20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı: Kıbrıs ve Kıbrıs Meselesi

20 Temmuz tarihi, Türkiye ve KKTC’de Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanıyor. Bunun nedeni ise 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen Kıbrıs Barış Harekatı. Kıbrıs’ta Türk ve Rum kanatları arasında yaşanan gerginliğin ardından Türkiye Cumhuriyeti devletinin Adaya askeri müdahalesi sonrasında ülke Kuzey ve Güney olarak ikiye bölündü ve devamında halen gündemde olan Kıbrıs meselesi kavramı ortaya çıktı. Kıbrıs’a Barış ve insanlara özgürlük getirmek maksadıyla yapılan Barış Harekatı nedeniyle kutlanan 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı vesilesiyle hem bu bayramın güncel kutlamalarına hem de mesele olarak tanımlanan Kıbrıs konusuna bir bakış atalım.

Kıbrıs Barış Harekatı ve 20 Temmuz Bayramı

1974 yılında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından ismi şekillendirilen Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili olarak merhum Ecevit, askeri operasyon başladığında şu ifadeleri kullanmıştı: “Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs'a indirme ve çıkarma harekatına başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için; yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz. Bu karara ancak tüm politik ve diplomatik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık. Bütün dost memleketlere, bu arada son zamanlarda yakın istişarede bulunduğumuz dost ve müttefikimiz Birleşik Amerika'ya ve İngiltere'ye meselelerin müdahalesiz halledilmesi, diplomatik yollardan halledilebilmesi için gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim. Eğer bu çabalar sonuç vermediyse, elbette sorumlusu bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir. Tekrar bu harekâtın insanlığa, milletimize ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim. Allah'ın milletimizi ve insanlığı felaketlerden korumasını dilerim.”  Esasen bu açıklama, askeri harekata karar verme süreci ile bu harekattan Türkiye'nin beklentisini ortaya koyuyor. 1940’lı yılların sonu ile 1950’li yıllarda da var olan Türk – Rum çatışması, Kıbrıs’ta bir gündem olarak devam ediyordu. Buna istinaden konu ile ilgili taraf devletler de Kıbrıs yönetimi dışında Türkiye, Yunanistan ve garantör devlet olarak İngiltere idi. 1970’li yıllara gelindiğinde ise adada yer alan iki halkın milis güçlerinin karşılıklı çatışmalarının yanında Türkiye’yi asıl rahatsız eden orada yaşayan Kıbrıs Türklerinin zulüm ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesiydi. Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümeti harekete geçiren olay ise 15 Temmuz 1974 askeri darbesi oldu. O zamana kadar Kıbrıs’ın devlet başkanı olan 3. Makarios’a karşı Yunan milliyetçisi bir cunta tarafından gerçekleştirilen ve başarıya ulaşan darbe sonrasında Başbakan Bülent Ecevit hemen aksiyon olarak cunta yönetiminin adada yaşayan Türkler için açık tehdit olduğunu öne sürerken bu darbenin arkasında da Yunanistan’ın olduğunu savunmuştur. NATO üyesi iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan’ın o zaman süren Soğuk Savaş nedeniyle SSCB’ye karşı Akdeniz’de zayıflık yaratacağı düşüncesiyle ABD, Türkiye tarafının konuya mesafeli yaklaşmasını istemiş, Ecevit’in apar topar giderek görüşme aldığı İngiltere tarafı da konuyu sonraya ertelemeyi istemiştir. Diğer yandan Bülent Ecevit ve Türkiye Hükümetinin kendilerinden Kıbrıs cuntası ve Yunanistan’dan gerekli uyarı ve diplomatik müdahaleler gelmezse askeri müdahale yapmaya kararlı olduğunu anlayan ABD ve İngiltere, Türkiye devletini böyle bir şey yapmamaları için tehdit etmiştir. Yapılan tehditlerin yanında talep ettiği diplomatik müdahalelerin de olmayacağını anlayan Başbakan Bülent Ecevit, Bakanlar Kurulu kararı ve TBMM bilgilendirmesiyle Genelkurmay Başkanlığı’na askeri müdahale talimatını vermiş ve 20 Temmuz 1974 tarihinde harekat başlatılmıştır. Darbeci lider Nikos Sampson 16-17 Temmuz tarihinde Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’ni ilan ederek Türk hükümetinin kaygılarını haklı çıkarmıştır ama başarıya ulaşan Kıbrıs Barış Harekatı sayesinde Kıbrıs Helen Cumhuriyeti hayali tarihe karışmıştır. Bülent Ecevit ve o dönemki CHP-MSP hükümeti ile meclis, ABD ile İngiltere’nin tehditlerine boyun eğmeden gerekli diplomatik müdahalelerde hızlıca bulunduktan sonra kendi iradesi ile Kıbrıs’taki darbeci zorba zihniyetten hem Türk hem de Rum halkını korumuştur. Bu harekatın askeri ve diplomatik bir özelliği ise Sampson cuntası ve onun destekçisi olan tüm uluslararası güçlerin Türkiye’nin böyle bir müdahalede bulunacağını hesaba katmamasıdır.

