Kedrai Antik Kenti Muğla ilinin güneydoğusunda yer alan Marmaris İlçesine bağlı Ula beldesine 18 km uzaklıkta bir adadır. Coğrafi ve idari olarak Ula sınırları içerisinde yer alan beldeye gitmek için Marmaris-Muğla yolunun 12. km’sinden sola ayrılan yoldan, 6 km sonra Gökova Körfezi’nin körfezinin en büyük adasıdır. Ulaşım için Çamlı İskelesi’nden doldukça kalkan tekneler vasıtası ile kara ile uzaklığı 18 km olan Sedir Adası’na ulaşılabilinir.
Kedrai Antik Kenti'nin adı İlk çağlardan beri vardır. Kedrai antik kent İ. Ö. 6. yüzyılda Dorlar tarafından kurulmuş, Karya’nın önemli kentlerinden biri olmuştur. Cedrae, kökü büyük boylara erişen bir ağaç türü olan Cedrus yani sedir ağacı anlamına gelmektedir. Eğer bir yerde Karya adı geçiyorsa o zaman Karyalıların Lelegler olduğunu da unutmamak gerekir. Adanın cedrus ile çevrili olması nedeniyle adaya “sedirler” anlamına gelen “Cedrae / Cedrai” denildiği düşünülmektedir. Bilimsel adı cedrus olan sedir ağacı çoğu zaman yılbaşı ağacı da dediğimiz, pramite benzer bir ağaçtır. Çam giller familyasından cedrus cinsini oluşturan iğneli yapraklı bir ağaçtır. Eski çağlarda gemi yapımı için kullanılan sedirler o tarihlerde çok vahşice kesilerek kullanılmış olacak ki, adada şu an için sedirin adı olup, tek bir sedir ağacının olmamasını başka bir şeye bağlayamayız.
Bugün adada tek bir sedir ağacı bulunmazken ada karası makiler, zeytin ve çam ağaçları ile kaplıdır. Günümüzde her ne kadar “sedir adası” olarak bilinse de resmi hazine kayıtlarında ada “Şehroğlu Adası” veya “Şehrolan Adası” olarak kayıtlıdır. Halikarnas balıkçısı adaya “Gülen Ada” adını takmış, halk ise özel korumaya alınmış kurumdan dolayı “Kleopatra Adası”nın yanı sıra “Şiir Adası, Aşk Adası, Balayı Adası” gibi isimler yakıştırmaktadır. Bazı kaynaklar Karya kralının ailelerinin yazlarını bu adada geçirdiğini yazmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda ada Rodos’a bağlanmış, Rodos Peria'sının (karşı yakasının) önemli kasabalarından biri oldu. Güvenlik nedeniyle yerleşim alanı kesme taşlardan yapılmış surlarla çevrilmiş olan antik kent, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde varlığını sürdürdü. Adanın doğusunda küçük bir tepenin üzerine kurulan kentin batı kısmında herhangi bir yerleşim yoktur.
M.Ö. 454- M.Ö. 428 yıllarında Karya birliğine katılan Kedrai daha sonra Attika-Delos Deniz Birliği’ne girdi ve bu birliğe önceleri yılda 3 bin, daha sonra 2 bin drahmi aidat ödedi. Antik dönemde Datça ve Bozburun yarımadasının kara ve deniz ticareti yolları üzerinden birisi olmayı sağladı. İ.Ö. 405 yılındaki Atina-Sparta Savaşı’nda, Atina Birliği içerisinde olan şehir, savaşta Atinalıların yenilmesi üzerine Spartalı general Lysander, adayı ele geçirdi. Lysander’in skerleri tarafından yağmalanan ada, halkının da köleleştirilip esir pazarında satılmasıyla kötü bir tarihi geçmişin hikâyesini taşımaktadır.
Tarihçi Ksenophon bu olayı ayrıntıları ile bildirirken, bir yandan da ada halkının yarı barbar olduğunu söylemektedir. Bu tarihten sonra Cedrai ya da Kadrae Antik Şehri, tüm ticari işlerini kaybederek küçük bir yerleşim haline dönüştü. Şehrin içinde gezmeye başladığınızda agorasında çeşitli yapı kalıntıları bulunmaktadır. Kent nekropolünü adada yerleşik hayatların varlığının kanıtlayan en önemli unsur olarak tarihe not düşerken, adanın doğu kesiminde yüzü kuzeye bakan oldukça iyi durumda bir tiyatrosu vardır. Kinidos gibi büyük kentleşmeleri saymazsak, Marmaris Bozburun yöresinde, ilk çağ yerleşimlerinin ancak üçüncüsü diyebileceğimiz tiyatro, böyle bir sıralamada önemini koruyacaktır. Tüm bunlarla birlikte, antik kentte ait önemli kalıntılar içinde çok sayıda düzgün kesme taştan yapılmış kule ile sur duvarlarını, agorayı, nekropolü, tiyatroyu, büyük ve küçük iki adet kiliseyi, su sarnıçlarını ve antik limanı sayabiliriz.
