Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının coşkusunu yaşarken aynı tarihte önemli bir haftanın da başlangıcı vardı: Kızılay Haftası. Ülkemizin en değerli ve önemli kurumlarından olan Kızılay’ın önemine vurgu yapan Kızılay Haftasının da başlangıcı 29 Ekim tarihi. 29 Ekim ile 4 Kasım tarihleri arasında kutlanan Kızılay Haftası vesilesiyle şimdi bu değerli kuruma daha yakından bakalım. Türk Kızılayı nedir, Kızılay’ın tarihi ve faaliyetlerine bir göz atalım.
Hilal-i Ahmer’den bugünlere. Kızılay’ın öyle bir hikayesi var ki, her adımında Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiş döneminin politik izleri ile Avrupa – Osmanlı – Türkiye ilişkilerinin karakteristiğini görmek mümkün. Bununla beraber Kızılay, bir fikirden ziyade ihtiyaçlar ile gerçekliklerden doğan ve milli karaktere sahip bir kurum. Kızılay’ın kuruluşunun süreci ise 1864 yılında 1. Cenevre Konvansiyonu’nda 12 hükümetin Kızılhaç isminde tıbbi yardım örgütü kurulması yönünde aldıkları karara dayanıyor. Osmanlı Hükümeti, alınan bu kararı 1 yıl sonra kabul ederek bu anlaşmanın bir tarafı olur. Milletlerarası Yardım Komitesi başkanlığından 2 yıl sonra böyle bir derneğin kurulması için vekalet alan Osmanlı, örgütün isminde ve sembolünde yer alan “Haç” dolayısıyla bu konuda net bir adım atamaz. Ancak dönem savaş dönemi ve dolayısıyla tıbbi yardım konusu bir ihtiyaç. Osmanlı Hükümeti, uzunca bir süre bu kurumun nasıl açılacağına karar veremez ancak 1876 tarihinde patlak veren Sırbistan ile savaşta, bu konu büyük önem kazanır. O zaman Sırbistan ve Karadağ askerleri Kızılhaç’tan yardım alırken Osmanlı ordusu, ne Kızılhaç’tan destek görür ne de kendisinin böyle bir teşkilatı olduğu için devreye sokabilir. Tam bu noktada Osmanlı, Kızılhaç örgütünden destek başvurusu yapar. Kızılhaç anlamına gelen Salib-i Ahmer Cemiyeti yetkilileri de Osmanlı’nın yardımlardan yararlanması için bir dernek kurarak ve gereklilikleri yerine getirerek kendilerine bildirmesi durumunda yardım alabileceğini söyler. Bunun üzerine Osmanlı, “Mecrûhîn ve Zuafây-ı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti” isminde bir teşkilat kurar. Bu cemiyetin başkanlığını ise dönemin Sağlık Bakanı olan Tıbbiye Nazırı Marko Paşa üstlenir. Bu çalışmalar sırasında yeniden haç sembolü gündeme gelir ve bunun kullanılmasının mümkün olmadığı yeniden kabul edilince bugünkü Kızılay’ın temeli olan Hilal-i Ahmer ismi kabul edilir. Kırmızı aynı kalmış, haçın yerine hilal gelmiştir. Bu konuda hazırlanan tüzük ile cemiyetin ismi, Avrupalı devletlere gönderilir ve onay alınır. Buraya kadar olan tüm bu süreç aslında Avrupa’daki sıhhi yardım örgütlenmesine uyumlanma çalışmalarıdır ve Osmanlı Hükümeti, hem kendi değerleri hem ihtiyaçları hem de zorunlulukları ile bu süreci gecikmeli de olsa iyi tamamlamıştır. 18 Nisan 1877 tarihinde resmi kuruluşu yapılan Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin ilk başkanı da Hacı Arif Bey olur. Cemiyetin ismi de net olarak Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak belirlenir. Cemiyetin hızlı bir şekilde kendisini hazırlamasının ardından bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin demografik yapısını derinden etkileyen ve adına 93 Harbi denilen Osmanlı – Rus Savaşı’nda Hilal-i Ahmer Cemiyeti, önemli görevler üstlenir. Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlanan savaşta 4 binin üzerinde yaralının bakımını üstlenen cemiyet, önemli bir sınav verir. Ancak bu savaşın ardından devletin anayasasının askıya alınmasıyla Hilal-i Ahmer de faaliyetlerine ara verir. Ancak savaşların biteceği yoktur ve bu kez de 1897 yılında Yunanistan’ın ayaklanmasıyla yeni bir savaş başlar. Cemiyetin bir önceki savaşta önemli görevler üstlenmesi nedeniyle yeniden devreye alınması gündeme gelir ve Nuriyan Efendi’nin başkanlığında yapılan toplantı ile bağışlar toplanır, organizasyon kurulur. Savaş sonrasında yeniden bir durgunluk dönemine giren cemiyet, Osmanlı’da Meşrutiyetin ilanı sonrasında ise yeni bir kurumsallaşma süreci başlar cemiyette. Ve bu dönemde 1911 yılındaki büyük Aksaray yangınında yine en öndedir. 2. Meşrutiyetin ilanı sonrasında ise cemiyete üst düzey devlet yöneticileri ve eşleri dahil olmaya başlar. Bu durum, cemiyete yüksek miktarda bağış toplanmasını da beraberinde getirir. Yanı sıra kadınların da oldukça aktif rol oynadığı bir dönem yaşanır. 1. Dünya Savaşı sırasında Harbiye Nazırı Ahmet Muhtar Paşa’nın eşi Prenses Nimet Muhtar Hanım’ın başkanlığında “Hilal-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Heyet-i Merkeziyesi” isminde bir kadın faaliyet kolu yapılanır ve hasta bakıcı kursları açarken savaş süresince binlerce yaralı askerin bakımını üstlenen bir seferberliğe girişirler.
1. Dünya Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanmasının ardından başlayan Milli Mücadele yıllarında savaşan ordunun da Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne ihtiyacı olur. Ancak Osmanlı Hükümeti ile yeni kurulan Ankara’daki Büyük Millet Meclisi arasındaki çekişme, cemiyeti olumsuz etkiler çünkü İstanbul Hükümeti baskı yapmaktadır. Nihayetinde 16 Mart 1920 tarihinde cemiyetin merkezi basılarak çalışamaz duruma getirilir. Bunun üzerine genel sekreter Dr. Adnan Bey ( Adıvar), Ankara’ya gider ve milli mücadeleye dahil olur. Adnan Bey’in eşi de Hilal-i Ahmer hemşiresi unvanı ile mücadeleye girer. Bu kişi, ünlü yazar Halide Edip Adıvar’dır. 1920 yılında henüz Cumhuriyet kurulmamışken Kurtuluş Savaşı sırasında Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin merkezi Ankara’da kurulur ve savaş boyunca biriken tecrübesi ile imkanlarını kullanarak zaferin kazanılmasında büyük rol oynar. Kurtuluş Savaşı zaferi sonrasında ise 1922 yılında Türkiye Hilal –i Ahmer Cemiyeti ismini alır. Kurulan Cumhuriyetin ardından da Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus değişimi olan mübadele sırasında sağlık tarafında faaliyet gösterir. Hilal-i Ahmer isminden Kızılay ismine geçiş ise 1935 yılına denk gelir. Yine Cemiyet ismi korunarak Türkiye Kızılay Cemiyeti ismini alan kurum, 1947 yılında ise dernek statüsüne geçer. Kızılay bugün özellikle kan stoğu ve kan bağışı konusu ile birlikte anılmaktadır. Kan bağışı hem ülkemizin kan stoğundaki zenginlik ve çeşitliliğe katkı sağlarken belirli periyotlarda ama mutlaka doktorun verdiği tavsiyeler çerçevesinde kan vermek de vücudu yenileyen olumlu bir işlemdir. Kızılay, ülkemizde kan ihtiyacı olanların yardımına koşarken yine hem ülkemizde hem de dış ülkelerde yaşanan doğal afetlerde barınma ve sağlık yönünden yaptığı yardımlarla öne çıkmaktadır. Kızılay Haftası vesilesiyle tarihi 100 yılı aşkın olan bu değerli kurumun hikayesine ve bugünkü değerine baktık. Kızılay, kan bağışlarınız ve yapacağınız ilave yardımlarla sizleri bekliyor. Bugün Kızılay derneği misyonunu; “Proaktif bir kurum olarak afetlerde ve olağan dönemde ihtiyaç sahipleri ve korunmasızlara yönelik yardım sağlamak, toplumda yardımlaşmayı geliştirmek, güvenli kan teminini gerçekleştirmek ve zarar görebilirliği azaltmak” olarak tanımlıyor. 29 Ekim – 4 Kasım Kızılay haftası kutlu olsun.