Kitanaura ya da Kithanaura Antik Kenti, Antalya’nın Kumluca İlçesi’nin Saraycık denilen bölgenin kuzeyindeki tepe ve yamalarında yer alan bir antik kenttir. Doğu Likya kentlerinden olan Kitanaura ilk kez 1842 yılında Doğa bilimcisi Thomes Albel Brimage Spratt ve su ve arkeoloji alanlarında uzman yüzbaşı Edwart Forbes’in yaptıkları tespitlerle ortaya çıktı. Kentin bir planını çizmek için iki gününü burada geçirdi, Bu çalışmalar boyunca Kitanaura’nın ismine rastlayamayınca Spratt kent için “Apollonia” ya da “Marmara” adlarını önerdi ve kenti adını “Apollania Antik Kenti” olarak işaretlediler. Çünkü Diodorus Sicilus Büyük İskender’in Likya’nın sınırını geçerken Marmarların yaşadığı büyük bir kaya kale fethetmesinden yola çıkarak, burasının “Marmara” olduğunu düşünüyordu. Böylece Spratt, Kitanaura Antik Kenti’nin kalesine “Marmaro” adını verdi. Böylece kale diğer söylenişiyle “Marmara” da denilen bir isme kavuştu. “Apollonia” ismi Likya’da bir Trakya kolonisinden oluşmaktaydı. Büyük İskender ordusunun ikinci tümeninin Likya’nın bu ücra köşesinden geçirmesinin nedenleri üzerinde kimi tarihçiler çok durdu.
Peki öyleyse Marmara neresiydi ve Marmarlar kimlerdir? Marmara, Likya kasabalarından biriydi. MÖ 90-30) yılları arasında yaşamış Yunan tarihçi Diodolus Siculus, hayattayken 40 kitap yazdı ve bunlardan ancak 15 tanesi günümüze kadar ulaşabildi. Truva Savaşı’ndan Büyük İskender’in ölümüne kadar olan kısımlar için verdiği bilgide Marmarlardan bahseder. Kasabanın topraklarının Mnarike (Antik Yunan: Μναρική) ya da Mnara denilmektedir. Bu durumda Marmara ya da Mnara olarak kabul edilen bölgedeki kazılar 2004 yılında başlatılmıştır.
Minareike, Kuzeydoğu Likya’da Kosara’nın da bağlı olduğu bir bölge olarak anlatılmaktadır. Burada, Mnarike Bölgesi ve Mnara yerleşmesi ile ilgili olarak, Diodoros'un İskender'in Phaselis'den geçişini anlatırken değindiği, Marmaralılar'ın kimliğinden de söz etmek gerekir Diodoros'un anlattıklarına göre;
"İskender, Kilikia'ya kadar bütün kıyı şeridini, pek çok kenti ve güçlü kaleyi ele geçirmiş, fakat bu kentlerden bir tanesini alışılmadık bir şekilde zapt etmişti. Lykia'da büyüklüğü ile göze çarpan bir kayalığı kendilerine mesken tutan ve Marmaralılar olarak adlandırılan bir halk, İskender bölgeye geldiği zaman oturdukları kayalığın sağlamlığına ve kendi yiğitliklerine güvenerek İskender'in birliklerine saldırıp kaçıyorlardı. Bu olanlara çok kızan İskender, bütün gayretini bu bölgeyi ele geçirmek için ortaya koydu ve geceli gündüzlü iki gün boyunca Marmaralılara saldırdı. Kralın, kentlerini almadan saldırılara son vermeyeceğini anlayan Marmaralıların yaşlıları, gençlere kralla barış yapmalarını öğütlerler, fakat gençler karşılık olarak, kralla barış yapmaktansa vatanlarının özgürlüğü için ölmeyi tercih ettiklerini söylerler. Bunun üzerine yaşlılar onlara, çocukları, kadınları ve yaşlıları öldürüp kendilerinin ise çevre dağlarına kaçmalarını öğütlerler. Fakat gençler yakınlarını kendi elleriyle öldüremeyince (tıpkı Ksanthoslular'ın yaptığı gibi) bütün kenti ateşe verirler ve düşman ordugâhı arasından çevre dağlara kaçarlar".[1]
Kentle ilgili hiçbir yazıtın olmaması haliyle kafaları karıştırıyordu. A.J Schönborn’in kente iki gün sonra geldiğinde burasının “Mnarike/Mnara” olabileceğini iddia etmiş ve lokasyonunu da “Mnara” olarak yapmıştır. Ancak Patara’da bulunan Stadiasmus Patarensis (bkz. Patara’da Bulunan İ.S. 46 Yılına Tarihlenen Likya Yol Güzergâhı Anıtı Stadiasmus Patarensis Tarih İçin Büyük Bir Yolculuk)'te geçen yol güzergâhına göre, bugün Saraycık olarak bilinen yerdeki harabeliğin Ktanaura Antik kenti olduğu ve Termessos’un egemenlik sınırları içinde yer aldığı tespit edilebilmiştir. İdebessos Antik Kenti’ne 17-18 km mesafede olan Kitanaura Antik Kenti, Helenistik dönemde sikke darp etmiş, Orta Çağ’a kadar kullanılmıştır. Roma Dönemine ait her hangi bir kayıt bulunmayan kentin Bizans Dönemi’nde Perge Metropolü’be bağlı bir piskoposluk olduğu piskoposluk listesinde yer alan adından öğrenilmiştir.