Kıbrıs Meselesi, Kıbrıs Sorunu Nedir?

Kıbrıs’ta Barış Harekatı’nın karadan ve havadan başarıya ulaşması sonrasında adadaki egemen yönetim bağlamında denge de haliyle değişti. Kıbrıs’ın kuzeyinde Türk askeri varlığının garantörlüğünde Türk tarafı şekillenirken güneyde de Rum yönetimi ortaya çıktı. 1974 yılından itibaren uluslararası bir diplomasi krizi olarak devam eden süreç, 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilanı ile yeni bir boyut kazandı. Birleşmiş Milletler tarafından tanınmayan ve yalnızca Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan (Pakistan ve Bangladeş de yeni kurulan devleti tanımış ancak kararından daha sonra vazgeçmiştir.) KKTC ile güneyde var olan Kıbrıs Rum Yönetimi arasında Kıbrıs’ın geleceğinin nasıl olacağı yönünde müzakere süreci arayışları başlamıştır. Süreçte BM eski genel sekreteri Kofi Annan tarafından bir çözüm planı oluşturulmuş ve buna bağlı olarak adada birleşme için iki tarafın da referandum oylaması yoluna gidilmiştir. Birleşme yönünde Türk tarafında “Evet” oyu çoğunluğu alırken Rum tarafından “Hayır” oyu sonucu çıkınca süreç bir kez daha tıkanmış ve daha sonra Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni “Kıbrıs” ismiyle adanın tamamının temsilcisi kabul ederek birliğe üye olarak almıştır.  Özetle Kıbrıs meselesi, adada başta Türk ve Rum halkları olmak üzere adada var olan tüm etnik kimliklerin ortak ve eşit tanımlandığı ve adanın tamamına egemen bir devletin oluşturulamamasından kaynaklanan diplomatik, askeri ve ekonomik bir problemi ifade ediyor. KKTC'nin şu anda Türkiye dışında hiçbir evlet tarafından resmen tanınmamasının yanında Türk askeri varlığı ile KKTC'nin kurumsal devlet yönetiminin gerçekliği de ortadayken konunun tüm tarafların en geniş anlamda mutabakatıyla çözümüne ihtiyacı vazgeçilmez kılıyor.

20 Temmuz Özgürlük ve Barış Bayramı 2019

KKTC’nin ulusal bayramı olan 20 Temmuz Özgürlük ve Barış Bayramı kutlamaları, her yıl TSK’nın adaya adım attığı Yavuz Çıkarma Plajı’nda yapılan törenlerle başlıyor. KKTC Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve üst düzey siyasetçilerin de hazır bulunduğu stadyum kutlamalarının da yer aldığı törenlerde Türk Hava Kuvvetleri de akrobatik hava gösterileri ile bu bayram kutlamalarında bulunuyor. Boğaz Şehitliği ve Lefkoşa Atatürk Anıtı gibi önemli noktalarda resmi ziyaret ve anma törenlerinin gerçekleştirildiği 20 Temmuz Özgürlük ve Barış Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de resmi ajandasında var olan bir gündür. Tüm KKTC halkının bu bayramını kutlarken hakkaniyetli bir Kıbrıs çözümünün de yakın gelecekte gerçekleşmesini dileriz.

07.07.2021