4 Ekim Hayvan Hakları Günü ve Birlikte Yaşam Bilinci

1931 yılında Floransa’da yapılan Uluslararası Hayvanları Koruma Kongresi’nde alınan kararla evrensel olarak 4 Ekim Tarihi, Dünya Hayvanlar Günü olarak kutlanmaya başladı. Ülkemizde ise aynı tarihli bu önemli gün, Hayvan Hakları günü olarak kutlanıyor. Hayvan hakları ve hayvanlarla birlikte yaşama konusunda söylenecek ve aslında daha çok “öğrenilecek” çok ama çok şey var. Gündelik hayatımızın bir parçası olan sokak hayvanlarından aynı ekosistemin aynı derecede parçası olduğumuz gezegendeki tüm hayvanlara kadar insan olarak birlikte yaşama sorumluluğumuz bulunuyor. Günümüzde hayvan sevgisi, hayvan sahiplenme, hayvanlara karşı duyarlı olma gibi başlıklar altında bu konudaki farkındalık çok yüksek ancak derinlikli ve kapsayıcı bir yerden tartışma ve bilgilenme olanakları da yetersiz olduğu için aynı hatalar ve tutarsızlıklar da devam ediyor. 4 Ekim Hayvan Hakları Günü nedeniyle hem bu özel günün taşıyıcılarının hayvan hakları konusundaki yaklaşımlarına hem de hayvanlarla birlikte yaşamanın ne anlama geldiğine bakmaya çalışalım.

 

İnsanın Hak Bilinci ve Hayvanlarla İlişkisi

Bugünün dünyasında hayvanların yaşadıkları sıkıntılardan, hayvanlara yapılan eziyetlerden, kötü yaşam koşullarından bahsediyorsak bunun sebebi, hayvanların doğada var oluşları değil insanın kendisidir. Hayvanların, insan varlığından önce de kendi ekosistemi içinde varlığını sürdürdüğü kati bilgisi ortadayken hayvanlarla ilgili yorumlama ve onların hayatlarında olduğunu düşündüğümüz olumsuz değişimler, bizim yani insanın sayesindedir. Doğa temelinde konuya bakıldığında insan ile hayvan arasındaki temel fark, hayvanın doğaya uyumlu yaşama çabasına karşın insanın doğaya hükmetme çabasıdır. Doğal yaşamda tüm hayvanlar, tıpkı insanlar gibi kendileri için yaşarlar ancak yaşamsal faaliyetlerinin tamamı doğal döngünün devamı için faydalıdır. İnsan da kendisi için yaşar ancak yaşamsal faaliyetlerinin sonuçları, doğaya ve canlılara zarar verirken döngünün devamlılığını da tehdit ediyor. Dolayısıyla bugün hayvanlarla ve ekoloji ile ilgili insanın yaşadığı tüm kaygıların sebebi yine bizzat insanın kendisidir. Durum böyleyken insan ile hayvanın bilinç temelindeki farklılığı da yukarıda özetlediğimiz duruma bir çelişki yaratır; farkındalık. İnsan, bilgilerini birikimli olarak aktarım farkı nedeniyle gelmiş olduğu bilinç ve beceri seviyesi sayesinde kendisinin sebebi olduğu problemlerle ilgili farkındalık sahibi de olarak çözümler düşünür. Hayvanlar ise çok yüksek oranda güdüleriyle hareket ettiklerinden dolayı insan gibi bir sorun tespitini örgütlü olarak ortaya koyup çözüm üretemez, sadece var olan olumsuz duruma karşı kendisini koruyarak hayatta kalma ve neslini sürdürme mücadelesi verir. Peki, bu çelişkili durumun sonucu ne olacak? Gelmiş olduğu bilgi ve beceri seviyesi sayesinde kendisi için ürettiği ve yaptıklarıyla hayvanlara ve doğal döngüye zarar veren insan, yine bu seviye sayesinde elde ettiği farkındalıkla bu sorunları çözerek zararlarını telafi edebilecek mi? Bu konuda insan için en büyük motivasyon yine insanın kendi geleceğini tehlike altında görmesi oluyor. Dolayısıyla insan, ekolojiye ve canlılara verdiği zararın sonuçlarının kendi yaşam alanı için olumsuzluk yaratacağını gördüğü için hamleler yapıyor. Hayvanların da insanlarla birlikte eş derecede yaşama hakkı olduğu ve doğanın bir parçası olduğu kabulüyle bu motivasyon sonucu yapılan çalışmalar, hayvanların lehine de geliştirilebilir.

