Mağara, gün ışığı ile bağlantısı kaybolacak derinlikte bir yüzeyle bağlantısı olduğu halde, çoğu zaman bir insanın sürünerek girebilmesine olanak verecek genişlik ve yüksekliğe sahip yeraltı boşluklarıdır. Mağaraları jeolojik, hidrojeolojik, minerololik, biyolojik, arkeolojik, paleolontolojik, pleoantropolojik yöntemler kullanarak inceleyen bilime speleoloji denir. Bir doğa harikası olan ülkemiz mağara konusunda da oldukça zengindir. Sadece Alanya’da bilinen ve şimdiye kadar gün yüzüne çıkartılan tam beş tane mağara vardır. Bunlar; Dim Mağarası, Damlataş Mağarası, Cüceler Mağarası, Korsanlar Mağarası, Aşıklar Mağarası, Fosforlu Mağara’dır.
Sadece Alanya’da dahi bu kadar mağara varken, Antalya’yı mağara bakımından değerlendirdiğimizde o muhteşem Toroslar dağ kuşağının eteklerinde birbirinden eşsiz güzellikle ve özellikle mağaraların olduğunu görürüz. Mağaraları turizm alanında değerlendirdiğimizde; Antalya merkez ilçeye bağlı Yağca köyü sınırları içinde bulunan Karain Mağarası, Alanya’da bulunan Damlataş ve Dim mağaraları turizme açık mağaralar olmakla birlikte, bu alanda eğitim almış dünya bilim adamlarının da dikkatini çekmekte ve bu vesileyle ülkemize birçok yabancı bilim adamı gelmektedir. Turizme açılmış ve insanların mağara içini rahatlıkla gezebilecekleri mağaralarımız olmakla birlikte, bu alanda hizmete açılmasını beklediğimiz birçok mağaralarımız da vardır. Bunlardan; Yalan Dünya Mağarası, Altınbeşik Mağarası, Kocain Mağarası, Beldibi Mağarası, Sırtlanini Mağarası, Geyikbayırı Mağarası, Konakaltı Mağarası ve Zeytintası Mağarası bunların başında gelmektedir. Bunlardan başka Küçükdipsiz Mağarası, Yerköprü Mağarası, Gürleyik Mağarası, Derya Mağarası, Karataş Semahöyük Mağarası, Çimeniçi Mağarası, Mahrumçalı Mağarası, Peynirdeliği Mağarası, Tilkiler Mağarası, Mavi Mağara, Düdensuyu Mağarası, Aslanlı (Yaren) Mağarası, Hasbahçe Mağarası, Kadıini Mağarası, Korsanlar Mağarası, Âşıklar Mağarası, Kekova Adası Deniz Mağarası, Asırlı Adası Deniz Mağarası, Güvercinlik Deniz Mağarası, Güvercinini Deniz Mağarası, İncirli Deniz Mağarası, Hıdrellez Mağarası ve İnbaş Mağarası tespit edilerek, ön araştırması yapılmış, bir an evvel turizme kazandırılması gereken mağaralarımızdır. Mağaralar sadece yer altında, aşırı nem ve benzeri oluşumlar nedeniyle aldıkları enteresan görüntüleri veya bilimsel veriler ışığında sahip oldukları değerlerin yanı sıra özellikle astım hastası olan insanların sağlıklarına kavuşması bakımından da çok önemli tedavi yerleri. Örneğin; Alanya merkezde yürüme mesafesinde ulaşılabilecek olan, Alanya Arkeoloji Müzesi’ne yakınlığı ile de tarif edebileceğimiz Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatına kullanılmak üzere taş ihtiyacının karşılanmasına ocak olarak tespit edilip çalışmaların başladığı sırada sürpriz bir şekilde ortaya çıkmış, mağaraya girildikten sonra damla şeklindeki sarkıtların ve mağaranın tabanına inildikçe karşılaşılan odaların güzelliği herkesi büyülemiştir. Daha sonra doktor kontrolünde burasının bilimsel olarak astım hastalarına iyi geldiği belirlenmiş ve 21 günlük bir tedavi kürü uygulayan hastalar iyileşme sürecini girmişlerdir. Hem coğrafik açıdan hem de turizm açısından bugün önemli bir değere sahip olan mağaraya girişler ücretlidir. Alanya Belediye Başkanı Adem Murat Yücel’in 2015’de verdiği rakamlara göre, Dim Mağarası’nı 2014 yılında 282.067 kişi ziyaret etmiş, mağaradan 806.894 TL gelir elde edilmiş, ve yıl içerisinde 4000 astım hastası mağarayı tedavi amaçlı ziyaret etmiştir. Giriş ücreti 4.5 TL olan mağaraya öğrenciler %50 indirimle giriş yapabilmektedir. Kış sezonunda 40 kişi ve üzerindeki gruplarda kişi başı 1.18 liralık tarife uygulanırken, şehit aileleri, gaziler ve yakınlarıyla engelliler mağarayı ücretsiz ziyaret edebilmektedir. Astım hastaları ise mağaraya 30 kuruş karşılığı girmektedir. Alanya’ya yerleşmiş Yeni Alanyalılar olarak tarif ettiğimiz pek çok farklı milletten vatandaşlarımız da Dim Mağarası’nı sıkça ziyaret etmektedir.
