elde ettiği Çanakkale cephesinin deniz savaşı zafer tarihi olan 18 Mart, ülkemizde aynı zamanda Şehitler Günü olarak da anılıyor. 18 Mart Çanakkale zaferi ile bu büyük mücadelede hayatını kaybeden şehitler ile o savaşın gazileri her yıl anılırken Şehitler Günü vesilesiyle de yurt savunmasında ölen tüm şehitlerin yeniden hatırlanıyor. 18 Mart 1915 yılında kazanılan Çanakkale deniz zaferinin tarihi, genel olarak Çanakkale Şehitleri Anma günü iken bu anma ile birlikte 18 Mart Şehitleri Anma Günü olarak 2005 yılında aşağıda Resmi Gazete alıntısı yer alan şekilde Şehitleri Anma Günü olarak belirlenmiştir. “Vatanın ve Milletin ebedi varlığını ve Devletin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek, yurt içinde güvenlik ve asayişi sağlamak veya Ülkemiz adına yurt dışında çeşitli görevler ifa etmek için can veren aziz şehitlerimize ve gazilerimize Devletimizin ve Milletimizin şükran ifadesi olarak, 4768 sayılı Kanunla 18 Mart Şehitler Günü ve 19 Eylül Gaziler Günü ilan edilmiştir. Mezkûr günlerde yapılacak tören ve kutlamalara rahatlıkla katılmalarını sağlamak amacıyla; kamu kurum ve kuruluşlarında görevli bulunan şehit dul ve yetimleri ile anne, baba ve kardeşlerinin 18 Mart Şehitler Gününde, malul gaziler ile eşlerinin ise 19 Eylül Gaziler Gününde idari izinli sayılmaları uygun görülmüştür. Bilgilerini ve gereğini rica ederim. “ Recep Tayyip ERDOĞAN Başbakan 18 Mart Şehitleri Anma günü vesilesiyle bugüne temel oluşturan 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz zaferi ve devamında 1916 tarihli Çanakkale kara zaferi hakkında hem askeri hem de stratejik yönden detaylı açıklamaları, geçen yıl yayınlandığımız şu yazıdan tekrar hatırlayabilirsiniz. Şimdi bu yıl 18 Mart Şehitleri Anma günü vesilesiyle, şehitlik, ve şehadet gibi sıkça hayatımızda yer edinen kavramlar ile bu kavramların tarihsel kökenlerine ve bu tarihsel kökenlerden gelen değerlere bakalım. Ancak öncelikle 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde tüm şehitlerimizle Çanakkale’de yiğitçe savaşarak yurt savunmasında tarihe geçen Çanakkale şehitlerinin aziz hatırası önünde eğilirken Çanakkale’de İngilizlerin komutanlığını yapan General Hamilton’un Türk ordusu ve Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki şu sözlerine de yer verelim. “İngiltere Harbiye Başkanlığına, Niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim: Çok cesur muharebe eden, en iyi şekilde sevk ve idare edilen Türk ordusunun ve Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.” General Hamilton Çanakkale İngiliz Başkomutanı 17.08.1915

