18 Mart 1915 tarihi, yalnızca Türkiye Cumhuriyeti için değil, savaşlar ve mücadelelerle yoğrulmuş insanlık tarihi için de özel bir öneme sahiptir. 1. Dünya Savaşı’nın en keskin dönüm noktalarından biri olan Çanakkale Deniz ve Kara savaşları, içinde yüzlerce dram barındırırken bir halkın kendi vatanını savunma azminden askeri taktiklerle psikolojik mücadeleye kadar çok özel değerler içerir. 2018 yılında 103. Yıldönümünde, bu uğurda can veren aziz şehitlerin hatırasının yeniden yad edileceği 18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü vesilesiyle hem bu önemli tarihi olaya ve askeri zafere hem de günümüze kadar olan yansımalarına daha yakından bakalım.

Öncelikle belirtmek gerekir ki 18 Mart 1915 tarihi, Çanakkale Savaşı’nda deniz zaferine tekabül eder. 1. Dünya Savaşı’na Alman İmparatorluğu önderliğindeki İttifak Devletleri tarafında dahil olan Osmanlı Devleti’ne karşı, başkent İstanbul’u işgal ederek savaşta stratejik bir hamle yapmak isteyen İtilaf Devletleri’nin öncüleri İngiltere( Britanya Krallığı) ve Fransa ortaklığındaki güçlü donanma Çanakkale Boğazı’na doğru hücum eder. Her iki devletin de daha önce pek çok zafer kazanmış olan gemilerinden teşkil ve “Yenilmez Armada” olarak nitelendirilen donanmasını karada mevzilenmiş olan Osmanlı savunma cephesi ile Nusret isimli geminin deniz mayınları karşılar. Hem başarılı askeri taktikler, hem de inançlı askerlerin komuta kademesiyle birlikte oluşturdukları yüksek direniş, donanmayı fena halde bozar ve boğazın geçişi şöyle dursun denizde daha fazla ilerlenmesini bile imkansız hale getirir. İngiltere – Fransa koalisyonun donanması, zaferden emin bir şekilde taarruz ettiği Çanakkale Boğazı’nda ağır bir bozguna uğrayarak geri çekilmek zorunda kalır. Bu durum, yeni başlayacak kara savunma savaşı öncesinde Osmanlı’ya yeni bir moral ve taktiksel üstünlük ile zaman kazandırırken İtilaf devletleri açısından çok kritik bir yenilgi anlamına gelmiştir.
![By Ernest Brooks (1876–1957), official Admiralty photographer [Public domain], <a href="https://commons.wikimedia.org/wiki/File%3ALanding_French-Gallipoli.jpg">via Wikimedia Commons</a>](http://blog.delphinhotel.com/wp-content/uploads/2018/03/Landing_French-Gallipoli.jpg)

Çanakkale Boğazı’nda deniz savaşları ile 4 aşamalı bir plan yaparak savunma hattını aşmayı hedefleyen İtilaf güçleri, 19 – 25 Şubat tarihleri arasında kağıt üstündeki ilk iki aşamayı devreye sokmuş ve bir anlamda başarılı olarak teknolojik güç yönünden ciddi üstünlüğü olan donanmalarıyla savunmada bulunan Türk tabyalarına büyük darbe indirmişlerdir. Bu anlamda işlerin yolunda gideceğine emin olan işgal kuvvetleri, 3. Aşama için 26 Şubat 1915 tarihinde taaruza geçmişlerdir. Ancak bu taarruzda yaşananlar, devamında Türk kuvvetlerinin alacağı büyük Çanakkale zaferinin adeta habercisi gibidir. Her ne kadar orta savunma hattı kısmen tahrip olsa da ellerindeki kısıtlı imkanları nokta atışlarla verimli kullanan deneyimli Osmanlı subayları, İtilaf kuvvetlerine tam istediğini vermemiş ve hasarlar yaratmıştır. Artık her şey 18 Mart tarihinde yapılacak son taarruza kalmış ve her iki taraf da hazırlıklarını hızlandırmaya başlamıştır.
18 Mart günü Çanakkale boğazının içlerine sokularak sert taarruz etmeye başlayan işgal donanması, gün boyunca Türk topçularının yoğun ateşine maruz kalmış ve yine gemilerinden yaptığı bombardımanlarla Türk tabyalarına ağır hasarlar vermiştir. Boğazı işgal güçleri için adeta cehenneme çeviren Türk topçu bataryaları, donanmayı şaşkına uğratırken savaşın en kritik anında Deniz Yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki Nusret Mayın gemisi, tüm ışıklarını söndürerek işgal güçlerinin manevra alanına dalmış ve mayınlarını bir sıra halinde bırakarak başarıyla cephesine geri dönmüştür. O ana kadar yaptığı keşiflerde mayın izlerine rastlamayan işgal donanmasında 3 kritik gemi arka arkaya bu mayınlarla bertaraf olurken onların yardımına koşan diğer donanma unsurları da yoğun topçu ateşi altında kalarak etkisiz hale gelmiş ve Çanakkale Boğazı İngiltere –Fransa işgal donanmasına zehir olmuştur. Bu önemli günde cesaret, kararlılık ile akıl birleşmiş, dünya tarihine geçecek bir yurt savunması gösterilerek deniz savaşı kesin olarak Türk güçleri tarafından kazanılmıştır.

İçinde çok değerli askeri taktikler ve dramatik yaşam öyküleri barındıran Çanakkale Zaferi, hem deniz hem kara savaşlarında başta Mustafa Kemal Atatürk, ve silah arkadaşlarının cesur askeri dehası ile söz konusu yurt savunması olduğunda canını ortaya koyan inançlı genç askerlerin destanı olarak tarihe geçmiştir. Her yıl 18 Mart tarihinde bu destan, Çanakkale Şehitleri Anma Günü olarak anılırken savaşta Türk askerlerinin karşısında yer alan Avustralya ve Yeni Zelanda’lı askerlerin torunları da her yıl mezarları ziyarete gelmektedir. Bugün Gelibolu Yarımadası’ndaki tepeye nakşolmuş “ Dur Yolcu, Bilmeden Gelip Bastığın Bu Toprak, Bir Devrin Battığı Yerdir.” sözü bu destanın insani yönünü çok güzel anlatan bir cümledir. Mustafa Kemal Atatürk de savaşta hayatını kaybeden Anzak askerlerinin ailelerine hitaben ;
![https://commons.wikimedia.org/wiki/File%3AANZAC_Cove_(8708681453).jpg By Jorge Láscar from Australia (ANZAC Cove) [CC BY 2.0 (http://creativecommons.org/licenses/by/2.0)], via Wikimedia Commons](http://blog.delphinhotel.com/wp-content/uploads/2018/03/anzak-1024x680.jpg)
“……..
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen Analar! göz yaşlarınızı dindiriniz!
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır.
Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Şeklinde seslenirken ayrı bir zarafet ve kahramanlık örneği göstermiştir. Yurdunu canı pahasına savunan Çanakkale şehitlerinin ve gazilerinin hatırası önünde, 18 Mart Şehitleri Anma Günü’nde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
Seyit Çavuş
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.