Dim Mağarası, 1691 m. yüksekliğindeki Cebel Reis Dağı'nın batı yamacında, deniz seviyesinden 232 m yükseklikte bir mağaradır. Mağaraya ulaşım Kestel Beldesi üzerinden, Dim Çay vadisinden asfalt yol vasıtasıyla ulaşılabilir. Eski çağlardan beri bilindiği söylenen mağaranın bir bölümü çevre halkı tarafından barınak olarak kullanılmıştır. İlk defa 1986 yılında mağara bilimcileri tarafından ölçümleri yapılarak ortaya çıkartılan mağara, MAĞTUR A.Ş.’nin mağarayı turizme kazandırmak amacı ile 1996 yılında devletten kiralaması üzerine mağara özel sektörün işletmesine geçmiştir. Şirket bir yılı aşkın bir süre içinde mağaranın iç ve dış inşaat işlerini yapmış, aydınlatma ve ulaşım alanındaki projesini hayat geçirdikten sonra Eylül 1998 yılında hizmete açmıştır. Dim Mağarası, Türkiye'de özel teşebbüs tarafından turizme açılan ilk mağara olma özelliğini taşımakla birlikte, özellikle turizm alanında hizmet veren işletmelerin de mağaralara biraz bu gözle bakıp turizme açılmamış mağaraları hayata geçirmek ve buraları da turizme kazandırmak maksadıyla bu konuyu değerlendirebilir.
Dim Mağarası Orta Toroslardaki Cebel Reis Dağının ana kütlesini oluşturan Alt Paleozoyik Yaşlı az metamorfik kristalize olmuş çok sert ve çok kalın tabakalı gri-koyu gri renkli kireçtaşı formasyonunun içindedir. Doğal ve karstik bir mağara özelliği taşıyan mağaranın değerleri; Karbonik asit (H2Co3) ce zengin yağmur ve kar sularının kırık zonu boyunca kireçtaşı kayalarını eritmesi sonucu oluştuğu ortaya çıkmıştır. Mağaranın oluşup gelişmesinde tektoniğin de katkı sağladığı düşünülmektedir. Mağara, KB - GD doğrultusunda uzanan bir kırık zonu üzerinde gelişmiştir; 150 m. yakınında Dim Çayı Vadisi yer alır. Kireçtaşlarının alt seviyeleri şistlerle ardalanmalıdır. En altta formasyon tamamen şistlere dönüşür. Şistler ince tabakalı levhamsı kırıklı olup, suda erimez ve geçirimsiz kayalardır. Toros Dağları genç Alpin Dağ Kuşağındadır ve günümüzdeki yüksekliklerine 4. Jeolojik zamanın 2. yarısında Plio- Pleistosen dönemindeki şiddetli düşey tektonik hareketler sonucu ulaşmıştır. Bu genç yükselmelere karşı Dim Çayı yatağını daha derinlere kazarken aynı süreçte Dim Mağarası da evrimini sürdürerek günümüzdeki konumuna ulaşmıştır. Dim Mağarası 360 m uzunluğunda, yatay, m. genişliğinde ve yüksekliğindedir. Mağara içi çok çeşitli ve zengin damlataş oluşumları ile kaplıdır. Günümüzde bu gelişim yer yer devam etmektedir. Mağaranın sonunda, girişten 17 m daha derinde 200 m² su yüzeyi bulunan küçük bir göl bulunmaktadır. Suyun bu bölümde birikmesinin nedeni göl tabanının geçirimsiz şistlerden oluşmasındandır.
Peki, verdiğimiz bu bilimsel veriler kimin işine yaramaktadır. İşte bu verilere dünyanın pek çok yerinde ulaşmak isteyen bilim adamları ve tıp dünyası vardır ve özellikle network üzerinden rahatlıkla ulaşma imkânı buldukları bu bilgileri anında değerlendirmekte ve pek çoğu bu mağaralara gelmek için hemen kendilerine konaklama için bir otel seçimine girmektedirler. Bu konunun turizm alanında bilimsel verisini tutmak için yapılacak iş zor değildir aslında. Bugün açık olan ve özellikle de biletle giriş yapılması sağlana mağaraların girişinde birkaç gün beklediğinizde inanamayacağınız çoklukta turiste rastlayabileceğiniz gibi, bunların içerisinde takdir edilecek sayıda speleologlara da rastlarsınız. Silvan Güneş Biyografi Yazarı