Kentin kıyıdan izlenebilen kule ve duvarları Dor düzeninde yapılmış bir Apollon Tapınağı bulunmaktadır. Tapınaktan bugüne ancak temelleri ulaşabilmiş. “Kedrai’de, kentin adıyla özdeş, Apollon Kedrieus ( Кεδρίευς ) 672 sıfatı ile karşılaşırız. Kedrieus sıfatı, Kedrai’ye özgüdür ve Kedrai’li Apollon vurgusunu yapmaktadır. Tanrıyı sahiplenme amacıyla, kentin ismi ile anılmasına yönelik örneklerin çoğaltılması mümkündür.” Apollon kültü Anadolu ve Yunanistan ana karasında farklı misyonlarla onurlandırılmışlardır. Bunlara örnek verecek olursak, “Apollon; Pamphylia bölgesinde Side, Attaleia661 ve Perge662’de, Phrygia bölgesinde Hierapolis’de 663 ve yine Karia’da Myndos’da 664 bu sıfatı ile anılır.”
Antik dönmelerdeki inanç kavramını anlamak açısından başka bir önemli ve değerlendirilmesi gereken veri ise şöyledir. ““Olymos halkının tanrıları” olarak onurlandırılan tanrı ve tanrıça; M. Ö. 2-1. yüzyıllara tarihlendirilen arazi kira ve satış yazıtlarından anlaşıldığına göre, çok geniş ve verimli toprakların sahipleridirler. Hydai yerleşiminde, Apollon ve Artemis’in birlikte onurlandırılıyor ve ortak bir kutsal alanda tapınım görüyor oldukları düşünülmektedir 685. Bölgede oluşturulan politik ve dini birliklerden bahseden bir yazıt üzerinde, tanrı ve tanrıça, “ataların tanrıları” προγονικοι φεοι olarak anılırlar. Apollon’un özel bir konumu olduğu görülen bölgede, onurlandırıldığı sıfatların çoğunluğunun, bölgeye özgü olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Peloponnessos bölgesinde yaygın olan Karneios sıfatı, Anadolu’da sadece Knidos’da karşımıza çıkar. Anadolu’da tek bir örnekle Halikarnassos’da gördüğümüz Agyieus sıfatı ile Apollon, Kıta Yunanistan’da yaygın tapınım görür. Apotropaios ve Arkhegetes sıfatları ise, hem Anadolu’da hem de Kıta Yunanistan’da diğer tanrı ve tanrıçalar için de kullanılmaktadır. Delphi kaynaklı, Pythios sıfatı Apollon’a özgüdür ve Anadolu ve Kıta Yunanistan’da yaygındır. Apollon’un bölgede onurlandırılmış olduğu; Alabanda’da Isotimos ve Kissios, Kedrai’de Kedrieus, Myndos’da Kymnisseus, Knidos’da Triopios, Amos’da Samnaios, Telmissos’da Telmissos, İasos ve Stratonikeia’da Stephanephoros sıfatları ise Karia’ya özgüdür. Bölge dışında hiçbir örnekle temsil edilmezler. Ata tanrısı olarak adlandırılan Apollon’un, bölge için belirgin bir diğer özelliği ise, büyük çoğunluğu aynı kutsal alanda olmak üzere, kardeşi Artemis ile birlikte onurlandırılmış olmasıdır.”
Ege ve Akdeniz’de Sedir Adası dışında sadece Girit Adası’nda görülen bu özel kum, adanın kuzey kıyısında görülmektedir. Kalker damlacıkları sayesinde oluşmuş bu özel kum eşi benzeri olmayan altın sarısında çok nadir bir yapıya sahiptir. Ada ve çok özel jeolojik oluşumlar sonucu ortaya çıkan ve giderek azalan kumlar, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanunu gereği koruma altına alınmıştır. Adanın altın sarısı kumları Kleopatra ile ilintili kurularak öykülendirilmiştir. Bir söylenceye göre kumların Mısır Kraliçesi Kleopatra ile sevgilisi Roma’lı Komutan Antonius’un adada buluşmaları için Mısır’dan gemilerle getirilmiştir.
Kleopatra plajının altın sarısı kumunun bir parçası dahi götürülmesi yasaktır. Plaj görevliler tarafından korunmaktadır. Verdiğim bilgilerden de görüleceği üzere Sedir Adası’nı ünlü yapan iki şey var. Bunlardan biri Kedrai Antik Kenti, diğeri ise Kleopatra Plajı’dır. Aynı ismi taşıyan başka bir önemli plaj da Alanya Kleopatra Plajı'dır. Kleopatra Plajı’nın altın sarısı kumu ve mavinin farklı tonlarını yansıtan turkuaz renkli denizi turistlerin dikkatini çekmektedir. Bu nedenle adaya Kleopatra Adası da denmeye başlanmış ve bu söylem adanın antik isminden ziyade son zamanlarda çok daha popüler hale gelmiştir. Turizmin sihirli albenisi ve yapılan etkili reklamlar sayesinde yerli ve yabancı oldukça çok turisti bünyesine çeken Sedir Adası’na ve Kleopatra Plajı’na girişler ücretlidir. Silvan Güneş Biyografi Yazarı