 

Hayvan Sahiplenme – İnsan Hayvanın Sahibi Değildir

Kent yaşamında sıkça kullanılan bir kavram da hayvan sahiplenme. Bir önceki paragrafta anlatmaya çalıştığımız insanın doğal yaşamda gelmiş olduğu beceri sayesinde elde ettiği egemenlik nedeniyle kendisiyle beraber yaşayan ve kendi tarihselliğinde evcilleştirdiği kedi, köpek, kuş gibi hayvanları korumaya almasına sahiplenme deniliyor. Esasen bu bir anlamda insanın kendi bilinci, vicdanı ve sevgisiyle, egemenlik kurduğu yaşamdaki avantajlardan diğer canlıları faydalandırması anlamına geliyor ki bu haliyle iyi niyetli bir çaba. Diğer yandan insanların ev, bahçe gibi kendi mülkiyet alanlarında beraber yaşamak istediği hayvanların “sahibi” olmaları da beraberinde hem psikolojik hem de maddi anlamda başka kötü sonuçların da sebebi olmaktadır. Dolayısıyla kendi mülkiyet alanına kendi rızasıyla bir hayvan alan kişi hem o hayvana karşı sorumlu olmalı hem de onu kendi malı gibi değil kendisiyle beraber yaşayan biri olarak görmelidir.

 

İnsanın Hayvanla Tarihsel İlişkisi ve Bugün Neler Yapılmalı?

İnsanlık tarihine bakıldığında insanın ilk evcilleştirdiği hayvan kurttur. Bugün insanın köpekle kurduğu koruma ilişkisinin kökeni oraya dayanır. Kurdun insanı korumak için evcilleştirilmesi yani vahşiliğinin insan kontrolüne girmesine benzer durumlar, hayvanların birçoğunun insanın hizmetine girmesiyle devam etti. Bugün insanın yiyecek, korunma, savunma, eğlence gibi ihtiyaçlarında hayvanlar var ve hayvancılık adıyla bir sektör de var. Bu noktada kedi, köpek gibi sokak hayvanı olarak adlandırılan hayvanlardan kesilip yenilen hayvanlara, at gibi yarıştırılan hayvanlardan eşek, deve gibi yük taşıtılan hayvanlara ya da doğrudan ilişki kurulmayan ama doğayla kurduğumuz ilişkiden etkilenen tüm dağ, çöl ve orman hayvanlarına kadar her şeyi yerli yerine oturtacak, dürüst, adil, şeffaf tartışmaların yapılmalı ve buna bağlı yasal düzenlemelerin yolu açılmalıdır. Doğaya, canlılara, hayvanlara ve nihayetinde kendisine gelen tüm zararların müsebbibi olan insan, yine bu zararları düzeltme sorumluluğunu da almalıdır. Öncelikle sokak hayvanları sömürüsünün ve kesilen hayvanlara eziyetin önüne geçecek tedbirlerle somut olarak işe başlanabilir.

 

UNESCO Hayvan Hakları Bildirisi

4 Ekim Hayvan Hakları Günü vesilesiyle hepimizin gezegenin bir parçası olduğumuz bilincine geleceğimiz günler dileğiyle yazımızın sonunda 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’te UNESCO Evi’nde ilan edilen UNESCO Hayvan Hakları Bildirisi maddelerine yer verelim.

  1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.
  2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini, hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.
  3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu eylem bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.
  4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üreme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.
  5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.
  6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.
  7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.
  8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.
  9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan gerçekleşmelidir
07.07.2021