5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık Günü – Tsunami Nedir?

Özellikle büyük acılar yaşatan 1999 Marmara depremi sonrasında oluşan reel deprem gündemi ile birlikte Türkiye’nin gündeminde yer alan bir konu da tsunami oldu. Japonya’da ve Uzak Asya ülkelerinde geçtiğimiz yıllarda meydana gelen ve ağır can – mal kaybına sebebiyet veren tsunami, bir doğal afet türü. Okyanus ve deniz kıyısındaki kara parçalarına sahip olan ülkeleri yakından ilgilendiren ve olası durumlara karşı hazırlık yapılması gereken bu afet için Birleşmiş Milletler, her yıl 5 Kasım tarihini, Dünya Tsunami Farkındalık günü olarak belirlemiş durumda. Biz de 5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık Günü’nde hem bu güne ait 2019 gündemine bakalım hem de tsunami nedir, nasıl oluşur sorularına bilimsel cevaplar verelim.

 

Dünya Tsunami Farkındalık Günü 2019

Birleşmiş Milletler, 2015 yılında genel kurul kararı ile 5 Kasım tarihini Dünya Tsunami Farkındalık günü ilan etti. BM bu özel günü, tsunamilerle ilgili en çok deneyime ve acı hatıralara sahip olan Japonya’nın “Inamura-no-hi” yani “Pirinç kasnaklarını yakılması” hikayesine atfetti. Bu hikaye, 1854 yılında yaşanan bir depremde bir çiftçinin okyanustaki gel-git hareketini görmesiyle köydeki insanları uyarmak amacıyla tarlasında çıkardığı yangını anlatır. Devamında aynı çiftçi, tsunami farkındalığıyla okyanus kıyısına dolgu yapar ve ağaçlandırır. Farkındalık konusunda hedeflenen şey de tam bu hikayenin akışında olan şeylerin kurumsallaşması aslında. Bugün Japonya, tsunami hakkında erken uyarı sistemleri, afet sonrası hareket tarzı ve bilinçlendirme ile tsunaminin yaratacağı olumsuz etkileri hesaplayan bir kent tasarımı konusunda ileri bir noktaya gelmiş durumda. Bu anlamda çok sık rastlanmayan ancak gerçekleştiğinde çok büyük hasarlar verme potansiyeline sahip olan tsunami ile beraber yaşama konusunda ve tüm afetlerde Japonya tüm dünyaya bir model olarak da gösteriliyor.  

2019 Dünya Tsunami Farkındalık günü teması ise sürdürülebilir büyüme ve inşa hedefi çerçevesinde 2016 yılında başlatılan “Sendai Seven Campaign” yani Sendai 7 Kampanyası’nı bir hedef olarak ele almak. Japonya’da ağaçlar içinde ve okyanusa kıyısı olan Sendai şehrindeki yapılaşma modelini örnek gösteren kampanya, 2023 yılına kadar afet risklerini azaltmak için tüm dünyada bir seferberlik başlatmış durumda. Tsunami özelinde konuyu ele alacak olursak, BM verilerine göre; geride kalan 100 yılda tespit edilen 58 tsunami vakasında 260 binin üzerinde insan, yaşamını yitirdi. 2004 yılında Hint Okyanusu’nda yaşanan tsunami, Endonezya Sri Lanka, Hindistan ve Tayland başta olmak üzere 14 ülkeyi etkiledi ve tarihin en bu en büyük tsunami faciasında yaklaşık 227 bin kişi hayatını kaybetti. Bu acı olayın üzerinden geçen 3 haftanın ardından ilgili ülkelerin oluşturduğu komisyon, Japonya’nın Kobe kentinde bir araya geldi ve 10 yıllık Hyogo Bina İskelet sistemi programını kabul ederken ayrıca Okyanus erken uyarı sistemi kurmanın da çalışmalarına başladı.

 

Tsunami Nedir?

Temel bir soruyu soralım: Tsunami nedir? Çünkü kimi zaman günlük hayatta gündem olmuş ve çokça kullanılan kelimelerin anlamlarının doğru bilinmediğine şahit oluruz. Tsunami, kelime anlamı itibariyle Japonca’dır ve “Liman dalgası” demektir. Bilimsel anlamda bir tarif yapmak gerekirse de “Okyanus veya deniz tabanında oluşan deprem, gök taşı düşmesi, nükleer patlama, volkan patlaması gibi durumlar ile bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kayması türü tektonik olayların sonucunda suya geçen enerji ile ortaya çıkan uzun periyotlu deniz dalgası” olarak tanımlanabilir. Yani tsunami, denizde veya okyanusun kendi kendine ürettiği bir durum değil. Bir karasal etkenin sonucunda suyun verdiği tepkidir. Genellikle deprem sonrası tsunami olması riski de tam bu nedenle konuşulmaktadır. Yukarıda sözü geçen çiftçinin hikayesinde gördüğü med-cezir yani gel-git dalgaları da tsunaminin habercisidir. Yapılan istatistiklere göre tsunamilerin %80’İ Pasifik yani Büyük Okyanus’ta gerçekleşmiştir.  