Şehitlik Nedir, Şehitlik Kavramı Hakkında

Şehit olmak, içinde hem derin bir hüzün hem de saygınlık içeriyor. Hüzün kısmı hiç kuşkusuz ölüm tarafına denk geliyor. Şehit olan yani savaşta hayatını kaybedenler de genellikle askerlikten ötürü genç yaşlarda hayata veda ettikleri için bu hüznün derinliği daha da artıyor. Peki, şehit kelimesi nereden ve ne anlama geliyor? Öncelikle kelimenin kökenine bakalım. Şehit kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde: “Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse” olarak verilmiştir. Şehit kelimesinin kökeni ise Arapça şehid kelimesidir. Anlamın detaylarına bakıldığında “kutsal bir ülkü” uğruna inanılmış, inancı kuvvetli bir ideal, dava olarak açılabilir. Buradan hareketle bir kişinin bir dava ya da ideal uğruna ölmesi için bir çatışmanın olması gerekiyor. Bunun için de bir saldırı ya da saldırıya karşı savunma durumunun var olması şartı var. Şehit olanların genellikle vatan, yurt için yapılan savaşlarda hayatlarını kaybetmeleri düşünüldüğünde üzerinde yaşanan yani ait hissedilen vatanın kişi için kutsal olması karşımıza çıkıyor. Hemen her platformda dillendirilen ve temenni edilen barış, savaşın karşıtıdır. Dolayısıyla savaş istenen bir durum değil. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Söz konusu eğer bir yurt savunması değilse savaş bir cinayettir” sözünden hareketle savaşın kaçınılmaz olduğu son ana kadar barışta ısrar edilmesi gerekliliği vardır. Bunun adı da diplomasidir. Ancak, insanların hayatlarını güven ve huzur içinde yaşamalarına açık ve net bir silahlı tehdit var olmuşsa ve/ veya insanların meşru olarak yaşadıkları topraklardan silah zoruyla çıkarılmaları durumu, artık önüne geçilemez bir hal aldıysa yurt savunması da yine meşru bir hal almaktadır. İşte şehit olan kişinin, uğruna öldüğü kutsal ülkü de tam burada yurdu yani kendisinin ve kendisi ile birlikte olan insanların özgürce yaşayacakları hayatlarıdır. Bir insan için kendi hayatı ve varlığının doğal olaral kutsal olması gibi katman katman; yurdu, inançları, düşünceleri, sevdikleri, düşünceleri, hedefleri de kutsal olur. Şehitliğin Müslümanlık yönünden incelemesine gelirsek ki bugün kullanılan halinin kökeninin Arapça olması, esasen şehit kavramının da dini bir alandan geliştiğini ispatlıyor. Şehit, buradan bakıldığında “Allah yolunda ölen kimse” tanımını veriyor. Bilindiği üzere Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde ve sonrasında Müslümanlarla olmayanlar arasında Bedir, Uhud, Hendek gibi savaşlar yaşanmıştır. Allah yolunda ölüm de bu savaşlara atıfla yapılmıştır. İslam dininin halklar arasında yayılması sürecinde verilen bu savaşlarda İslam dini ve Allah adına verilen bir mücadele olduğu için bu savaşlarda ölüm de; Allah yolunda ölüm olarak tanımlanmıştır.

İslam ve Şehitlik

İslam dini içinde şehitlikle ilgili vurgulara bakıldığında bir Müslüman için şehitliğin Allah katında en yüksek mertebe olmasının nedeni hem ayet hem de hadislerde kendisini göstermiştir. Öncelikle bunların en öne çıkanlarına bakalım. Kuran- ı Kerim’de Bakara Suresi 154. Ayette şöyle der: “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” Ali İmran Suresi 169-171. Ayetler ise şöyledir: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. “ Hz. Muhammed’in şehitlik için söylediği hadislerden öne çıkanlar ise şu şekildedir: “–Her kim, bugün düşmandan yüz çevirmeyip sebât eder, şehit düşerse, Cenâb-ı Hak elbette onu cennete koyacaktır. Bugün şehit olanlara Firdevs Cenneti hazırdır. Hücûm ediniz, hamle ediniz!” Hz. Muhammed, bu sözü Bedir Savaşı öncesinde söylemiş ve bir başka örnekte de şöyle demiştir. “Sizden biriniz, karınca ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” Tüm bu temellerden ve benzer örneklerden İslam dininde cennet vaat edilen şehitlikten ötürü Türk ordusu da resmi olmamakla birlikte “Peygamber ocağı” olarak anılmıştır. Son olarak şehadet şerbeti ne demek, ona bakalım. Tam olarak bilimsel bir kaynakta ya da araştırmada geçmese de Osmanlı İmparatorluğu döneminde cephede kurtarılamayacak kadar yaralanan askerlere içinde zemzem suyu bulunan Hekim Matarasından tatlı bir şerbetin içirilmesinden ve içen askerin de kurtulamayacağını anlaması ile şehadet şerbeti ismini alan bir içeceğe dayandığı düşünülüyor. Günümüzde ise şehadet şerbeti içmek, şehitlikle eş tutulan mecazi bir anlam olarak kullanılıyor. Şehadet ise tanıklık, şahitlik anlamına geliyor. Şehitliğin anlamını, daha net olarak anlamaya çalıştığımız bu yazıya vesile olan 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.

14.06.2021