Kitanaura Antik Kenti, doğu ve batı yönünde uzanan orman boyunca uzanan, güney ve batı eteklerinde yer alan akropolün de bu uzantı boyunca devam ettiği, gelişimini uzunlamasına doğru bir plan üzerine varlık göstermiş bir kenttir.
Kitanaura Antik Kenti'nin denizden yüksekliği 1300 metredir. Etrafı surlarla çevrili olan akropole üç kapı ile girilmektedir. Asıl giriş güneybatı kısmındaki kapıdır. Akropolün güneybatı ucunda bir Erken Bizans bazilikası kalıntısı bulunmaktadır. Akropol meydanının doğu sınırında önemli kamu yapıları başlar. Büyük Bazilika’nın üç girişi, nartheksi, üç nefi, iki sütun sırası ve apsisi belirgindir. Büyük Bazilikanın kuzey yanı boyunca büyük, dikdörtgen bir sarnıç bulunur. Bu, kentteki en büyük sarnıçtır.
Kentin en nitelikli ve içler acısı durumda da olsa, taş duvarları ve kemerleriyle günümüze kadar gelebilmiş kamu yapısı ise hamamdır. Akropolün güneybatısında, orman yolunun hemen bitişiğinde yer alan hamam, yedi bölümden oluşmaktadır. Hamamın çatı seviyesine dek bası bölümleri korunmuştur. Hamamın apodyterium bölümü kemerli nişleriyle oldukça etkileyicidir.
Apodyteriumun karşısında tepeye doğru uzanan duvar, hamamın su ihtiyacını karşılayan aquadükte aittir. Akropolün batısından kuzeye doğru uzanan orman yolunun her iki yanı mezarlarla doludur. Aedikula mezarlar, lahitler, khamosorion ve ostotheklerin yoğun olduğu nekropolde bilinen en ünlü mezar Saraycık Heroon’udur. Oldukça sağlam bir durumda günümüze ulaşabilen mezarın, podyum üzerindeki orthostatlar ve ante duvarlarının cephelerinde çok sayıda askeri giysi ve silah kabartması bulunmaktadır.[2]
Konuyu biraz toparlayacak olursak, bir kere şunu çok iyi anlamamız gerekir ki, Ege ve Akdeniz kentlerinde bulunan kentlerin hiçbiri Yunan kentleri değildir. Bu bölgede ise tamamen Likyalılar yaşamış ve antik kentlerinin tamamını onlar kurmuşlardır. Likyalılar MÖ 2000’li yıllarda Anadolu da yaşayan ve Luwi olarak bildiğimiz halklardırlar. Bir antik kente geldiğiniz kentin isminde ili “SS” varsa mesele Telmessos, İdebessos, Akarassos gibi, “ND”, NY takıları varsa, Arykanda, Xhanthos gibi bu isimler Yunanca kökenli değil, Luwi kökenli isimlerdir.
Yanı sıra Yunanlar geldikten sonra pek çok kentin isimlerinde değişikliğe uğramış ya da değiştirmişlerdir. Bu isimler ise ya Luwilerin kentlerine koydukları isimlerin başka bir söyleniş şekli ya da kendilerinin Luwi dilini kullanmamak için taktıkları isimlerdir. Yunan ya da Roma kentlerinin Anadolu’daki tarihlerini ve o dönemleri tarih bilgisi içerisinde hayatımıza daha çok almışken, Sümer ve Hitti konusunda çok fazla bilgimiz olmaması, bu uygarlıklara ait maddi manevi değerlerin frakında olmamamız haliyle tarihi anlamamızda ve değerlendirmemizde halk içinde sıkıntılı sorunlara neden olmaktadır. Unutmayınız ki tarihi okumadıkça, araştırmadıkça, çok farklı kaynaklarla sağlamasını yapamadıkça, tarihi eserleri incelemeyip, müzelere, tarihi kentlere gidemedikçe anlayamazsınız…
Silvan Güneş
Biyografi Yazarı
Alıntı & Kaynak & Fotoğraflar
* https://cekmekoyevdenevenakliyat.org/wiki/Marmara_(Lycia)
[1] https://ancientturkey.blogspot.com/2019/10/mnarike-antik-kenti.html
[2] http://www.blog.denizkaplan.net/kitanaura-antik-kenti-kumluca-antalya/