Tsunaminin bilinirliğinin tarihçesine bakıldığında ise Yunan tarihçi Tukiddis’in Peleponnes Savaşı’nın Tarihi isimli kitabında deniz altı depremden kaynaklı tsunamiden bahsettiği görülür. Bu konuda 1900’lü yıllara kadar da bilimsel anlamda bir tarif ve çalışmadan bahsetmek zor. Örneğin Türkiye açısından geriye dönük yapılan araştırmalara istinaden 1504 yılında yaşanan büyük İstanbul depreminde bir tsunami yaşandığı ve dalgaların surları aştığı bilgilerine ulaşıldı. Saatte 300-800 kilometre arasında değişen çok yüksek hızlarda 30 metreye varan yükseklikteki dalgaların karaya vurması gibi bir felaketten söz ediyoruz. Tsunami oluşum sebeplerine bakıldığında sadece deprem, yer altı patlaması değil çok güçlü fırtınalar nedeniyle de adında meteotsunami denilen türler söz konusu. Ancak sonuç olarak, çok sık olmayan ama gerçekleştiğinde sanki bir kıyamet senaryosu gibi ortaya çıkan tsunamiler, bir başka olayın sonrasında meydana geliyor. Bu da 8 ila 10 dakika gibi bir süre sağlayacak olan erken uyarı sisteminin değerini ortaya çıkarıyor. Genelllikle okyanuslarda gerçekleşen, derinliği en fazla 50 metre olan sularda 6,5 Richter ölçeği ve üstü depremlerin risk yarattığı tsunamilerden korunmanın en önemli yolları; sahil kesimlerindeki yapılaşma ile erken uyarı sistemi ve hareket planı.

 

Türkiye ve Tsunami

  Dünya genelinde ve genel anlamda bilimsel çalışmalardan özetle tsunami tanımı ile etkilerini özetlemeye çalıştık. Peki, Türkiye’de tsunami bilinci ve hazırlık ne durumda? Tsunami, denizlerle ilgili bir afet olduğu için deprem riski barındıran sahil kentleri önemli konuma geliyor. Bu da İstanbul ve İzmir’i akıllara getiriyor. Yakın zamanda Bodrum’da yaşanan bir deprem sonrasında küçük çaplı bir tsunami deneyimi de oldu. 2019 yılında İstanbul’da arka arkaya gerçekleşen depremler, hemen beklenen büyük İstanbul depreminin de konuşulmasını gündeme getirmişti. Dolayısıyla İstanbul, tsunami yönünden de risk altında. Ancak bu konuda; sahil kenarlarında yapılaşma tarzı, erken uyarı sistemi ve hareket planı yönünden bir hazırlık, maalesef yok.

Türkiye’de tsunami gerçeği ve önlemler konusunda önceki yıl, 5 Kasım - Dünya Tsunami Farkındalık Günü kapsamında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) bünyesinde yer alan Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTIM) tarafından bir basın toplantısı düzenlenmişti. O toplantıda yukarıda değindiğimiz konularla ilgili özellikle Prof. Dr. Fikret Adaman’ın şu sözleri, çok önemliydi: “Türkiye'de şuan için binalarda tsunamiye karşı bir protokol yok. Belki binanız depreme karşı çok sağlam ama güçlü bir tsunami geldiğinde ne olacak. İstanbul’la ilgili senaryolarda yaklaşık 8 dakika civarında bir önden haber alma imkanımız var. Dolayısı ile bu zaman esnasında uyarıların gittikten sonra eğer bölgenin tahliyesi yapılabilirse başarılı bir şekilde can kayıplarını minimize etmek mümkün. Dolayısı ile belki de ilk atılması gereken adımın tsunamiden etkilenecek olası yerlere bir tsunami alarmı geldiği zaman tahliye planlarının yapılmasını istemek. Türkiye'de bu planları yapmakta iyiyizdir ama tatbikatla birlikte bu işlerin nerelerde aksıyor, nerelerde aksamıyor bunları çıkartmak gerekiyor" Afet değil yapılar ve yetersiz önlem öldürüyor. 5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık günü vesilesiyle Türkiye dahil tüm risk altındaki ülkelerin, teknolojik ve bilinçsel hazırlıklarını yapması dileğiyle.

07.07.2021